son derece saçma bir isme sahip oluşumdur. bir şeyi ya evet, ya da hayır diye oylarsınız. kırıklar gibi yetmez ama evet demenin bi manası yok. ben evet oyu vereceğim ama demokrasi ve özgürlüklerle ilgili bir ilerleyiş çizgisinin olduğunu düşünmüyorum. bu çizelge nerede olursa olsun sanal ve yalandır. yarın son derece anti-demokratik bir eylem de gerçekleşebilir, kaldı ki oluyor da. ilerlemecilik düşüncesi nerden geldi bize acaba?
komşunun tavuğu komşuya kaz görünür dersen
kaz gelen yerden tavuğu esirgemezsen
bu kafayla bir baltaya sap olamazsın ama
gün gelir sapın ucuna olursun kazma.
şeklinde barış manço dizeleriyle cevap verilesi başlık.
Zamanının darbe yaptıran amerikası şimdi darbeden kurtulma adıyla yeni bir anayasa yaptırıyor hiç bir şeye yanmamda okyanus ötesinden, her 30 yılda bir farklı bir senaryo'yu ülkemize uygulayan ve bunu hala ısrarla göremeyen halka yanarım.
olur da ileride akp değil de chp gelirse. ve söz konusu anayasaya göre yargıya aday atadığında, evet diyecek olan insanlar acaba o zaman da anayasa demokratik diyecekler midir ?
Sadece akp değil hiçbir siyasi partinin yargıya aday ataması bana mantıklı gelmemektedir.
avrupa'da olması mantıklı gelmesi için bir neden de olamaz.
Bazı arkadaşlar zaten yargı siyasi diyerekten bunu mantıklı oldugunu savunuyorlar.
Kısacası yanlış olan bişeyi daha yanlış olan birşey ile düzelteceklerine inanıyorlar ya da inanmak istiyorlar...
platformun bugün izmir'de düzenlediği panel ödpli sosyal-faşistlerce saldırıya uğramış ve panelistlere boya atılmıştır. dün de hangi halkın evinde peydahlandığı belli olmayan kolektifler isimli grubun faşistleri istanbul'daki paneli basıp katılımcılara yumurta yağdırmışlardı. bu sosyal-faşistleri bu derece kudurtan nedir sizce? silivri'deki ağababaları mıdır dersiniz?
"yetmez ama evet" nasıl bir mantıkdır leyn. eğer YETMiYORSA YETMiYORDUR. resmen teslim olmaktır YETMEZe evet demek. asgari ücret düşük YETMiYOR ama yinede olsun, razıyım ben demek gibi.
12 eylül 2010 referandumu için "evet" dedirtmek amacında olanların mottosu...
bir de eksik ama evet versiyonu vardır aynısının. ama insan düşünüyor hani "neden?" diye...
bu konuda muharrem ince'nin bir örneği var. çok da kullanmaya müsait duruyor:
kasaba gidiyorsunuz ve 1 kg kıyma alacaksınız. kasabın tarttığı 1 kg kıymanın, 950 gramı bildiğimiz dana eti ama 50 gram gibi küçük bir kısmı domuz eti... bu kıymayı alıp da kullanır mısınız? "eksik ama evet", "yetmez ama evet" şeklindeki düşünceyi sahiplenen, benimseyen, kabullenen, uygulayan insanlar da bir yerde o 50 gramlık domuz etini alıp da tüketmiş olacaktır ilgili örneğimizde.
haşa ki kimseye "evet demek, domuz eti yemeye eşdeğer" demiyorum(ve üzgünüm ki bunu açıklama gereği duyuyorum). söylediğim şey sadece örnekle sınırlıdır, bunu belirtmek isterim yanlış anlamaya müsait ampullerin dahi kalbini kırmamak adına. ve korkarım ki eksikliklere rağmen evet diyecek olanları ömrüm olduğu sürece, nefes aldığım sürece anlamayacağım.
şimdi "yetmez ama evet" tayfasının aktif örgütleyecilerinden bazı solcular yaniDSiP ve EDP kiminle işbirliği hakkında bir bilgileri var mı acaba? Heralde vardır. 28 Ağustosta Taksimde yapılan "yetmez ama evet" yürüyüşüne kimler katılmış. Hem de bilmemne derneği adına değil; direk olarak Adalet ve Kalkınma Partisi kimliğiyle. Hurriyetin haberi burda;
“REFARANDUMA Evet yürüyüşü için Taksim'de toplanan AK Parti istanbul il Başkanlığı Gençlik Kolları üyelerinden bazıları meydanda bulunan Cumhuriyet Anıtına çıkarak, anıttaki Atatürk'ün heykelinin eline üzerinde Evet yazılı flama bıraktılar.
Saat 15.00'de başlayacak yürüyüş öncesi istanbul'un çeşitli ilçelerinden gelen yüzlerce Ak Parti Gençlik Kolları üyesi, Taksim Meydanı'nda toplandı. Çalınan müzikler eşliğinde halaylar çeken gençlerden bazıları meydanda bulunan Cumhuriyet Anıtı'na çıktılar. Başlarına Evet yazılı şapka ve üzerlerine yine Evet yazılı tişörtler giyen AK partili gençlerden bazıları anıt üzerinde hatıra fotoğrafı çektirdi."
dsip, edp vs. solcularla akp'ye yakın hatta akpli sivil toplum örgütlerinin referandum için oluşturduğu kampanyanın ismidir.
bugün(28 ağustos) taksimde kendilerine göre kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirmişler:http://www.marksist.org/h...z-ama-evet-diyerek-yurudu
Yetmez ama evetin tutarlı bir program olduğunu söylemeyiz. Şimdi AKPliler ile kendini solcu sanan ancak liberal olduğu belli olanların ortaklaşacağı tek nokta var: AKP'yi savunmak ya da ona yedeklenmek. Toplumun içerisine yedirilmek istenen AKP'nin demokrat ve darbeci karşıtı algısıdır. Ayrıca bu arkadaşların statüko olarak nitelendirdikleri merkez-çevre teorisine dayanan askeri vesayet rejiminin nasıl bir palavra olduğunu göstermek gerekiyor. islamcıları "demokrat" pozisyonda olduklarını savunanlar, statükonun daha doğrusu ülkeyi kuran batıcı-laik sermayeyinin yani TSK-CHP-TÜSiAD-Ordu-Yargı gerileyişini, yara alışını demokratik hak ve özgürlüklerin genişlemesi çercevesinde ele alıyorlar.
Halbuki, olgunun tarifi üstyapıdan başka bir dönüşümle başlıyor. Özalla palazlanan Anadolu kaplanları(MÜSiAD), son 20 yıldır geleneksel sermayenin yerini almaya çalışıyor. Şimdi siyasal ifadesini AKP'yle bulan değişim-dönüşümün tam ortasında "referandum"la karşı karşıyayız.Yani köklerini derinden alan, geleneksel burjuvaziyle; 80 sonrasında palazlana islamcı sermaye arasında;burjuvazinin iç savaşı...
Biraz toplarsak;
"burjuvazinin politik iç savaşı siyasi düzeyle sınırlı bir iç savaş olmak bir yana, esas olarak Türkiye burjuvazisinin iki ayrı fraksiyonunun (diliminin) sermaye birikim süreci üzerinde bir hakimiyet mücadelesidir. Yani burjuvazinin TÜSiAD ve benzeri odaklarda örgütlenmiş yerleşik (ve ekonomik bakımdan hâlâ hakim) Batıcı-laik kanadı ile 1970'li yıllardan itibaren palazlanmaya başlayan, 1980'li yıllardaki atılımdan sonra kendi de finans kapital haline gelmiş olan islamcı kanadı arasında artı-değerin bölüşümü üzerinde bir mücadele. Bu savaş henüz çözümünü bulamamıştır ve Türkiye'nin toplumsal ve siyasi hayatını derinden etkilemektedir." http://www.iscimucadelesi...&id=1075&Itemid=1
Yetmez ama evetçiler savaşı egemenleri bir iç savaşı olarak tahlil etmek yerine, AKP'nin demokratik hakları geliştirebileceği; ki bunun işçi sınıfı, emekçiler, sendikalar, Kürtler, Aleviler yani tüm ezilenler için kazanım olduğunu iddia ediyorlar. Ve evet mührünü savunuyorlar, yetmeyerek.
Sadece bir hatırlatma: Bu ülkede işçi sınıfı kazanımlarını AKP-CHP falan gibi partilerde aman dileyerek kazanmadı. DiSK'i silmek için çıkarılan sendikalar kanuna karşı yüzbinlerce işçi 15-16 Haziran 1970'de mücadele etmişti.
Grev hakkını bile grev yaparak kazandı Türkiye işçi sınıfı. (bkz: Kavel direnişi)
Aman dilemedi burjuvaziden...
