Türk toplumunda kadın ve erkeklere, kıyafetlerine, konuşmalarına kısacası genel olarak hareket ve yaşayış tarzlarına karşı inanılmaz derecede önyargılar beslenmektedir. Bunu yapan kimdir? Yaşayış tarzı başkasını etkilemedikten sonra kişiye özeldir, karışılmamalıdır. Ama o toplumun ahlakına, etiğine aykırı bir durum varsa bu tarz tekrar gözden geçirilmelidir tabiki de. Kadınların yaşadıkları sorunları onlar kadar bilemem. Fikir sahibi olduğum şeyler, daha çok genel-geçer. ama Adamlara karşı yapılan hareketler ve takınılan tavırlar konusunda tabi ki bilgi sahibiyim.
Şimdi şöyle:
dogma doğruların olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz. saçın uzun, sakalın var!!! Ayıp, günah... Fular mı taktın? Ne biçim adamsın? Kes o saçını yoksa yersin sopayı. Jazz müzik mi dinliyorsun? Entel mi oldun lan? örnekler hiçte yabancı değil. Biraz dinlerseniz etrafınızı duyabilirsiniz. Bazen öyle komplekslere giriyoruz ki ülke olarak, 3. Dünya ülkesi denilen gelişmemiş toplumlardan farkımız kalmıyor. Herkes o kadar kapanmış ki kendi kabuğunun içine, karşımızda duran bireyin insan olduğunu bile hatırlamıyoruz, kaldı ki onu anlaması var birde. Aslında bu tür davranışları sergileyen adam ya da kadınların haklı sebepleri var. Yapamadıkları ve yapamayacağını düşündükleri şeylere karşı, hissettikleri ezikliği ortadan kaldırmak adına onu karalamak... En basit yoldur bu. Yaparlar, kendi içlerinde takdir edilirler ve gururlanırlar. toplumu bozulmaktan kurtardığını sanarak, böbürlenirler. Artık kendi çapında başarılı bir bireydir. Çocuklarına, tanıdıklarına fikirlerini dayatmaya çalışır. Dışarıdan bilgi almaz, kapalıdır. kısacası; tehlike ne dıştadır ne de içte... tehlike kara cehalettedir...
