Hepimiz dostoyevsi'nin yeraltından çıktık. Çürük dişlerle duvarlara yumruklar attık. Sokakta rütbelilere yol vermedik ve bununla gururlandık. Kırkımızdan sonra öldük.
dostoyevski gözünden yaşamın gidişatı içerisinde varoluş anının merceklendiği eserdir. insanlığın en karanlık ve dip duygularının anlatıldığı kitapta bireysel yaşamımızda varolan mutlak yalnızlığımız çok net bir şekilde anlatılmıştır.
varoluşsal ilk roman olarak kabul edilen dostoyevski’nin kitabı. bu kitabı en özel kılan şey, dostoyevski’nin kendini olduğu gibi gerçek bir şekilde kabul etmesi , insanın en derinlerinde yatan kendine dahi itiraf edemediği şeyleri, nasıl acınası, aşağılık bir varlık olduğunu kendine açık açık söylemesidir. yani ben bile bazen kendime itiraf edemiyorum hissettiğim o aşağılık duygusunu ( eğer varsa) ama o bunu herkesle paylaşabiliyor. kendisini olduğu gibi kabul ediyor. rus edebiyatının bana kalırsa en iyi eserlerinden biridir çünkü rus edebiyatı tumturakları sözler söylemez, sana hayatı yalın ve çıplak bir şekilde anlatır. sanatı toplum için icra eder.
“Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.”
anlatımı tertemiz olan kitap. okurken adeta eski bir dostumla konuşuyormuş hissi yarattı bende, bana tavsiyelerde bulundu. hem de en gerekli zamanda.
tarihsel açıdan, dostoyevski’nin büyük eserlerinin başlangıcı niteliğindedir.
kitapta yer alan bazı sözler:
“her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.”
“acı çeken kimse inlemekten zevk alır; almasa inlemesini pekâlâ tutardı.”
“bir kere kendini duygularına kaptır, bir anlığına şuurunu susturup, düşünmeden, esas aramadan hakaret et, nefret et, birini sev, daha doğrusu boş durmamak için bir şeyler yap bakalım. en geç öbür gün bu bilinçli kandırmaca yüzünden kendi kendini küçümsemeye başlarsın.”
Ayrıca "yeraltından notlar ASPEG" youtube kanalını ziyaret etmenizi tavsiye ederim, Türkiye'de mağaracılık nedir, nasıl yapılır ve kimler yapar sorularına cevaplar bulabilirsiniz. yüzlerce metre derinlikteki mağaralar hakkında bilgiler ve oldukça sürükleyici belgesellere ulaşabilirsiniz.
“ben hasta bir adamım diye vurucu bir gerçeklikle başlayan, sonrasında ise hepimizin hasta olduğunu ispatlayan dostoyevski kitabı.
ilk bölümde karakterin manifestosu yer alır kş bu bölüm felsefi bir bölümdür. ikinci bölümde ilk bölümdeki manifestonun uygulamalı hali anlatılır bize. karakterde bir mercedes hırsı varken gerçek hayata yansıması tofaş kadardır.
kitap tam olarak anlatılamaz. ama alıntılar kitap hakkında ipucu verir. buyrun:
“ben kendi hayatımda, sizin cesaret edemeyip yarıda bıraktığınız şeyleri sonuna kadar götürdüm, o kadar; üstelik siz tabansızlığınıza ölçülü davranmak diyor, böylece kendi kendinizi aldatarak avunuyorsunuz. buna göre ben sizden daha ''canlı''yım.”
“duvarı yıkmaya gücüm yetmiyorsa, kendimi parçalayacak değilim tabii. ama önümde duvar var diye ona boyun eğmeyi de kabullenemem.”
“bırakmıyorlar... iyi... iyi olamıyorum.”
“kim olursa olsun, insan daima, her yerde akılla çıkarın buyurduğu gibi değil, canının istediği gibi hareket etmeyi sever; arzuların çıkarımıza tamamen ters düşmesi de mümkün, hatta bazen zorunludur.”
“bakın,yağmur yağarken saray yerine bir tavuk kümesi görsem, ıslanmamak için belki kümese girerim.fakat kümes beni yağmurdan korudu diye,şükran borcumu ödemek için kümese saray gözüyle bakamam.bana gülecek, hatta böyle bir durumda sarayla kümes arasında bir fark olmadığını söyleyeceksiniz.evet, hayatta tek gayemiz ıslanmamak olsaydı, dediğiniz doğruydu diye cevap veririm ben de.”