iNSANIN ÖLMEK iSTEĞiDi ANLARDAN BiRiDiR, HEMEN BiR ÖRNEK: SEVDiĞiM BiR ARKADAŞIM BiR KIZDAN HOŞLANIYOR, YAZIN KUMSALDA ARKADAŞ GURUBU iLE OTURURLARKEN ARKADAŞIM KARNINDAKi ADELEYi GÖSTERMEK iÇiN HOŞLANDIĞI KIZA KARNINA YUMRUK ATMASINI iSTiYOR UZUN ISRARLARDAN SONRA KENDiSiNi KASIYOR VE YUMRUĞU BEKLiYOR, HOŞLANDIĞI KIZ YUMRUĞU ATINCA ARKASINDANDA ZOOORRRRTTT DiYE BiR SES ÇIKIYOR, iŞTE YERiN DiBiNE GiRiLESi BiR AN.
iş çıkışı masum masum servisini bekleyen başka bir departmanın müdürünü, çok samimiyetiniz olmamasına rağmen ısrarla öpmeye çalıştığınız andır. gözler bozuk olduğundan ve biraz da yorgunluk nedeni ile adamı uzaktan samimi bir arkadaşınıza benzetmişsinizdir. utançtan yer yarılsa da içine girsem dersiniz, hem de her karşılaşmanızda.
kemalistbatu genç olduğu zamanlardır, teyzesinin evine yatmaya gitmiştir. Teyzesinin iki tane çocuğu vardır. Salondaki kanepede yüzünü duvara çevirmiş yatmaktadır. O sırada televizyonun açılma sesi duyulur, bangır bangır bir şeyler izleniyordur. Teyzenin oğlunun açtığını düşünerek bağırılır ; "Teyzee, söyle şu pezevenge kapatsın televizyonu" işbu laf ağızdan çıkar çıkmaz arkaya dönülür ve televizyonu açan kişinin teyzenin eşi olan enişte olduğu görülür, yüz bir anda kızarır ve ses etmeden tekrar aynı köşeye dönülür ve tırsarak uyumaya çalışılır.
evde tek olduğuna inandığım arkadaşı evinden aramak. telefonun açıldığını duyar duymaz "naber lan yarraaaam." şeklinde selamlaşmak(!). "ben babası." şeklinde cevap aldıktan sonra mavi ekran vermek. evde babam var desene yarraam.
güzel lüks bir restoranda sevdiceğinle yediğin romantik akşam yemeğinin ardından gelen kol gibi hesabı ödemeye kredi kartının limitinin yetmediğini hayvan garsonun yüksek sesle dile getirdiği andır.
kimsenin olmadığını düşündüğünüz anlarda girdiğiniz hal ve hareketlerin bir ve birden fazla çift göz tarafından izlendiğini farkettiğiniz anlardır.
temel tasarım dersinde yine yaratıcılıkta sınır tanımayan hocalarımız dinlettikleri bir müzikten mekan tasarlamamızı istediler. bir müddet müzik eşliğinde yapılan karalamalardan ve kesip biçmenin ardından derse ara verildi. atölyede yalnızca ben ve bir arkadaşım kaldık. müzik de çalmaya devam ediyor bu arada. kapattık kapıyı ve anlamsız figürlerle lirik dans( taklidi) yapmaya başladık. atölyede bir o yana bir bu yana kuğ misali uçuyor, masaların üzerinden atlıyoruz. tam o muhteşem son dönüşü yapıyorduk ki avluya bakan karşı atölyenin penceresinden kahkahalarla bizi izleyen 2 asistan hocamızı farkettik. kimliğimizin deşifre olmadığını umut ederek hızla uzaklaştık fakat birgün dersin ortasında asistan hoca gelip de "hangi dans kursuna gidiyorsunuz, sevgilimle ben de katılacağım neresiyse" dediğinde herşey bitmişti.
kahve ortamında oynanan gergin bir tavla oyununda kankanın küfür etmesi ile tarafımdan sol el ile gelen müthiş osmanlı tokadı kahvenin tamamının çıkan sese karşılık bize bakışları, arkadaşın çok samimi olduğumuzdan sesini çıkarmadan tavlayı sinirle kapatması ve evet benim pişmanlık ile üzgün bir şekilde yerin dibine girme isteğim. sinir ne kötü şey.
çok hoşlaştık sözlük, tıklayan eller, dinleyen kulaklar, izleyen gözler dert görmesin ehehe.
bildiğin edit: linke tıklayınca neden açılmıyor ki yahu? havada mı kaldı ki yaptıklarım, benim gibi beceriksizlerin izlemesi içindir ki ; leyla ile mecnun 42. bölüm tek parça, link sonuna da t=4550 yapıştır abicim/ablacım. yaparsın sen onu, yaparsın yaparsın.