yer yarılsa da içine girsem denilen anlar

    49.
  1. bir beşiktaş maçı öncesi arkadaşımın davetiyle istanbul'a bir gün önceden gittim, o gece arkadaşlarda kalacağız. beni bir arkadaşıyla beraber aldı, evlerine doğru yola koyulduk. bu kalışımdan bir ay öncesinde de kendisinde kaldığımda, evde bir hatunla başka odada takıldılar, bende onun odasında yattım. yolda yürüyoruz ve diyaloglar gelişti;

    salca: şş lan volkan, alev yine gelip bu gece de sizde kalacak mı ? oğlum muhabbet edemiyoruz, çağırma bu sefer. bütün gece başka odada takılıyorsunuz.
    volkan'ın arkadaşı: hoca ne diyorsun sen yaa ? alev benim kardeşim! volkan, ne diyor oğlum bu?
    (bırakın yer yarılıp içine girmeyi, biraz havaya zıplayıp kafa üstü yere çakılmayı bile düşündüm)
    salca: eee kem küm be be be be
    volkan: muhahahahahahaha
    volkan'ın arkadaşı: yok hoca şaka yaptım şaka
    salca: ...
    volkan: muahhaahahah
    341 ...
  2. 14.
  3. sütten nefret etmek... kalsiyum eksikliği... 9 yaşında asosyal olmamın, platonik aşkım emel'in önünde rezil olmamın ana nedenleri sanırım bunlar.

    9 yaşında üst ortadaki iki dişimin arasında minik bir çürük beliriyor. dolgu yapılmasına rağmen giderek büyüyünce protez yapılmasına karar veriliyor. öndeki iki diş, çeyrek leblebi büyüklüğünde kalacak kadar kesiliyor. asıl dişler daha sonra takılmak üzere ölçüsü alınıp geçici dişler takıp derse giriliyor.

    emel önümde oturuyor. aslında ben hep onun arkasında oturmaya çalışıyorum. emel çok güzel. feci güçlü. bilek güreşinde erkeklerde bir tek muhammet'e yeniliyor. amaan zaten muhammet 2 sene geç başlamış okula. yani sınıfın en güçlüsü emel. emel ile fiziksel ilişki de yaşamışlığımız var, bana karşı boş değil. bir kere arkasına döndüğünde serçe parmağını benim zaten masada duran elime değdirmiş, uzun süre de çekmemiş.

    Neyse ders başlıyor, biraz sıkıntıdan, birazda ağızdaki yeni dişin yarattığı farklılıktan dil durmadan yeni dişle oynarken diş yerinden oynamaya başlıyor. (iki diş birbirine yapışık şekilde)

    ders sonlarına doğru Öğretmen sınav sonuçlarını okuyup "sonuçlara itirazı olan varsa masama gelsin" diyor. benim 5 üzerinden 5 lik sınav sonucuma bir itirazım yok ama, emel itiraz edince, benim de itiraz edesim geliyor. masanın etrafı ana baba günü. herkes sırayla itirazını yapıyor, genellikle pek bir şey değişmiyor. aslında umrumda da değil. emel hemen yanımda belli belirsiz temasımız bile var.

    "lan oğlum sen salak mısın? zaten 5 almışın" sözü sıranın bana geldiğini hatırlatıyor.

    "hocam ben 3. soruyu yanlış yapfıftım" daki konuşma bozuklukları dişlerin ağızda olmadığını anımsatıyor.

    tık, tık, tık, tık, tık, tık, tık, tık, tık, tık. . . . .

    dişler masada zıplıyor. abartısız 10 yıl zıplıyor. durmuyor. 11. senede yakalamak aklıma geliyor. yakalıyorum, o şaşkınlıkla tekrar ağzıma sokup yerlerine takıyorum. kanımın sıcaklığı 900 derece. emel ile fiziksel temas sürüyor. hiç bayılmamış bünye birazdan bayılacağından emin. masa dönmeye başlıyor. diğer arkadaşların kahkahası çok uzaktan gelmekte.

    uyanıyorum. annem başımda... "rüyaymış lan, emel hala benim" derken arkasında öğretmenimi görüyorum. onun arkasında sınıf arkadaşlarım. tam ortalarında belli belirsiz emel. kanım tekrar 700 derece.
    330 ...
  4. 123.
  5. adana lı olup denizli de çalışan bir evladım. annem ve babam oğul hasretiyle 3-5 ayda bir denizli ye gelirler. evet bugün yine o günlerden biri. annem geldi. sabah biraz daha erken kalkıp, ortalığı toparlayıp, topuklarımı götüme vura vura garaja yol aldım. denizli de yaşayanlar bilirler, denizli nin bok gibi bir otogarı vardır. bok gibi derken, gerçekten bok gibi, pis bir havası, pis bir ortamı, ne nizam ne düzen. neyse ben otogarda çöp kutusunun yanına pusmuş annemin gelmesini beklemekteyim. aklım sıra annem gelince şaşırtacam. evet. otobüs geliyor. ve ben pustuğum noktadan kimseye çaktırmadan annemi getiren has turizimin travegosunu dikizliyorum. evet. annem bu iniyor otobüsten, her zaman ki gibi coca cola dan bedavaya aldığımız valizi ile gelmiş, sıraya durmuş otobüsün bagajından onu almaya çalışıyor. sinsice yaklaştım. hissettirmiyorum. vee yanaktan bir makas alarak

    -ne haber fıstık. ama bir saniye! noluyor lan bu benim annem değil. -sen kimsin teyze. demeye kalmıyor biri yakama yapışıyor. -amca valla annem sandım bırak yakamı. ve arkadan biri hem gülüyor hem de -bırak amcası o benim oğlum- diyor. tamam göt oldum. yerin dibine girdim. tamam ama anne insan bir arkadan seslenmez mi? hiç mi acımaz bir insan evladına? otobüs garaja girerken beni görmüş hanımefendi. otobüse pusmuş sonradan çıkmış.

    ulan annemin evladıyım diyecem ama babam da geri kalmaz hani. yayla evinde tuvalete gizlenip babamın eve gelişi sırasında onu korkutacam demiştim de babam beni görüpte tuvaletin üstüne çıkıp, ben -nerde lan bu adam- diye dışarı çıkınca önüme atlamıştı -altıma sıçmıştım-. hadi o zaman altıma sıçtım, şimdi tüm has turizm yolcuları suratıma sıçtı be. olur mu lan? yapılır mı bu? bu nasıl anne baba? tamam seviyoruz ama bu kadarı ayıp be kardeşim...
    223 ...
  6. 28.
  7. lise zamanları. kol gibi bir kimya sınavı geride birakılmış* ancak kafa hÂlâ toparlanamamıştır. "ulan o son karbon atomunu oraya koymayacaktık" diye dertli bir vaziyette kantin kuyruğunda sıra beklenmektedir. derken işi gücü itlik olan bir arkadaş arkadan sinsice yaklaşır. bir anda boşta sallanan kolumu tuttuğu gibi öndeki kızın kıçına doğru savurur ve o kol resmen kızın içine kaçar. o an duygularla gerçekler arasında kalarak hızlıca arkasını dönüp açıklama bekleyen kıza bir anda şunu söyleyiveririm;

    - ohh...pardon!

    edit: bu olay daha sonra lisede efsane olur, ben mezun olup gidene kadar herkesin birbirine mahsus çarpıp "oh pardon" dediklerine şahit olurum. muhabbetleri de şu; "ağa...pezevengin teki* kantin sırasında kızın tekini fortlamış bi de üstüne oh pardon demiş".
    215 ...
  8. 58.
  9. işten yorgun argın çıkmış bünyenin , trafiğin en jan janlı saatinde bir an önce evine kavusabilmek için, herkesin balık istifi dizildiği bir otobuse binmesi. daha ilk merdivende büyük bir direnişle karşılaşıp tek bir adım dahi atamaması , götünü otobüsün iç kısmına çevirip yüzü dışarıya doğru döndürme pozisyonu alırken, orta sıralarda duran azrail kılıklı bir amca ile gözgöze gelmesi ve o azrail amcanın kalabalıktan dışarıyı görmeyen ve komut bekleyen şoföre '' kapaaaaatttt '' diye bağırması ile kapanan otomatik kapıya kafanın sıkışması , boyundan sonraki kısmın durakta '' ayyyyyyy çocuğun kafası koptu '' diye bağıran insanlara, kurbanlık koyun gözlerle , çaresizce bakması, otobusun içinde kalan vücudunun ve ellerinin timsah dolu bir havuza düşmüş gibi debelenmesi , bir süre kapıdan çıkmış vücudu olmayan bir kafa ile eminönü - fatih hattında seyahat etmek , debelenmem sırasında ,kasıklarına tekme attığım adamın söylemesi sonucu şoförün kapıyı açması , içeriye giren bendenizin acınası bakışlara rağmen bir şeyim yok ben iyiyim demem ama inene kadar sadece otobüsün zeminiyle gözgöze gelmeye dikkat etmem.
    193 ...
  10. 14.
  11. üniversiteye girer girmez bölümün basketbol takımına seçilmek. ilk maçta tüm tribünün senin isminle yıkılması. çok şaşırmak, deli gibi havalara girmek. elleri havaya kaldırarak tribünlere doğru mağrur bir edayla koşmak. tribünlerin önünde aslında tezahüratın senin ismin değil, senin ismine çok benzeyen karşı takımın ismi olduğunu anlamak. basketboldan nefret etmek.
    177 ...
  12. 15.
  13. çok eski zamanlarda daha lise başlarıydı arkadaşlarla sahil kenarında arabayla kız tavlamaya çıkmıştık. kumsalda uzanmış bir kadın gördüm ve ağzımdan gayri ihtiyari olarak '' offf be yatışa bak bu duruşa bi vuruş kaç kuruş'' lafı çıktı. hemen yanımda oturan arkadaşım bana dönüp '' benim annem o '' dedi. o an yer yarılmasında dünya iki ayrılsın dedim.
    162 ...
  14. 13.
  15. minibüse binmek önünde harika siyah kıvırcık saçları olan bir hanımefendinin oturuması. saçlarına bayılmak ve büyük bir nezaketle hanım efendi şu parayı uzatır mısınız demek. o hanım efendinin birden arkasını dönmesi ve saçı sakalı birbirine girmiş , yüzündeki kıllardan nerdeyse gözünü göremeyeceğiniz bir adamın çıkması.ters ters bakarken ne yapacağınızı şaşırmanız. işte o an yer yarılsa da yerin dibine girseydim demeniz(minibüsün kopmasını söylemiyorum bile)
    120 ...
  16. 59.
  17. kabus dolu gün bundan 3 sene öncesine ait bir gündü. otuzyedibucukekrantv kombinesini almak için tatilini günübirlik böler ve ido vasıtasıyla istanbula geçecektir. ama o zamanlar otuzyedibucukekrantvnin çapkınlık dönemlerine tekabul etmektedir. deniz otobusunde karsisinda oturan kız ile gizliden gizliye kesişmektedir * ama her insan evladı gibi hacetini gidermesi gerekti yolun yarısında. velhasıl kelam tuvalete gitti. o kadar özene bezene serdi ki tuvalet kağıtlarını klozete. * neyse bu bölümleri kısa geçeyim. ini bitirdi * toparlandı. ve tekrardan kesiştiği kızın karşısında yerini aldı ve devam etti olacaklardan habersiz bir şekilde. ve o üzüntü dolu an gelir, feribot yanaşmaya başlar yenikapı iskelesine ve ayrılığın acısını duyan otuzyedibucukekrantv omzuna değen incecik ellerin sıcaklığıyla heyecana kapılır.

    -bakar mısınız
    +ee..eeevet. efendim? *
    -arkanızdan tuvalet kağıdı sarkıyor *
    +çok teşekkürler *

    olayın özü şudur ki; otuzyedibucukekrantv tuvaletten çıkıp toparlanırken tuvalet kağıdı pantolonunun arkasına sıkışmıştır. ve kuyruk gibi arkasından sarkmıştır.
    (bkz: neden anlattım lan ben bunu)
    98 ...
  18. 194.
  19. ev ahalisi ablanlara yatıya gitmiştir. evde tek başımayım film,müzik vesaire derken
    saat gece 2 olmuş napıyım ne ediyim derken 1 aydır sevişmemiş bir insan olarak
    geceyi bi porno filmle kapatıyım dedim.
    geçtim bilgisayar başına çok beğendiğim bir hatunun porno filmini izlemek için hazırlanıyorum. kulaklığımı taktım bilgisayara verdim son sesi filmi izliyorum
    ön sevişme bitti icraate girdiler " aahhhhhh ohhhhhhh " nidaları yükselirken
    sesleri ikinci sefer duymaya basladım " noluyo amk " ses kartının echo ayarımı acık kaldı nedir bu demeye kalmadı kulaklığımı cıkardım cıkarmaz olaydım
    ben kulaklığı takarken ses sistemimi kapatmayı unutmuşum. sesten mahalle yıkılıyor
    sanırsınız porno film bizim evde çekiliyor. can havliyle sesi kapattım
    bütün apartman ahalisi duvarlara vuruyo yan komşu alt komşu üst komşu
    neredeyse duvarı yıkıcaklar utancımdan sandalyeden yere atladığımı hatırlıyorum
    kafamı yerlere vuruyodum. utancımdan 2 gün evden çıkamadım hiçbir komşu ziyaretine gitmiyorum
    aklıma geldikçe hala çıldırıyorum. bak şimdi yine çıldırdım.
    89 ...
© 2025 uludağ sözlük