ilkokulda hep günün 3üncü derslerinde yapılırdı.
börekler, çörekler getirirlerdi arkadaşlar.
masalar yan yana dizilir, sofralar açılır.
güzel bir masa hazırlanırdı.
bambaşka bir duyguydu o.
o gün o dersin gelmesini dört gözle beklerdik tüm arkadaşlarla birlikte heyecanla.
her şey hazırdır, yiyecekler, içecekler.
ve sonunda...
bütün öğretmeler masanın başına çullanırdı a.q.
bir gün bile yerli malı haftasında doğru dürüst bir şey yiyemedim şerefsizim.
8. sınıfız, uyuz olduğumuz sınıf öğretmeni; yanında müzik hocasıyla birlikte oturup muhabbet etmekte. biz de fıstık falan yiyoruz, yerli malı haftasında fıstık yiyen ilginç bir sınıftık. insan meyve yer, lahana yer ne bileyim. her neyse. hoca sınıfa dönüp tiksintiyle bakarak "salak bunlar ayol rezil bi sınıf" dedi.
sonuca gelelim,
* hocaya mandalina atan arkadaş müdürden sağlam dayak yedi.
* sınıf öğretmeni okuldan esrarengiz bir şekilde atıldı.
* aynı gün sınıfın farklı yerlerinde, birilerinin götünde patladığı düşünülen 7 adet turunçgil (mandalina, portakal gibi) bulundu.
* müzik hocası, önceki senelerden farklı olarak herkese flüt çaldırmadan pekiyi verdi.
* yerli malı haftası kutlandığı sırada çıkan olaylar sebebiyle, ertesi gün sınıfın penceresi atılan fındık, fıstık ve portakallarla kırıldı.
***
aklım hala almaz, ama gerçektir bunlar. okulumuz da ilçeyi bırak şehrin en iyi ilkokulu sayılırdı, millet kayıt yaptırabilmek için falan okulun olduğu bölgeye taşınırdı. ama böyle de piç bir sınıfmışız demek ki.
yumurta kokan cocukluk yıllarında anlamlı olan hafta. şimdi avuç kadar bebelere adidas ayakkabı alıyoruz. nerden bilsin cocuk;
yerli malı yurdun malı
herkes onu kullanmalı şiirini.