insanın hayatını, isteklerini, düşüncelerini ve hareketlerini toptan etkileyen durumdur.
öğrencilik hayatımda iki kez taşındım. ikisinde de ev bulma, mümkünse sahibinden ve pazarlık yapma konuları bana aitti. hatta sonrası da. bazen babama kızıyordum. neden milletin ailesi seferber oluyorken benimkiler gelmiyor diye.
kız babası olması zaten bu beklentiyi doğuran. sonra bir baktım kendime, elektrik işlerinden bile anlıyorum. spotçuları ezbere biliyorum. bir şeyi tamir edebiliyorum, elimden iş geliyor yani. kuzenim de geçen yıl bir eve çıktı. gittim evine, bulaşık makinesından tut da normal aile evine göre bile yüksek standartlar..
eşyaları yeni alınmış daha ne olsun. eve temizliğe yardımcı gelmiş, bizimki o sırada artık bir işin ucundan tutu mu bilemiyorum.
ister istemez kıskandım önce. akşam oldu yemek yiyelim dedik. dışarıdan istiyorum ben hep tatlım diyor. dedim gerek yok annen
doldurmuş dolabı. patates kızartalım madem dedi.patates kızartmak için ne kadar yağ koyacağını bana sordu. o an dedim çok şükür. çok şükür ki milyarlık evde oturmuyorum ama bir boka yarayabiliyorum. elinde de telefon yağ kaymasın diye takla atacak neredeyse. tuvaletinin de ampulü patlamış, kaç gündür öyle diyor, babası gelince yaparmış..
ya sabır çektim değiştirdim ampulü.
aradan bir yıl geçti, taşınmış yine. canım dedim yardıma gelseydim zor olmadı mı çok eşyan vardı falan. yok dedi. hiç zor olmamış üç kişi yardıma gelip, ailesi de her şeyi yapınca.
"ben de koli zor bulmuştum taşınmak için, hani bazı eksiklikler oluyor seni bir günde iyi taşımışlar..." dedim
cevabı "e baban memleketten koli yollasaydı ya"
şimdi bu çocuk nasıl yetişsin? hiçbir şeye elini sürmeden nasıl evine bakacak, bir şeyler öğrenecek.. ben çok matah bir şey değlim belki ama kendime bakabiliyorum. mücadeleden yoksun olarak nasıl böyle sürecek hayatı bilemiyorum.
bu sadece benim gördüğüm bir örnek. çok yakınım biri olduğu için gözlerimle görüp kıskanmayı çoktan bırakıp acıdığım bir örnek.
herkesin hayatında vardır böyle birileri. dışarıdan bakınca süper aile, eksik bir şeyi olmayan sevgiye boğulmuş bir evlat.
suçlu o çocuk değil. sevgiye boğduğunu ve doğru yaptığını düşünen aile. kendileri olmadan çocuklarının ayaklarının üstünde durmasına izin vermeyen aile.
yetişme tarzı bu şekilde şekillenen bireyin sonrası için tek şansı, başta kötü görünse de bir olay yaşaması. yaşayacak ki kendine gelecek. kendisi de bir birey olduğunun farkına varacak.
ha bunlar da olmazsa, hayatı bu şekilde yönlenmeye devam ederse, olacak şey kendi yetiştiği, gördüğü gibi bir evlat yetiştirmek..