belirli bir yere bağlanıp hayatı oradaki şartlara göre şekillendirme durumudur.
yerleşik hayat öncesi göçebe hayat şekli yaygındır.
türkler in yerleşik hayata geçişi uygurlarla olmuştur.
uygulanmasıyla beraber belki de insanların o güne kadar hiç sahip olmadıkları duygu ve düşünceleri insanlara katmıştır yerleşik hayat. aidiyet hissi asıl manasıyla yerleşik hayatla sözlüklere girmiştir. dünya insanların değil insanlar dünyanın bir parçasıdır sözü o andan itibaren gerçekliğini kaybetmiştir. üzerinde bulunan toprak, içme suyu sağlayan nehir... tüm bunlar işte o zamandan itibaren insanlar arasında savaşlara neden olmuştur. paylaşma yavaş yavaş kaybolmaya başlamış, bencillik ve ego o zaman öne çıkmıştır. sahip olma arzusuyla, tatminsizlikle dünya savaşı/ları na neden olmuş, insanları hırsa boğmuştur. insanları tek dil, tek din, tek renk gibi algılamamıza ve öyle görmek istememize neden olmuştur ki bu hayata at gözlüğüyle bakmaktan başka hiç bir şey değildir.
ayrıca yerleşik hayat ev in ortaya çıkış amacından sapmasına neden olmuştur. ev ilk çağlarda mekanı yeryüzü olan gerçek insanın doğal olaylardan korunmak için barındığı yerken günümüzde sadece olağanüstü koşullarda dışına çıkılan yer olmuştur. insanı kendine hapsetmiş, gerçek dünyadan izole eden bir hapishane mahiyetine bürünmüştür.
yerleşik hayatla birlikte insanların soruları ve sorunları da çoğalmıştır. eski çağlarda hayatta kalmak sadece vahşi hayvanlardan ve doğal afetlerden korunmakken günümüzde hayatta kalmak bunların yanında; stresten, kalp krizinden, araba, uçak kazasından, gasptan ve daha nice şeyden korunmayı da kapsıyor ve gün geçtikçe zorlaşıyor.
yumurtaya ulaşmaya çalışan spermler gibi her daim bir yarış, bir koşuşturma içinde geçiyor günümüz insanının hayatı. geçim sıkıntısı, eğitim, statü derken toplumun belirlediği kıstaslara ulaşmak için geçiyor zaman. insanın ne istediği ya da nasıl bir yaşam sürmek istediğinin bir anlamı kalmıyor. her şey toplumun gözünde iyi bir yere sahip olabilmek için yapılıyor. oysa eskiden; göçebe yaşam sürerken sadece yaşamı sürdürebilecek kadar yiyecek yeterliydi insanlara. bir de çoğalma dürtüsünü gidermek ve geleceğe kalabilmek için yapılırdı cinsellik oysa günümüzde bu doğal ihtiyaç bile kaç kat örtünün altında gizlenmek ve türlü etaplar sonunda yavaşça ortaya çıkmaya mecbur.
işte tüm bunlardan dolayıdır ki yerleşik "hataya" * geçiş belki de insanlık tarihinin en büyük hatasıdır ya da bu hayattan sıkılan insanın * boku atabileceği yegane olgudur.