yeraltı ordusu

entry1 galeri0
    1.
  1. attila ilhan'ın sisler bulvarı kitabında olan oldukça enternasyonal bir şiirdir.

    -1-

    yıldızlar eskidirler
    yıldızlar çipil çipil gözleriyle bizimdir
    biz böyle onlarla birlikte yaşarız
    onlar bizi bilirler
    söylenecek bir çift sözümüz vardır
    rüzgâr cehennem kıvılcımlarıyla dolu
    denizler ıssız
    dağlar uyumuşlardır
    gecenin içinden çekirgeler çıkar gelirler
    yıldızlar bizi bilirler

    saat üçdür
    kan kesilmemiştir
    çocuklar uyumamıştır
    büyümemiştir
    gramos dağları büzülür uykusunda titrer
    ince ince şimşek çakar
    yağmur niyetlenir
    bir alman motörlü kolu yolun boyunca gider
    çocuklar uyumamıştır
    büyümemiştir
    yol boyunda çeteler
    çeteciler :
    - ... yıldızlar be stelyo
    üşümüş be
    hani yağmur da gelecek
    kozma'dan haber var mı kozma'dan
    öteden
    dinamitler geldi mi
    yerleşti mi?
    - ... virajı döner dönmez hemen...
    - ... şimdi bir taverna'da olacaksın
    kadehlerde reçina buz gibi
    - ... sen rüzgârın getirdiği serseri bir şarkısın
    - ... yıldızlar be stelyo
    gitme be
    - ... şimdi bir taverna'da olacaksın
    - ... dur be stelyo
    - ... ne o?

    yıldızlar eskidirler

    çizgi
    nokta

    sığırcık sürüleri sanki ufukta
    ufukta sanki martılar
    üç çizgi
    üç nokta
    maniple
    tıkırtılar
    noktalar ve çizgiler fişek gibi savruluyor
    gökyüzü ıslıklarla ve seslerle doluyor
    çizgi
    nokta
    tıkırtılar
    gizli antenler birbirine seslenir
    titriyerek yıldızlara yükselir
    kıvılcımlar uçuşur bereketli karanlıkta
    mesajlar gelir gider
    çizgi
    nokta :
    - ... prag konuşuyor :
    gestapo dün gece matbaamızı basmış
    gazete darmadağın
    çocukları götürmüşler
    - ... burası marsilya
    ben pierre
    bernard'ın kurtuluşu yakın
    benzin yüklü bir tren bulutlarda gezmeye çıktı
    üç gündenberi işler yolunda gidiyor
    - ... varşova'dan haber
    yeniden on beş kişiyi kurşuna dizdiler
    içlerinde tek partizan yoktu
    kimisi ihtiyardı
    kimisi çocuktu
    marş söyliyerek öldüler
    - ... burası anwers
    bir alman denizaltı gemisi yola çıkacaktır
    hareketini ayrıca bildireceğiz

    yıldızlar eskidirler
    onlar bizi bilirler

    norveç'te sogne fiyordu
    ayaklarının dibinde en çocuk sesleriyle deniz
    uzaktan martılar bir garip seslenirler
    havada fırtına durgunluğu
    saat kaçtır bilemezsin
    sana burada burunda bekle demişlerdir
    yarı geceden sonra denizden bir dost gelecek
    gece ayazdır için için titrersin
    yıldızlar üstüne başına serpilmişlerdir
    beklemek dersin saatlerce beklemek
    cıgara içmeden
    konuşmadan
    gülmeden
    saatlarca bir balıkçıl gibi düşünerek
    sabırla beklemek
    insanlar dersin ellerini büyük şeylere uzatmışlar
    diyelim ki bombalar yağmıyacak bir gökyüzüne
    meydanlarda yakılmış hürriyet bayrağı kitaplara
    diyelim ki barış ve emek türküsüne
    bütün enlem ve boylamlarda savaşıyoruz
    halklar ayağa kalkmışlar

    yıldızlar eskidirler
    ince ince şimşek çakar
    yağmur niyetlenir

    iştvan gölgesini zincirlerine yıkmış
    iştvan görmüyor gözlerini oymuşlar
    sormuşlar sormuşlar sormuşlar
    iştvan söylememiş
    vurmuşlar
    tuna köpürerek köprülerin altından akmış
    tuna'nın üstünden yıldızlar akmışlar
    galiba tarlalarda buğday devşiriliyormuş
    tarlaların birinde şuncacık bir kız
    mavi mavi bir çift göz
    iştvan susmuş
    söylememiş
    iştvan'ı dövmüşler
    iştvan görmüyor gözlerini oymuşlar
    tuna boylarında küçük yeşil kanatlı tarla kuşları
    heyecanlı ormanlar heyecanlı insanlar
    tuna boylarında iştvan'ın arkadaşları
    erkek silâhları hürriyet diye dövülmüş
    yumrukları demirden delikanlılar
    iştvan'a onları sormuşlar
    iştvan gülmüş
    söylememiş
    iştvan'ı dövmüşler
    zincire vurmuşlar
    iştvan susmuş
    söylememiş
    gözlerini oymuşlar
    ... iştvan
    ... miş

    rüzgâr cehennem kıvılcımlarıyla dolu
    dağlar uyumuşlardır

    yol boyunca bir alman motorlu kolu
    yolun orta yerinde beton bir köprü vardır
    dinamitlerin ucunda fitil
    fitilin ucunda stelyo
    ve öbür çeteciler
    yıldızları sivrisinekler gibi elleriyle kovup
    yalnız göz ve sinir kesilmişler
    bekleşirler
    - ...virajı döner dönmez hemen basacaksın
    bir tek kamyon bile kurtulmamalı
    stelyo ter içindedir
    stelyo'nun elleri bir başka türlüdürler
    hem bir uskur kadar canlıdırlar
    hem ölüdürler
    - ... virajı döner dönmez hemen...
    alman motorlu kolu virajı döner
    95 beygirlik kamyonlar virajı döner
    stelyo ter içindedir
    stelyo'nun elleri ansızın büyürler
    mermiler vızıldaşır
    nasıl olursa olur
    dağlar sıçrayıp gürler
    yaklaşır yıldızlar yaklaşır
    kayaların önünde ardında gürültüler
    kamyonlar havaya savrulur
    sonra bir ölüm sessizliği
    sonra şimşek
    ve yağmur
    gecenin içinden çekirgeler çıkar gelirler

    güneş ve ay daima doğudan yükselirler
    bir gecenin bitmediğini hiç kimse görmemiş
    en güzel çocuklar en zor dünyaya gelirler
    ellerinin üstünde gece ne kadar geniş
    suların altı ne karanlıktır
    yarı geceden sonra bir dost gelecekmiş
    bakarsın
    kulaklarında yarı geceleri vurur bütün saatler
    bütün yarı geceler kulaklarında karmakarışık
    kulaklarında çekiç ve örs sesleri
    kürek sesleri
    karanlıkta kibrit çakılmış gibi ürkek bir ışık
    açıkta belirsiz bir karaltı var
    sen de bir kerecik tutar lâmbanı yakarsın
    gözlerin genişler
    bakarsın
    bir sandal yanaşır içinden bir adam çıkar
    yanına varırsın elini sıkarsın
    uzakta
    santa avgusta deniz feneri
    alman devriyelerinin çiğ düdükleri
    ikizler takımyıldızı kardeş kardeş elele tutuşmuş
    yukarda ne türlü oyunlar oynanıyor
    biz burda ne oyunlar oynuyoruz

    şafaklar söküyor
    dünya uyanıyor

    erik dallarında parmak kadar serçeler
    ansızın horozları duyuyoruz

    -2-

    brindisi açıklarında bir gemi batıyor
    hüznünü bir çocuk tebessümü gibi suyun üstünde
    bırakıp
    batıyor
    viyana şehri
    merkezi avrupa'nın en yağmurlu gündüzünü
    en üzgün yağmurunu yaşamaktadır
    doğu cehpesinden askerler geliyorlar
    soğuk aydınlıkta kararmış
    gözleri kör olmuş
    mağlup
    kadınsız ve tütünsüz
    askerler geliyor
    tozlu rüyalarının koynuna sokulmuşlar
    gözbebeklerinde büyük yangınların kızıllığı kalmış
    insanın gururunu kendisine hürmetini insanlığını
    bir cam parçası hainliğiyle parçalaya parçalaya
    gözlerine hücum eden çocuk cesedlerini
    ıslıklı
    uçsuz bucak ukrayna steplerini
    birden bire unutup
    ışıltılı biralarla aydınlatılmış bir sofraya
    yapayalnız oturmak istiyorlar
    viyana'nın üstünde yağmur
    katranlı bir ağ gibi dokunuyor
    kimsenin kimseyi gördüğü yok
    gazetelerde führer'in çılgın bakışları
    kahveler kapanmış
    doğu cephesinden askerler geliyorlar
    soğuk aydınlıkta kararmış
    gözleri kör olmuş
    mağlup
    kadınsız ve tütünsüz
    askerler geliyor
    içlerinde keskin yüzü bilenmiş bir binbaşı var
    üniforması yırtık ütüsüz
    ellerini koyacak yer bulamıyor
    boynundaki demir haç nişanına
    inanmış bir nazi olmasına rağmen
    binbaşı himmerstock
    içinden
    utanıyor

    eğer bu gemi batmasaydı
    denizin
    mahzun bir çocuk gibi gülümsediğini göremiyecektik
    italya uzakta karanlıktaydı
    dağ köylerinde yosun bağlamış sefalet
    kıyılarda billûr bir bardak gibi kırılmış balıkçılar
    elbet
    italya ayaktaydı
    bir deprem uğultusu nabızlarında
    gözlerinde bir aydınlık
    bir deniz türküleri aydınlığı
    güneyden kuzeye bütün yolları tutmuşlar
    yürekleri görülmemiş bir el bombası gibi avuçlarında
    bütün italya partizanları
    ayaktaydı
    eğer bu gemi batıyorsa bu gemi
    bunu onlar başarıyor
    bu gemideki afrika mağlupları
    çürümüş kavunlar gibi boğuluyorsa akdeniz'de
    bunu onlar başarıyor
    bir tek martı bile dönüp yüzlerine bakmıyorsa
    denizin mahzun bir çocuk gibi gülümsediğini
    görüyorsak
    bunu onlar başarıyor

    beride marsilya'da
    eski rıhtım üzerinde
    ağızları kahramanca sarmısak kokan
    elleri gelip giden gemileri taşımaktan yorulmuş
    üç liman işçisi
    üç adam
    biri jean
    tanıyorum
    öbürünün adı neydi unuttum
    üçüncüsüne gelince
    onun sarhoşluğundan bütün bir liman korkar
    kirli sokak kızlarının küçük orospuların şaşmaz
    sevgilisi
    güvercin gözlü ricardo
    ispanyol diyorlar italyan diyorlar
    fransızım diyor
    akordeonunu futbol merakını ve küçük orospularını
    bırakmış
    büyük bir şarkının ilk seslerini içinde duyup
    fransa için harb ediyor
    aksilik
    ne zaman bir arkadaşı afrika'ya geçirmek icab etse
    aklına hep bilbao'nun gökleri gelir
    hani karanlıkta ıslıkların dolaştığı bir gece
    hani bir frente popular gecesi
    biraz mahzun ve heyecanlı
    biraz çakırkeyif
    bahçede bir şezlonga uzanıp yıldızlara bakmıştı
    ne gizli yıldızlarla aydınlanmış bir gökyüzüydü o
    bereketli bir kadın gibi nasıl nefes alıyordu
    nasıl nurlu şuurlu ve kesif
    ve boşlukları avuç avuç dolduran bir iyimserlik
    yukardan
    ricardo'nun kucağına boşalıyordu

    kardeşim viyana
    niçin böyle yağmur yağıyorsun
    bak
    binbaşı himmerstock büyük utanıyor
    bilenmiş profilini vagonun kapısına balta gibi
    saplayıp
    neredeyse sırılsıklam ağlayacak
    üstüne varman doğru mu?
    yakışır mı?
    o zaten utanıyor
    nürnberg'de yaşanmış gençliğinin anılarına
    yaslanıyor
    führer'in nutuklarına yahudi katliâmlarına
    1940 ilkbaharına yaslanıyor
    o vakit himmerstock binbaşı değildi henüz
    demir haç nişanını kazanmamıştı
    ama bir panzer tankının gözetleme yerine
    führer'in taa kendisi gibi geçip
    kurulmuş hollanda'yı çiğnemiş
    belçika'yı çiğnemiş fransa üzerine yürüyordu
    kardeşim viyana
    sen tutmuş yağmur yağıyorsun
    olacak şey mi bu
    salkım saçak iniyorsun binbaşı himmerstock'un
    kahrına
    nürnberg gençliğinden 1940 baharından elinde bir
    şey kalmıyor
    panzer tümenleri peynir gibi eriyorlar
    artık ne avrupa'nın başşehirlerinde deutschland'ın
    uğultusu
    ne muzaffer mütehakkim ayak sesleri
    ne gamalı haç
    ne bayraklar
    şimdi yalın ve yalnız
    führer'in feldmareşalların subayların ve askerlerin
    nasyonal sosyalist partisi ileri gelenlerinin
    hâsılı bütün katillerin enselerinde hissettikleri
    soğuk ve merhametsiz bir namlu gibi hissettikleri
    yenilmek korkusu
    ölüm korkusu
    hepsi bu
    ... ve sen kardeşim viyana
    yağmur yağıyorsun

    giordano falconetti
    yavrum
    biliyorum
    ne de olsa kalbin acır
    parmaklarının arasından kum süzülür gibi
    saniyeler süzüldükçe
    ölmek değil öldürülmek dokunur insana
    biliyorum
    niyetin kurtuluş gününü rüzgârlı bir dağbaşında
    yaşamak
    türkü söyleyip zeytin toplıyanları seyretmekti
    olmayacak
    bir geminin batmasına sebep olduğun için
    sulhun ilk ışıklarını göremiyeceksin
    seni mahkûm edecekler
    vuracaklar
    giordano falconetti
    yavrum
    bak
    seninkiler yorgun argın uykuya kavuşmuşlar
    stefano rüyasının pencerelerinden yıldızlara
    el ediyor
    işi gücü yok mudur bu yıldızların
    partizanların üstüne başına neden böyle dükülüşürler
    neden harb demezler sulh demezler
    gülüşürler

    nöbetçi karanlıkta göz gezdiriyor
    karanlıkta pırıl pırıl ıslığını gezdiriyor
    tutalım ki avanti popolo deyip gezdiriyor
    senin parmaklarının arasından kum süzülür gibi
    yirmi üç yaşının süzüldüğünü ne bilsin
    aklı fikri batırılan gemide
    bir de
    hani dişleri fevkalâde parlak bir antonella vardı
    diyor
    okul çocuklarına memelerini göstermekten hoşlanırdı
    sonra hayaldir deyip
    antonella'yı kolundan tutup yanıbaşına
    mavi akdeniz dikenlerinin arkasına
    getiriyor
    giardano falconetti
    yavrum
    malûm

    ne de olsa kalbin acır
    ölmek değil öldürülmek dokunur insana

    velhâsıl ricardo
    gördüğün bu kıvılcımlı gökler
    ispanya'nın göklerine benziyor
    bu türküler
    gizli ıslıkların taşıdığı bu türküler
    los cuatros generales türküsüne benziyor
    öyle ki
    o eski
    o cumhuriyetçi madrid'in
    varoşlarında dövüşüyor gibisin
    zifiri bir karanlık yağıyor üstüne
    toprak kımıldamıyor
    milletlerarası birliğe mensup
    lyon'lu dokumacılar
    kendi elleriyle no passaran yazdıkları duvarların
    dibinde
    falanjist kurşunlarının önünde durup
    mağlup göğüslerini kalbura çeviriyorlar
    velhâsıl ricardo
    şimdi sıra senin
    şimdi sen marsilya için
    o kıllı o erkek o mübarek göğsünü
    bir fırtına denizinde bir siklon göğünü
    kahramanca biçen bir yelken gibi açacak
    kalbura çevireceksin
    öleceksin be ricardo
    erik dallarından çiçek fışkırdığını
    bile bile
    harpten sonraki ilk fransa kupasını
    söz temsili bordeaux'nun kazanacağını bile bile

    la vie en rose şarkısını
    bile bile
    öleceksin be ricardo
    ama bir küçük
    ama bir beyaz saçlı adamcağız
    bütün bir kuzey bölgesini almanlara haram ettikten
    sonra
    gestapo'nun parmakları arasında sıyrılıp
    o kıllı o erkek o mübarek göğsünün arkasında
    hepinizin selâmını ve zafer ümidlerini
    hür fransızlara götürecek
    afrika'ya götürecek
    cek

    hepimiz elimizden geleni yapacağız

    ATTiLA iLHAN
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük