yılmaz erdoğan a gazeteci ismail Uğur Ertuğ un verdiği cevap..
Yılmaz Erdoğan duvara tosladı!..
Her filminde, her şiirinde TSK ya dokundurmadan rahat etmeyen Yılmaz Erdoğan bu kez duvara tosladı.
Mektup adı altında yazdığı uzun yazıda, resmen çocuk katili bölücü teröristlerle Mehmetçiği bir kefeye koydu. Hürriyet tam sayfa ve CNN Kürt her saat başı bu bölücü yazıyı tekrar tekrar verdiler.
Erdoğan yazısında Güneydoğu da kimsenin kimseye ateş etmemesi gerektiğini belirterek şöyle devam ediyor: Kimse ateş etmesin, kimseye. Hiçbir gerekçeyle. Hatta kendini savunmak için bile Çünkü savunmaya başlayana kadar masumsun ve masum güzel bir kelime, masum kal
Yani, hain terörist çoluk çocuk öldürecek, köy basacak, vatan evladı Mehmetçik NE dürüst vatandaşı ne de kendisini savunmayacak. Pes doğrusu!..
Devam ediyor. Yazgı birini kışlaya birini dağlara götürmüş. Mırın denir Kürtçe de Ölümdür Türkçede. Vah vah vah!.. Neredeyse kardeş katili teröristler için ağlamamızı istiyor! ..Erdoğan
Pislik terörist ile vatan borcu için gönüllü olarak askere giden Ana kuzusu askerimizin aynı kaderi paylaştığını hangi cesaretle söyleyebiliyor.
Bakın Erdoğan, kendi aşiretindeki köleliği daha kaldıramadan, yazısında neler yumurtluyor: Ve Türkçe, güzel kelimeleriyle her şeyi iyileştirebilir. Kürtçe yi bu cendereden çıkarabilir. Alır bu Mezopotamyalı kardeşini, önce yaralarını iyileştirir. Onu özgürleştirir.
Devletine isyan et. Dağlara çık, 30 yıl önüne geleni öldürürken gerilla de. Hesabı sorulup çocuk katillerinin dağlara leşleri bir bir serilince utanmadan Yazgı, kader mahkumu deyiver.
Aynı Ermeniler gibi. Fransız üniforması giyip yüzyıllarca birlikte yaşadıkları insanlara arkadan ateş açtılar. Hesapları tutmayıp boylarının ölçüsünü alınca “biz masum insanlarız. Türkler bizi katletti vs demeleri gibi
Her hain layık olduğu cezayı ER geç alır. Yılmaz Erdoğan tiyatrosunda her fırsatta kendi çocukluğundan söz ederken, Hakkari de askerler kurşun atar, biz de onları ellerimizle yakalamaya çalışarak oyun oynardık. şeklinde anılar anlatır ve açık açık TSK ile kafa bulur. Onursuzlarda bunu yılışık yılışık alkışlar. Yılmaz Erdoğan NE kalleş dost NE de mert düşman olabilmeyi becerebilmiştir.
Ciwan HACO konseri için toplanan kalabalığa Kürtçülük nutku atarken, güvercin kanadına yazdığı mektuplarda Timsah gözyaşı döküyor. Ama iç ülkeden iç ülkeye diye şiirinde kastettiği Kürdistan dan hiç söz etmiyor bu mektubunda.
Yazdığı mektup, bizim mütareke medyası tarafından bin bir türlü duygu sömürüsü ile servis edilmeye çalışılsa da artık mızrak çuvala sığmıyor. Tamda TSK nın sınır ötesi operasyon hazırlığı yaptığı şu sırada mı depreşti Yılmaz Erdoğan ın yüreğindeki barış sevgisi.
Yılmaz Erdoğan a Doğu, Güneydoğu ve Irak ı ondan çok daha iyi bilen bir gazeteci olarak soruyorum:
Türk Kürt kardeşliğine ve ateşkese bu kadar önem veriyorsan, yıllarca PKK nın yayın organı, terör yanlısı ve aşırı Kürt milliyetçisi, Özgür Gündem de ve PKK saflarında faaliyet gösteren kardeşin Mustafa Erdoğan a neden bugüne kadar engel olamadın? Yoksa sendemi aynı saflardaydın da haberimiz yoktu?
Çok değil, 1997 de kardeşin meşhur değilken, PKK nın kalemiz dediği, Kuzey Irak taki Zap kampında 5 Türk askeri rehin tutulurken kardeşin de orada yatıp kalkardı.
Büyük gazete ve televizyonların Diyarbakır muhabirleri (isimleri şimdilik bende saklı) ile bölücü Özgür Gündem’in Ankara temsilcisi ve muhabiri olarak kamplara gider gelirdi. O zaman kan akmıyor muydu? O zaman kardeş değil miydik?
Kardeşin yerel kıyafetlerle, gazeteci adı altında gözlerimizin önünde terörist kamplarında fink atarken, özellikle kamp komutanı azılı terörist Rıza Altun un dizinin dibinden ayrılmıyordu.
Rehin Mehmetçikler adına, onun da senin de ne yaptığını ben göz tanığı olarak gördüm.
Delikanlıysan çık bunları bilmiyorum de!..
Kardeşin internetteki özgeçmişine bu çalıştığı terörist gazetesini ve o yılları koymamış, sorsana acaba neden?
Belki hatırlarsın, sen de vardın. Kürt milliyetçisi kardeşin, şarkıcı Gülben ile tüm medyanın önünde göstere göstere meydan okurcasına Kürtçe şarkı eşliğinde dünya evine girmişti. Kimsenin gözünden kaçmıyor?
Şimdi kalkmış sanki Türkiye bir ülkeyle savaşıyormuş gibi laf ebeliği yapıp, teröristle tertemiz Mehmetçiği bir görüp milleti Barışa mı davet ediyorsun?
Abi kardeş dünyanın terörist dediği PKK ya halkın huzurunda siz de terörist deyip, çoluk çocuk masum insanları öldürmemeleri, okul, sağlık ocağı ile yol makinelerini yakmamaları için önce onlara mektup yazmanız gerekmez mi?
Sevgili okurlar keşke türlü kelime oyunlarına hiç başvurmadan, delikanlıca çıkıp ben Kürtçüyüm diyebilseydi daha dürüst davranmış olurdu. Tabi böyle bir kaygısı varsa. Siyasal Kürtçülerin başvurdukları en büyük yöntem budur. Ağızlarını açtıklarında bol bol kardeşlik, eşitlik, barış ve sevgiden söz ederler. Ancak hava kararınca gündüz birlikte çay içtikleri komşularına kurşun yağdırmaktan geri kalmazlar.
Mertlik, delikanlılık, barış, çocukların geçtiği yollara mayın döşeyerek olmaz!
Akrabalarına ve kardeşine önce bunu hatırlat Yılmaz..