sabah gazetesi'nin meşhur yazarı bu aralar email forwarding işlemlerinin gözdesi yılmaz özdil bilindiği gibi "rauf tamer" stili yazar. temelde yazı denemeyecek bu "tür" ise son günlerde görüyorum ki özdil tarafından upgrade edilmiş, özgün bir hale dönüşmüş.
ne yapıyor yılmaz özdil, tek cümle iki enter şeklinde 15 cümleden oluşan yazılarını olabildiğince içeriksiz tutuyor ki "şehit"lere adanmış sütununda daha fazla şehit, daha fazla demogoji, daha az neden sunabilsin.
örnek yazı yazma klavuzu için çok fazla uğraşmaya gerek yok, bir bilgisayar yeterli.
açıyorsun bilgisayarı. takvim zaten sağ alt köşede var. bas çıkart. sonra internet explorer'ı açıyorsun. herhangi bir gazetenin arşivine dilediğin tarihi giriyorsun. şehit sayısını alıp bir kenara yazıyorsun. ondan sonra da gün - şehit sayısı iki enter gün şehit sayısı iki enter arkasından alalede bir iş.
vurucu son başbakanı zikretmekle hasıl oluyor.
bundan sonra inanıyorum ki insanlar forwardlamak için yılmaz özdil'in yazmasını beklemeyecekler, kendi yılmaz özdil yazılarını kendileri yazıp forwardlayacaklar.
yılmaz özdil'in yazı yazma stilinin "halkın rahatlıkla okunabilmesi için belirli bir formatta tutmak gerekir." önkabulunce şekillendiği söylenir. burada öncüllerimiz, halkın andaval olduğu, tek cümleden oluşan 15 paragraftan daha uzun metinleri okuyamadığı ise bu yazlar tam isabet. buna karşın bu önkabulu sınamak lazım, türkiye'de zaten halkın çok büyük bir kesimi gazete almıyor. sabah gazetesi gibi gazetelerin trajları 300-400.000 seviyelerinde gidip geliyor.
medyatava'dan son traj rakamlarına göre türkiye'de gazete okuyan toplam 5.000.000 insan var. %96'sı okur yazar olan 70 milyonluk bir ülkede 5.000.000, %7 demektir ve türkiye'nin gazete okuyan %7'sinin "ortalama halk" olduğu söylenemez. bu insanlar büyük oranda türkiye ortalamasının üstünde bir eğitime, maddi gelire ve olanaklara sahip kişilerdir. "andaval" olarak kodifiye edilip bu eşikte yazıların kendilerine sunulmasını hak etmiyorlar. (http://www.medyatava.com/tiraj.asp )
yılmaz özdil'in bu şekilde yazmasının sebebi "halkın rahatlıkla okuyabilmesi" değil, bizzatihi diğer yazı formatlarının istediği "etkiyi" yaratamaması. zira bu şekilde yazı yazınca hiç bir neden ortaya koymak gerekmiyor. bizzat duygulara seslenip, ajitatif bir kaç sloganla yazıyı kotarabiliyorsun. işin bana baygınlık veren tarafı da burada, ajitasyonlar arasında hiç bir "öneri" yok, tek bir "tespit" yok, hiç bir akla hitap eden yön yok. örneğin terörle mücadele konusunda yılmaz özdil ne önerir? bin tane yazı okuduk daha bir şey çıkartamadık. mümkün değil çıkartmamız. şehitler oluyor. yılmaz konuşuyor. başbakandan bahis açıyor. genelde de başbakanın bir tarihte veya yakın tarihte dediği, "vurdumduymazlığına" dalalet eden bir metin, arkasından şehitler, yekün gibi iniyor. akp karşıtı, onu biliyoruz. ancak neden, niçin cumhuriyet'in tehdit altında olduğunu söylemiyor. başbakanın şahsından öte türkiye'nin bir sorunu yokmuşa indirgenmiş bir algoritmada türkiye hafifseniyor.
olur, beğeni bir zevk meselesi. tartışmaya elverişli değil, ama şu da aynı oranda doğru, yılmaz özdil yazı yazmıyor, bir neden söylemiyor, bir tepkinin "hissini" veriyor. başka bir şey değil
bardağı anlatmak için, çölde katreden başlayan, yazının ortalarına gelene kadar zaten okuyanın beynini abondene edipte, yazının sonunda ''hsiktir lan'' dedirtmeye uğraşan ve çoğunda da başarılı olan bir tarzı oturtmak isteyen bir rehberdir.
bir de yılmaz özdil gibi e-mail'e cevap verme rehberi vardır ki daha bir evlere şenlik. "hocam yazılarınız çok güzel, beğenerek okuyoruz"a gün geçmeden teşekkür cevabı gelirken yazısındaki tutarsızlığı işaret eden son derece saygılı eeleştiriye aylar geçmesine rağmen cevap gelmemesi düşündürücüdür. ben denedim çok zevkli oluyor.
ha yazıları ise herkesin gaz olduğu, toplumsal bölünmelerin yaşandığı şu dönemde feci ara gazlarıyla dolu olup okuyucuları nirvanaya ulaştırma çabası içindedir. bunu denemeye gerek yok herkeşler görüyor zaten.
simdi okumadan bilinmez bu gercek, evet arada bakiyorum ki gundem disi neler yazmis yine diye..onu yazma bunu yazma ona dolandirici deme bunaun torpilini es gec dedilerse yine.. mizah yoluyla icinde bir iki gundeme degdirmis gibi yapan cumleler ve kose yazisi mahiyetinde kosede duran ama aslinda cocuklara hitap eden gunun oykusu...
uzun süreli olarak "az ve öz söz söylüyorum" havasında olmak derinliksiz olmak demektir aslında. yılmaz özdil'in uzun konuşmalarında da derinliğin ne kadar yetersiz olduğunun farkına varabiliyorsunuz. çünkü sadece birşeylerin savunmacısı olarak meselelere yaklaşırsanız bulunduğunuz mevzii korumak için sadece o mevziin çukurundaki duvarlarla sınırlısınızdır. bu benzetme ne kadar birebir buna uymaktadır bilemem ama kendisi için aklıma şu anda bunlar geldi. ben sıkıldım yoğurt var ayran yapcam. içcen ni ? soğok soğok valla, iç iç, goyammı ?