ilerleme çizgisi beklentisinin sonucu garipsenir. bir dine inanmak ya da inanmamak bir ilerleme göstergesi değil tercihtir. kaldı ki dine inanmayıp başka bir şeye inanabilirsiniz* bu sizi geri bırakmaz.
ahlak yapısını dinler değil, töreler, toplumsal kurallar getirir, dinler bu kuralları kendi kurallarıymış gibi halka yutturur. örneğin zina islamdan önce de, hırsızlık islamdan önce de türk toplumunda ayıp karşılanır, cezalandırılırdı.
tanım yapmak gerekirse az düşünme yolunu rahatlıkla açmaktır.
-dinler hakkında ne düşünüyorsun hıdır?
+elhamdülillah müslümanım. (bakın bitti, uzatılmadı muhabbet, ancak hıdır'ımız ateist olaydı bu muhabbet uzayacak, hıdır yalnız kaldığında kendince felsefe yapacaktı, ama hıdır inandı, bunlara gerek kalmadı.)
21. veya 51. yy'da dine inanmak, veya bir inanç etrafında birleşmek, toplumları ayakta tutan en önemli şeydir. az önce bir sitede okudum; özetle şöyle diyor bir kafası çalışan solcu genç:
- aileyi yok etmeye komünistler bile cesaret edemedi. oysa marks, aile hakkında kitap yazmış ve kısaca onun yok edilmesi gerektiğini savunmuştu. marks'ın hedeflerini bugün liberalizm gerçekleştiriyor. aile yıkılırsa hiçbir şeyin temeli kalmayacak ve hızla insanlık oraya doğru sürükleniyor. liberalizm, insanlığı büyük bir sürü olmaya doğru götürüyor. bunu durduracak bir şeyler olmalı.
aileyi sadece dinin koruyabildiğini görüyoruz... aile bir yana; amerikan köpek mamalarına gübre olursunuz ancak, toplum olarak da, millet olarak da...
her insanın bir şeylere inandığını akla getiren durumdur. teorilere inanabilir: evrim teorisi, bigbang teorisi, big crunch teorisi gibi. ya da noel baba, kara kedinin uğursuzluğu gibi batıl inanışlara sahip olabilir. ama en kolayı tanrıya inanmaktır. çünkü belli bir bilgi birikim altyapısına sahip olmanız gerekmez. "tanrı vardır ve her şeyi o yaratmıştır" sözünü 3 yaşındaki çocuğa bile söyleyip öğretebilirsiniz. ama hadi bir de doteryumu anlatın, trityumu anlatın, higgs parçacığını anlatın sizi kim anlar. o yüzden değil 21, 30. yüzyılda bile inanması en kolay şey olarak kalmaya devam edecektir.
otuzbirinci yüzyıl da gelse devam edecek olan insanlığın en doğal ihtiyaçlarındandır. dine inanmadığını söyleyen biri varsa, o aslında içinde yarattığı kendi dinine inanıyordur.
önermenin iddiası şu :
şimdi 21. yy olduğu için o kadar geliştik ve bütün sırlara hakim olduk ki artık bir dine ihtiyacımız yok.
önerme şu şekilde çürür:
insan gelişti : hayır gelişmedi. dünyanın yarısı aç. para pul mal mülk için hala savaşıyor.kadınlar ikinci sınıf insan. ırkçılık devam ediyor.feodalite devam ediyor. kölelik devam ediyor. şu anki medeniyet seviyesi ile 3-5-12-17 yy da ki medeniyet seviyesi arasında neredeyse hiç bir fark yok. insan hala aynı insan. hatta bu gün sahip olduğumuz öldürücü silahlar ile daha fazla insanı tek seferde öldürebiliyoruz. mesela bir kaç yy önce bir şovalye 50 kişiyi öldürmek için neredeyse yarım gün savaşmak zorundaydı. bu gün bir abd pilotu iki saatlik bir sortide 500 kişiyi rahatlıkla öldürebilmekte. mesela bir kaç yy önce bir derebeyi 3-4 bin kişiden oluşan tebaasından vergi toplamak için neredeyse üç dört ay uğraşıyordu. bu tebaa en fazla 50-100 km karelik bir bölgede yaşıyordu. bu günün derebeyleri new york banliyösündeki malikanesinden hiç çıkmadan neredeyse dünyanın tamamına yayılmış tebaasından "hakkı" olan parayı internet üstünden toplayabilmektedir.
teknoloji ve bilim gelişti tüm bilimsel gerçekleri biliyoruz: bunun böyle olmadığını açıklamaya bile gerek yok sanırım.bilim ve teknolojinin gelişmesi sadece ne kadar az şeyi bildiğimizi göstermekten ileri gidemiyor. bilimsel gelişmeler daire şeklinde büyür. gelişme oldukça dairenin çevresi büyür ve bilinmeyenlerle olan sınırımız (dairenin dışında kalan bilinmezler toplamı) uzar. ne kadar büyürse bu daire o kadar çok bilinmezle karşılaşırız. bir gün belki her şeyi bilebileceğiz ama o gün bu gün değil.
aslında göreceli olarak mesala avrupa medeniyeti 12-13 yy da bilim konusunda her şeyi biliyorlardı. dünya bir sandığın dibindeki düz alan , güneş basket topu büyüklüğünde bir lamba ay ve yıldızlar da daha küçük lambalar ve hepsi sandığın kapağında. kapağın arkasında da yaşlı bir amca var( tanrı). bunlar haricinde bilinebilecek hiç bir şey yok. yani adamlar bilinebilecek her şeyi biliyorlar.
kısaca : 21. yy da olmak ile insan-ı kamile ulaşmak farklı şeyler. insanlık bir gün toplu halde insan-ı kamile ulaşabilir mi bilmiyorum. ama bundan önce bu vasfa kendi başına ulaşanların büyük kesimi bir allah inancına da ulaşmıştır ( tarihte bildiğiniz bütün büyük insanları bir düşünün ). yani düşünsel ve medeni bir evrimi tamamladığımızda toplu halde bir allah inancına da ulaşabileceğimiz iddiası, herkesin o zaman ateist olacağı iddiasından daha sağlam bir iddiadır.
hiçbir dine inanmadığı zamanda milyonlarla birlikte aynı inanca sahip olacak kişidir.
bu inanca deizm bu inanca sahip vatandaşlara da deist denir ve asya nüfusunun yarısından çoğu bu topluluğa dahildir.
insan doğası gereği inanmak zorundadır. Herhangi bir dine inanmasa bile kendi yarattığı olguya, düşünceye inanacaktır. Bu da zamanla onun dini olacaktır.
-kur’an ile hayat bir nimettir. kur’an’ı anlamaya çalışan insan hayatın anlamını öğrenir. bir büyüğün çocukları izlerken onların oyuncak için tartışmalarına gülümser. aynen bunun gibi kur’an gözüyle hayata bakan bir mü’min de hayatın aslında üzülmeye değmediğini,insanlardaki aşırı hırs ve tamahkarlığı görünce bunların ne kadar anlamsız olduğunu görür.
-kur’an’ı anlayan insan şuna hayret eder. insanların elinde ne kadar güzel bir reçetenin olduğunu ama insanların bu reçeteden istifade etmek istemediklerine hayret eder. reçete ellerinin altında duruyor ama nefis ve şeytan bu reçeteye uzanmalarına engel oluyor. buna rağmen insanların nefsi ve şeytanı yenmenin yollarını aramadıklarına hayret eder.
-kur’an’ı anlayan insan, kainat ile insan arasında mükemmel bir uyum olduğunu görür ve kainatta tesadüflerin yeri olmadığını fark eder.
-kur’an’ı anlayan insan, kainatın en değerli varlığın insan olduğunu öğrenir. aslında her şeyin insan için yaratıldığını fark eder. dolayısıyla insanın eşref-i mahlukat (yaratılmışların en üstünü) olduğunun bilincine varır ve sorumluluğunu fark eder