sınavdan bir gün önce aşırı iyi davranan annemin tavırları karşısında ''lan acaba kanser miyim? Bunun tek sebebi ygs olamaz herhalde..'' diye düşünürken sınavımın yarrak gibi geçmesi sonucu it muammelesi görmemle kanser olmadığıma kanaat getirdiğim sınavdır, en azından bu açıdan iyi geçmiştir.
sınav esnasında süre yetişti mi kaygısıyla, türkçe paragraflarının yarısını ne kadar sürede okuyom kontrolü yapıp, okuduğum o yarımı da unutmam ve her kontrolde sınıfın ortasındaki el kamerasına''ben kopya çekmiyom saate bakıyom'' imajı çizmek için kah gözlerimi kısarak, kah gözlerimi belerterek gerçek kesit oyunculuğu sergilemem, odaklanmamı ve süreyi dengeli kullanmamı oldukça zora sokmuştur.
buraya kadar anlattığım nüktedan anılarıma yanısıra sınav öncesinde stresten 1.5 litre kusmam ve yarım litre gözyaşı dökmem, tansiyonumun 5/8 olması gibi psikolojik temelli fizyolojik dramlarda yaşamışlığım var. zihnimde dolanıp duran çevremdekilerin ''hocam bu sene şu çok zor olacakmış, hocam bu sene bizim azımıza sıçcaklarmış, hocam bu sene bizi örseleyip , iğdiş edeceklermiş, haha inanmıyorum elektrik akımını bile mi çözemiyosun? yaa sınavın en kolay sorusuydu onu nasıl yapamadın?'' söylemleri arasında boğulmam ve başarılı lisenin başarısız öğrencisi olmanın verdiği tedirginlikle bir gece öncesinde müdür yardımcısının ''okulun en başarısız üç ismini açıklıyoruz, bunlar bi daha sınava girecek'' diyerek üç ismi de benim ismim olarak okuması gibi sürrealist rüyalar görmem sınav sabahı en sevdiğim kahvaltılık olan kaymaklı baldan beni soğutmuştur. - 1.5 litre kaymaklı bal kustum.-
sınava girerken ağladığım gibi çıkarken de ağladım, ama girerken ki gibi yerli yersiz değildi, yerli yerinde bir tepkiydi.
ardından sıra geldi trt'de soru çözümü izlemeye. soru çözümünün öncesinde ösym başkanı ali demir'in açıklamalarını dinlemeye başladık. ''sınav süresini kendini geliştirmiş adaylar ayarlayabildi.'' gibisinden bir cümle kurdu ve o esnada aklıma geçenlerde duyduğum bir olay geldi, bundan 5-6 yıl önce istanbul üniversite kimya bölümünden bir öğretim görevlisi istifa etmiş, sebebi de 8 yıl boyunca uğraşıp Türkiye'ye getirebildiği nobel kimya ödüllü komiteden bir bilim adamının konferansının olduğu gün,hülya avşarın da söyleşisi olması sonucu konferans salonunda 3-4 kişi bulabilmesiymiş. yani kendini geliştirmişliğin kıstasını ''ali babasına 10 lira vermekte babası bu 10 lirayı %15 faizle bankaya yatırmakta, buna göre anan kaç yaşındadır zaaa'' içerikli soruları belirli bir sürede çözmek olarak belirleyen adamların eleğinden geçen tipler, bilim yerine hülya avşarın inanılmaz yetenek sizsiniz maceralarını dinleyip, hunharca alkış tutmayı yeğleyen tipler oluyor. okullarına yetenek sizsiniz geldi mi boyanıp süslenip, 'bi umut kamera çeker' diye abartılı abartılı mimikler yapan, birbirinin götüne pandik atan adamları ayakta alkışlayan, -gülmediğim espriye yetenek sizsinizde üniversitelilerin alkışlayacağı ayarda bi espriydi tebrikler kardeş diyorum lan lugatımda deyimleşti adeta- twitter kullanmayı entellektüellik sanan, dostoyevskinin devlet sistemine yönelik yazdığı cümleyi eski sevgilisine kapak olsun diye facebookuna yazan, sırf bir sikim üniversiteye girebildiği için yaşamı tüm zorluklarıyla iyi kötü yaşamış dedelerini, ninelerini ''hoff cahil'' diye yaftalayan adamların ölçüt olduğu bir geliştirmişlik kıstasına ise geçmişteki, şimdiki ve gelecekti nesiller tabi olmaya devam ediyor.
bizim de okulda bir çocuk vardı mesela ''ya üniversiteyi kazanınca kahverengi şort giyicem, altına dexter giyicem, üzerime gömlek giyip sonuna kadar ilikliyecem'' diye planlar sunuyordu geleceğe dair, o da ben de hukuk istiyoruz, ki ben 13 yaşındaki bir çocuğun 28 kişi tarafından tecavüze uğramasına karşılık ''kendi rızası'' diye karar alan adalet sistemimize zerre inancım olmamasına rağmen hukuk okuyup bir şeyleri değiştirmeyi göze alıp da hukuk istiyorum, ben kazanamayacağım ama o kazanıp dexter+kahverengi şort+gömleği sona kadar ilikleme denklemiyle hukuk sistemimizi idame ettirecek konumda bulunacak.
diyeceğim o ki böyle bir sistemde derdimizin hala geçen seneki sorularla bu sene ki soruların zorluklarının farklı olması, türkçenin uzun olması bilmem ne olması üzücü. sana sen olma hakkı vermedikleri sürece, gelişmişliğini 160 dakkaya sığdırmaya devam ettikleri sürece, ufkunu üniversite de giyeceğin şortun rengi boyutuna indirgeyecek kadar sınırlandırdıkları sürece, daha 17-18 yaşındaki halinle seni -beni- stresten kusturup yerli yersiz ağlatacak seviyeye getirdikleri sürece, isterlerse facebookta ''bu soruyu bir einstein, bir de çinli 10 yaşında bi çocuk çözmüş'' diye dolanan sorulardan düzsünler önüne ehemmiyeti yok.
dipnot:yaş problemi sorusunda babayı ölü buldum amına koyuyum.
umudum olmadan girdiğim ve doğal olarak olumsuz -ama çok olumsuz amk- sonuç beklediğim bir sınavdı. beni babamın hışmından kurtaran ise ön sırada oturan sudenaz oldu.
peder bey bi iki ay önceden başladı "sınavdan sonra görecem seni", "sen gez böyle gez o toynağını nasıl sikiyorum bi yeri kazanamayınca görürsün", "bu lavuk yine mi bilgisayarın başında" gibi tehditler savurmaya.
hakkıydı da. sınav günü yaklaştıkça uykularım kaçmaya başladı. hatta bi ara manyakcasına bir düşünceye kapılıp "ulan şimdi başlasam, hiç uyumasam anasını sikerim hee" gibi garip hayaller de kurdum. tabi hemen vazgeçtim. sonuçta zeki ve makul bir adamdım.
neyse sınav sabahı oldu. babama "ben arabayla giderim gelmenize gerek yok" dememe rağmen "oldu amına koyim. sen sınavdan yırtmak için gider birine vurursun masraf çıkarırsın" diyerek kalbimi çok kırdı. ben öyle bi adam mıyım amına koyim! fena da fikir değilmiş gerçi.
sınavda kalemtıraş hariç, kalem dahil olmak üzere bana ne verildiyse yedim içtim. din dersinden soru gelmesi beni bilhassa şaşırttı. çünkü parayla imanın kimde olduğu belli olmaz idi. biz büyüklerimizden öyle görmüştük.
neyse hafız sağa sola bakınırken önümdeki kızın siyah tangası gözüme takıldı. o araya kaçtıkça ben rahatsız oluyordum. o esnedikçe bende bi karıncalanma oluyordu. sınav stresinden olsa gerek taş gibi bi hatunun önümde oturduğunu fark etmemiştim. madem tangayı giydin niye düşük bel pantolon giyiyorsun ablası. madem düşük bel pantolon giydin bari önüme oturmayaydın. baba akü yok amına koyim akü!
sınav salonundan birlikte çıktık. 3. katta sınava girmenin de avantajını kullanarak sudeyle muhebbet açtım "çok zor değil miydi yeeaa? ama sen zeki bi tipe benziyosun kesin sana kolay gelmiştir" girizgahı işe yaradı.
babam sanki oğlundan derece bekleyen ebeveyn gibi heyecanla kapının önünde bekliyordu ki sudeyi gördükten sonra bırak sınavı, bi oğlu olduğunu bile unutmuştu. "sudenin de sınavı kötü geçmiş baba" deyince "ooyy kıyamam" dedi. sonra kendine geldi.
sudeden ayrıldıktan sonra "yapamadın demi amına koyim" dedi. "yapamadım" dedim. "sude de yapamamış" diye de ekledim. "heee sude. aynı yaşta mısınız lan siz onla. kocaman kız gibi görünüyor" dedi. keraneci seni!
2-3 gün sude kurtarır aga beni. mesai saatleri içinde pcde takılırım. pederin evde olduğu saatlerde de yatakta takılırım. depresyondayım hesabı. sudedeki memeler de memeydi yalnız hee.
sınav diyorduk. çok zordu lan. öyle tahmin ediyorum yani.
"sınava girecek tüm adaylara başarılar diliyorum" gibi yapmacık bir cümle kurmak istemem. zira herkes başarılı olursa sıkıntı çıkar. daha da önemlisi başarısının pek bir anlamı kalmaz. o nedenle "sınava girecek tüm uludağ sözlük yazarlarına başarılar diliyorum" olarak düzeltmek isterim cümlemi. böylesi daha gerçekçi ve mantıklı.
ayrıca bir düşünsenize, türkiye birincisinin çıkıp da "başarımı uludağ sözlük'te yazar olmaya borçluyum" şeklinde demeç verdiğini. çok havalı olmaz mıydı?
bugün girdiğim sınavdır. buraya bazı arkadaşlar çok kolaydı olum toplamda 178 netim var gibisinden şeyler yazmışlar. şöyle söyliyim, çıkmış soruları hatmetmiş en az 15 tane çıkmış sorular denemesi ve bir çıkmış sorular kitabı çözmüş biri olarak ''geçen sene çok zordu yeaaa bu sene matematik çok kolaydı'' diyen bütün arkadaşların amk. şaka mısınız arkadaşım siz, olayınız ne? burada çıkmış soruların profesörü oldum geçen seneki sınavlar içinde en zoruydu diyorum tabi bu matematik için geçerli. sosyalde tarih zordu, coğrafya ezberi kuvvetli ve her türlü ihtimale karşı her şeye hazırlıklı bi tmcinin yapacağı cinstendi. din orta felsefeyse aşırı kolaydı. türkçe geçen seneye göre hem kısa hem kolaydı. bi kaç sorusu hariç. ama matematik... arkadaşım şuraya matematik netinizi yazıp durmayın amk?! merak ediyorum şu 40ta 40 yapanlar hangi okullardan mezun ve hangi akla hizmet matematik çok kolaydı diyor. siktiriniz efendim siktiriniz! sonuç olarak mezun ea1. saygılar...
kolay diyenlerin, afedersiniz amına koymak istediğim sınav. her yıl aynı şeyleri yazan tarikat gibi bir şey mi var anlamadım. babadan oğula nesiller herhalde.
sınava tel tokayla da girilemiyormuş. ben onun içine 4 senelik tarih ders notlarını sokuyorum zaten. hayır yani sözde, çok ciddi ve şikesiz bir sınav yapıyoruz imajı vermeye çalışıyorlar. la oğlum sen bana o kitapçıkların basıldığı matbaada ekstradan çoğaltılma yapılamdığını söyle bi!
ben matbaacı olsam, kızım ya da oğlum sınava girecek olsa, sikerte sikerte alırdım bir kopyasını. sonra onlar polis gözetiminde, şehirden şehire transfer ediliyor. polis onu açıp bakmaz mı lan hiç? hayır bak, paketin açıldığı belli oluyor filan deme bana! sus! tel tokasına kopya sokabilen adam, o paketi açar, öyle de bir kapar ki ruhun bile duymaz amınakoyim.
bunun meslek lisesi var, fen lisesi varr, anadolu lisesi var, düz lisesi var... hepsini aynı kefeye koyup nasıl sınav yapabilir ki? verdiğin eğitime bak soktuğun sınava bak.. birisinde en iyi şartlarda eğitim veriyosun diğerinde saldım çayıra mevlam kayıra.. insanların hayallerinin önüne resmen ambargo konuluyor. kazanamazsan sana aptal gözüyle bakıyorlar. sende kafa olsa sınavı kazanırdın diye hakaret ediyorlar. bilmiyorlar ki bu sınava 1 sene hazırlanmakla olmaz.. Yıllarını vermen gerekir, ailenin manevi, özellikle de maddi açıdan destek olması gerekir. dersane fiyatları fahiş rakamlar.. o kadar baskı oluşturmanın ne manası var, bazılarının heyecan ve stresten kalbi durma noktasına gelir. sanki hayatının sonuymuş gibi.
güvenlik önlemleri nedeniyle sınav salonuna neredeyse çıplak gitmenizi söyleyecek olan abes sınav.
diyelim ki; sınav alanına arabanızla gittiiz. kendi arabanızla, tek başınıza geldiğinizi, arabanızı veya anahtarı emanet edecek birisinin olmadığını söyleseniz bile o sınav salonuna, o arabanın anahtarı alınmayacaktır. hadi diyelim ki sınav yerine arabayla değil de minibüs taksi vb bişeyle gittiniz. o taşıma aracına ücreti ödemek için cebinizde para olmalı. onu napıcaz? hadi onu da geçtim mesela cebinize taşıma ücreti yetecek kadar para alıp sınav alanına minibüsle geldiniz, peki evinize geri nasıl gidiceksiniz? sınav salonuna o bozuk paralarla girsem ne olur ha? bozuk parayla kopya mı çekerim? mantığını siktiklerim?
sanki herkes anası-babasıyla sümsük gibi sınav alanına geliyor da, üstündeki herşeyi dışarıda bekleyen ebeveynine emanet etsin...