Yetenek, beynin ilk gelişim aşamalarında derinlik kazanmasıyla oluşur kanımca, neye doğru derinlik kazanırsa, örneğin hayalgücü, gelecek yıllarında beyin bu özelliği korur, çünkü omurilik ile kazanılmış ve beyne kazınmıştır. Bu beyin, yani kişi, büyüdüğü zaman hayalgücü bakımından yetenekli deriz. Dil, resim, ses ve benzeri şeyler. Pek tabii ki çocukken çoğu kişinin elinde enstrüman yoktur ama beyin analitik düşünme ve el becerilerini geliştirirse alet kullanma yeteneğine doğru ilk adımlar oluşur, kişiye kalan tek şey ise bunu geliştirmektir kanımca. Fakat unutmamak gerekir ki newton çalışma masasından kalkmazdı, sokrates günde en aşağı 8 saat düşünürdü, hatta platon'un şölen kitabında sokrates bir buluşmaya saatlerce gelmemiş, gidip kontrol ettiklerinde ise onu düşünürken bulmuşlar, karısına sorulduğunda ise yaklaşık 10 saattir orada öylece dalıp düşündüğünü söyler, charles darwin "türlerin kökeni" eserini yazmadan önce 18-19 yıl uğraşmıştır, sadece 5 sene gezi yapmış, verileri toparladığında ise 10 ay 13 günde yazmış kitabını. Einstein ise her fikrine yıllar yıllar vermiştir, da vincinin ise 2-4 en fazla 6 saat uyuyup geri kalan zamanını çalışarak geçirdiğini unutmamak gerekir. Belki de olay günlerce aylarca çalışmaktır, doğuştan gelen yetenekten çok. Belki, bir ihtimal. Müzikte ise, chuck schuldiner'in her gününü garajda geçirip gitar çaldığını, mozart'ın, beethoven'ın, günlerini beste başında geçirdiğini unutmamak gerekir. Demokritos'un ise halktan uzaklaşıp kendini evine kapattığını unutmamak gerekir. Belki yeterince çalışmaktır, ki böyle olsaydı her yüzyıl bir sürü dahi çıkardı, belki yetenektir, ki böyle olsaydı mucitlerin çok fazla çalışmadan bulması gerekirdi icatları. Benim fikrim, doğuştan gelmez, çocukluk döneminde gelişir, çocukluk döneminde derinleşir, ilerde kullanılır. Üzerine çalışılırsa daha harika sonuçlar verir. Diğer bir yandan ise beyin analitik geliştiyse örneğin, matematiğe de kayabilir, sürrealist resimlere de. Yani gelişen yeteneğinizi bulun, istediğiniz yöne yönlendirin, ya da yetnek geliştirin, ama bunun çok zor olucağını unutmayın çünkü beyniniz artık çoğu işe yaramayan tonlarca şey ile dolu.
merhum sanatçı ali şen, hani şener şenin babası olan adam; adanada marangozluk yaparken şehre bir tiyatro gelmiş. sahne işlerini ali şene yaptırmışlar ve nasıl olduysa onu sahneye çıkarmışlar. bu şekilde keşfedilmiş ve bir süre sonra istanbula taşınıp malum kariyeri yapmış. çünkü kaderinde varmış. eğer allah birine bir yetenek verdiyse zayi olmadan ortaya çıkartıyor bence.
doğuştan gelen, herhangi bir konuya olan ilgi ve beceridir. Her insanın birşeylere yeteneği vardır. Bunu farkedip, hayatında o yeteneğe yer vermek önemlidir.
yeteneğin en değerlisi ve en olması gerekeni pratik zekâdır, bir insan da yoksa eğer, hem kendi hayatını hem de çevresindeki insanların hayatını zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
sadece doğuştan olmayıp, sonradan bile kazanılan bir şeydir. Çünkü yeteneğinizin farkında olmayabilirsiniz veya ilgi duyduğunuz şeyin.
Örnek vermek gerekirse: tenis sporlarını sadece izlerdim. "vay anasını vs." diyerek söylemlerde bulunurdum, hiç oynamışlığım da yoktur. Ancak kursa gittim 5 ay kadar. son 1 senedir bulunduğum ilde ilk birincilik, ikincilik, üçüncülük ve beşincilik aldığım gibi, bir çok da derece aldım.
tam aldıklarını paketlerken kasiyerin sana uzattığı üst üste olan fiş fişin üstündeki kağıt para bide onun üstündeki madeni parayı sırada bekleyenlerin gergin bakışları arasından tek seferde alabilmektir.
Evet, tek bi' bkz özetlemeye yetiyor aslında. Detaya indirgemek istersek bir insan düşünüyorsun abi. Bu adam öyle zengin bir ailenin şımarık oğlu değil. Sıfırdan en tepeye çıkan bi adam. Öyle bir yere geliyor ki müzik dünyası onun oluyor. Konserlerinde 1 an bile seyirci susmuyor. Salonlara kapasitesinin kat ve kat fazlası seyirci geliyor. Albümü 110 milyon "plak" satıyor. Ve bu adam binlerce kişinin önüne bir pantolon, atletten bozma bir tşört ve elinde çantayla çıkabilecek kadar doğal. Belki şovun bir parçası. Ama kim bu kadar gerçekçi bir "sahte rahatlık" hissi gösterebilir ki?
Önce ceketini çıkarıyor, insanların önünde istifini bozmadan giyiyor. Sonra klasik tek eldivenini eline geçiriyor ve son olarak şapkasını takıyor kendine has stiliyle. Sanki seyircilere bir mesaj vermekte. "Anlıyorum, dinlemek için deliriyorsunuz ama ben bunlar olmadan söylemiyorum" dercesine. Sonrası mı? senelerce unutulmayacak bir konsere daha imza atıyor.