Evet ekşi sözlükte görüp çok beğendiğim başlığı burda açmak istedim.
Benim aklımda kalan bir çok anım var ama en akılda kalanı bir arkadaşımın ki durumları kötü biriydi evden haşlama tavuk yapıp getirmesiydi,sınıfın zengin kızları çocuğa gülmüş çocukta baya ağlamıştı ,benim de dahil olduğum birkaç kişi onu teselli edeip yemeği yemiştik neden anlattım bunu bilmiyorum ama hala üzülüyorum arkadaşım o üzüntüsüne.
Kayısı olmuştum; Malatya'nın kayısısı, yemişlerin nazlısı... devamını da unutmam. Güzel anlamlı haftadır aslında. Keşke yeterli önem verilse yerli üretime. Çocukluğumuzun anısına bari biz savunalım yerliyi milliyi bizi biz yapanları.
Evden yemek yapıp okula getirirdik. Sonra da yerdik. Genel olarak böyle geçerdi ama en unutulmaz anım şu; 2.sınıftayım. Yerli malı haftası.okulumuza belediye başkanı gelecek. Program hazırlamışız. Herkes bir meyve ile ilgili şiir okuyacak. Ben ayva 'yı seçtim.sabah Okula gitmeden bakkaldan amcama güzel bir ayva seçtirdim, aldım okula gittim. Belediye Başkanı geldi, program başladı kameramanlar felan var. Tabi ben böyle bir şey ilk defa gördüm, heyecanlandım neyse öyle işte. Sonra gazeteye çıkmışım tabii. * babam o gün gazete alıp eve gelmişti. Haberi gazeteden kesip,föye koymuştuk. Halen saklıyoruz. *
okulumuzda yerli malı haftasında sınıflar yarışır en çok para kazanan sınıf 1. olurdu.
o gün bütün bir sınıf olarak sadece 5-6 kişi falan bir şeyler getirmiş böyle inanılmaz derecede kötü bir performans yapmıştık. masa başı arkadaş hepimizden para alıp başka sınıfın masasından yiyecek alarak satıyordu. müdürün sınıfı kendi sınıfı kazansın diye 200tl falan vermişti. bir sınıf gelinlik getirmiş basketbol potasına asmıştı. o gün babası ile trambolin getirip dakikası 1 tl karşılığında içeri alıyordu falan.
ilkokul zamanlari, soguk, bademcik agrilari ve heyecan.
Tipik ülkenin sürekli icinden gectigi buhramlar dönemi, 90´larin basi. Döviz kuru gereksiz bir yükselme arzusu ile ülke ekonomisini gidiklamaya baslamis. Fransa nedendir bilmiyorum yine boykotlanmis. Devlet büyükleri halkin yerli mal almasi icin orada burada duyurular yapiyorlar...
ögretmen, daha yeni yeni okumayi yazmayi ögrenmis ögrencilerinden okurken; en cok sesli kim okuyorsa aralarindan onlari secip ellerine bir makkale tutusturur. Cocuk bir hafta icerisinde bu makkaleye hakim bir sekilde okumak icin calisir cabalar.
Sanirim bahar aylariydi. O dönemler üsüttügü icin cocugun bademcikleri agrir. Okuma yapacagi gün de iki üc gün sonradir.
Ses gidik oldugu icin; büyüklerinden bol bol dondurma yemesi tavsiyesi alir ve seve seve yer.
Okula gittigi gün sabahin köründe kürsüye cikar ve eline tutusturulmus olan makkale gümbür gümbür okunurken; bacaklari titrer. Hem heyecan vardir hem de o kuzey ege sogugu ic dona kadar hissedilir. Götü donmustur. Ses telleri bile ara ara titremistir.
Makkale bittikten sonra bir alkis kiyamet kopar. Cocuk kendisiyle gurur duyar.
Yillar sonra farkeder ki; o sogukta o cocugu kimse dinlememis ve anlamamistir. Cünkü; kendisi de ayni gün diger okuyucu arkadaslarini dinlemedi.