yer yarılsa da içine girsem denilen anlar

entry1897 galeri13 video3
    96.
  1. bilenler bilir, eğer ilkokulu küçük bir semtte okuduysanız, okul içinde olan herkesle ayrı bir samimiyetiniz olur. sınıf arkadaşları aynı zamanda sokak arkadaşları olur, veliler tanışır, birbirlerine girip çıkmaya başlarlar, hatta bu karşılıklı aile ziyaretlerine öğretmeniniz ve ailesi de katılır. işte zaten o zaman, haklı bir gurur kaynağınız vardır. o taptığınız kadın, size annenizle çay içmeye geldiğinde ertesi güne anlatacak ne çok şey vardır (kendimde bi iclal aydın havaları sezdim, hadi hayırlısı). neyse uzatmayalım. bir an önce utançtan yerin dibine girelim. şöyle ki, öğretmenimin benimle yaşıt bir kızı vardı. kendisiyle çok sıkı fıkıydık. hatta bana evlenme bile teklif etmişti o zamanlar. marie antoinette ve mozart tarzı bi ilişkimiz vardı küçüklüğümüzde; gerçi o ilişki şu an tarih olmuş olsa da. kendilerinin gel zaman git zaman bir doğumgünü partisi oldu. sanırım ilkokul 4 ya da 5inci sınıftaydım -ki utancın anlamını gayet iyi bilir bir çağdaydım yani. malum, zaten aile dostu sayılır, hediye almaksızın gitmek olmaz. annem elime bi miktar tutuşturdu, 'git dedi sen kendi istediğini al, ben de ayrıca bir şey alırım'. ben doğru küçük semtimizin en ilginç şeylerini satan kırtasiyeye yollanıp, bi puzzle aldım. ertesi gün, parti günü. bir güzel giyindim kovboy kıyafetlerimi, ayakkabılarım bi fiyaka ki sormayın. saçlar yana taranmış. babamın parfümü dökülmüş, mis gibi olunmuş. aldım puzzle yi elime, annem de o arada tutuşturdu kendi aldığı hediyeyi.

    partide kimler yok ki. bizim sınıfın seçkin öğrencileri (nedense!), siteden bir kaç çoluk çocuk kalabalığız baya.ama öğretmenin kızı bana yangın. üstelik okulun en çalışkan öğrencisi olduğum için de benim ayrı bi havam var. aman aman! ilk ben dans ettim tabi doğumgünü kızıyla.

    an gelir hediyelerin başına toplanılır.

    paketler açılır. barbie bebekler mi dersiniz, süslü kağıtlar, kalemler, defterler, üçer tane küçük prens, bi adet çocuk kalbi... tam bi site çocuğu hediyeleri. ne kadar statşk. ne kadar statik dimi, sıra geldi bana, verdim elimde ki paketleri, önce puzzle açıldı, kız bana bi göz kırpttı, geldi diğer pakete. paket açıldı ve içinden bembeyaz lastikli üç adet don çıktı. önce bir şok anı, ben olayı reddetme isteğiyle doluyum ama yapacak bir şey yok, resmen annem kıza don almış ya. var mı böyle bir şey allahım! etrafta kıkırdamalar, gülüşmeler, öğretmenin kızının ezici bakışları; yani onun elinde şaşkınlıkla tuttuğu o donlar ne kadar beyazsa benim de suratım o an için o kadar kırmızı. ben anneme duyduğum nefret duyguları içinde yavaşça koltuktan kayıp mutfağa geçiyorum. su içiyorum. bi daha içiyorum bi daha. yavaş yavaş defalarca içiyorum ki su içişim hiç bitmesin, parti sonuna kadar böylece salona dönmek zorunda kalmayayım. ama mecburen gidiyorum, o anyerin dibinde bir kaç bin kat altında huzur içinde olmak istiyorum. allahım utanıyorum işte.

    o zamandan beri iyi tanıdım ben utancı. anneminse aldırdığı bile yok; 'herkes oyuncak falan almıştır ben işine yarar bir şey alayım dedim'. oldu anne, bi de ufacık kıza 'giydikçe beni hatırla' deseydim.
    8 ...
  2. 97.
  3. zamanının ötesiydi, lise yıllarıydı. hayatım boyunca unutamaycağım o kısa cümle bir çok şeyi değiştirmişti o günden sonra
    olay şöyle gelişir. ben ve arkadaşım şehrin en popüler mekanı olan pastaneye girdik. düşünün yani popüler pastane. çıkışı olmayacak bi yere girdiğim nerden bilebilirdim. bir baktım üniversitede okuyan kuzenim ve onun arkadaşı bir masada oturuyorlar. görünce tabi onların yanına oturduk. abi nasılsın iyiyim sen nasılsın falan. derken hayatımın en kötü cevabını verdiğim soru geldi kuzenimin arkadaşından. baştan söylemekte fayda var adamda lise önlerinde gezip kızlara bakan geçkin adamlar tipinden vardı.

    kuzenin arkadaşı: eee fikrizikri, hangi lisede okuyorsun sen?
    masum ben: ee abi şu lisede okuyorum yaw.
    kuzenin arkadaşı: allah allah, peki şu kızı tanıyor musun sen yaw?
    ( adamın sorduğu hatun okulun en kaşar kişisi tabi, üstüne üstlük aynı sınıftayız. adamda da bu hıyar tipi olunca masum ben sandım ki bu hıyar, genç liseli sünepelere hava yapmak için ben o kızla takıldım falan filan anlatacak. tabi soruyu duyar duymaz ilk aklımdan geçen cevabı verdim)

    fikrizikri: ya abi o karı motorun önde gideni ya.

    bu cevaptan sonra kuzenin ve hıyar adamın yüz ifadesini görünce çok büyük bir bok yediğimi anladım, çünkü zaman durmuştu. hiçbirşey hareket etmiyordu. kıpkırmızı olan surat, o cevaptan sonra geçen yıllar içerisinde ağaran saçlarım ve ağır çekimde böğüre böğüre konuşan hıyar adam vardı sadece. adamın böğürtüsünden şu cümleyi anlayabildim

    -laaayyynnnnnn o benim kuzeeyyynnnniimmmm laaa...

    tabi adam böğürürken ses dalgalanıyordu, hatta o ses dalgalarını bile görebiliyordum artık. ama hala yer yarılmamıştı. içine girmem lazımdı lakin bu adam beni öldürecekti büyük ihtimalle.

    bu noktada hayat en acımasız tokatını vurmuştu. yalvarırcasına kuzenin gözlerine bakıyordum ama o da mum heykeller gibi donup kalmıştı. bir ışık bekliyordum, bir işaret. derken arkadaşımın sesi geldi zamanın ötesinden.

    - ya bizim bi işimiz vardı.

    bu cümle zamanı normal akışına geri getirdi. eee hadi görüşürüz dedik ve koşa koşa, hayatımın en uzun koşusunu yaparak çıktık o mekandan bir daha dönmemek üzere.
    8 ...
  4. 98.
  5. dipdibe masada nişanlımın yerine canım kayınvalidemin ayağıyla oynama durumu.
    14 ...
  6. 99.
  7. iş çıkışı akşam minibüse binilir, şoföre para uzatılır,
    hiç boş yer kalmadığı için mecbur ayakta demirlerden tutularak gidilir, o esnada uzattığınız 20 ytl üzerini elden ele uzattıklarında alıp sağ tarafa başı döndürürsünüz ki parayı çantayı koyasınız diye..

    o sırada bir kopça gözünüze ilişir, kısa kollu bluzun koltuk altına doğru gelmiş ve sallanıyor, koltuk altından sallanan o şeyin az sonra sütyen askısı olduğuna karar veriyorsunuz, ani bir refleksle geri itme olayına giriyorsunuz ki, kimse bakıyomu acaba diye minibüse baktığınızda arka koltukta bir çift gözün size odaklandığını farkediyosunuz... şoför bey müsait bir yerde diyerek arbadan indiğinizde uzun süre ikinci bir minibüse binmeden öylece kafanızda bunu idrak etmeye çalışıyorsunuz.
    feciydi çok feci.
    2 ...
  8. 100.
  9. yeni sevgiline atacağın "aşkım daha ayrılalım demedim ,ailesiyle problemleri var. " mesajını eski olması planlanan sevgiliye attıktan sonraki zamandır .
    9 ...
  10. 101.
  11. insanı dumur eden anlardır. bazen öyle olur ki 'ben yarılsam da yer bana girse' ihtimali bile düşünülür. elde fotoğraf çekmeye yarayan bir alet ile sultanahmet camii ve ayasofya arasında güneşin batmaya niyetlendiği bir kalabalık cumartesi gününde şakır şakır manzara fotosu çekilmektedir. bir müddet gezerken ayasofya ile sultanahmet arasında kalan devasa fiskiyeli büyük havuzun kenarına gelinir. havuz kenarındaki minik fıskıyeler tazyikli bir şekilde yukarı doğru suyu iterken sultanahmet camii karşıya alınır ve su manzarasının da dibine kadar diz çöküp havuzun hemen kenarından gökyüzündeki su damlaları arasından sultanahmet'in minareleri çekilecektir. havuza çok yakın olmaktan mütevellit geride kalan banklarda oturan ayakta gezelenen insanlar da gözucu ile sizi izlerken, deklanşöre basmak için gerekli pozisyon alınır güzel bir kare yakalıp da tam bu an ölümsüzleştirilecekken birden havuzdaki fiskiyelerin suyu kesilir havuz süt liman olur. artık içinden veya dışından kıs kıs gülen suratlara bakılır. ehehee şeklinde gülünür, geçilir, kaçılır.
    3 ...
  12. 102.
  13. iki arkdaş kahve önünde ayak üstü bilindik ağızla konuşmaktadırlar.dışardada yaşlı amcalar kalablık halde oturmaktadırlar.
    ali:aga a.q. lan bu converseleri nası giyiyonuz
    veli:rahat hemde moda bunlar
    ali:sikiyim modanı
    veli:hadi olum herkes giyemez bunu
    ali:siktir lan nolcak bende giyerim
    amca:amma bol sikiniz var be başımız şişti
    veli:hahahaha.
    (ali amasya elması oldu resmen).
    3 ...
  14. 103.
  15. otobüs kuyruğu...

    - sıraya geçsene kardeşim, eşek başı mıyız biz burda?!
    + ben şoförüm!
    - hmm... *
    8 ...
  16. 104.
  17. hava yağmurludur.yaşınız miniktir henüz.annenizle acele bir yere yetişmeniz gerekmektedir. gözleriniz de miyoptur bu arada.(bu ayrıntı işimize yarayacak aman dikkat). herneyse efendim,aceleyle yol kenarına inersiniz bir taksi çevirmek için.ama gel görki karda tipide göz gözü görmemekte ve boş taksi bulunamamaktadır.tam da bu sırada miyop gözleriniz devreye girer ve uzaktan gelen bir vasıtayı taksi zannederek işaret çekmenizi sağlar.araba yanınızda durduğunda taksi olmadığı anlaşılır.içinden bi kafa uzanır, 'kaça?' diye bi ses duyulur. delicesine yok olmak istersiniz.
    4 ...
  18. 105.
  19. icra memurunun kapıyı çaldığı an.
    4 ...
  20. 106.
  21. askerde büyükçe bir kısım alanın çim yolma işinin sorumluluğu bana verilmişti. hali hazırdaki 2 çim biçme makinası bozuk olduğundan yaklaşık 10 kişiyi bu iş için ödünç aldım. iki takıma ayırıp yapmaları gereken yeri gösterdim. arada gidip kontrol ediyorum. hepsi çalışıyorlar. bu alan askeriyenin yazlık bahçesi. içinde artık sadece iki tane kaz kalmış mini hayvanat bahçesi de var. kazlar kafeslerinden kaçmış kimsenin haberi yok. bu sırada bir bağırış duydum. tabii hemen olay yerine intikal ettim. tugayın kurmay albayı ordan geçerken bizim elemanları oturur vaziyette görmmüş. kükreyip kim buranın sorumlusu diye bağırıyor. bende armut gibi kolumda iki çavuş çiziğiyle koşmuş bulundum. sonraki diyalog aynen şöyle

    albay: olm bunlar niye burda?
    ben: ot yolmak için komutanım.
    albay: peki bunlar oturduğuna göre otları kim yoluyor evladım?

    işte bu anda, ben daha cevap veremeden, uzaklardan iki kaçak kaz koşarak gelip tam bizim önümüzde otları yolup yemeğe başladı. gözlerim doldu. ot yolan birilerinin olması iyiydi. ama bunların kaz olması. devam edemiycem. aklıma geldikçe duygulanıyorum.
    5 ...
  22. 107.
  23. minibüste yanımdaki gereksiz arkadaşımın berbat bir espri yapması sonucu dayanamayıp "müsait bir yerde inecek var" demem ve şöförün bunu duyması. akabinde zınk diye durması ve kapıyı açması. bir kapıya bir yolculara bir şöföre bakmam. "yok abi ben şaka yaptım" demem. "arkadaşa!" diye eklemem ve söförün tövbe tövbe nidaları arasında koltukta küçücük kaldığımı hissetmem.
    10 ...
  24. 108.
  25. 109.
  26. internet cafelerin en piyasa olduğu yıllar. meksikaliyarimekmek kişisi henüz orta 1'e gitmektedir ve her gün en az 2-3 saati internet cafede counter strike oynayarak geçirmektedir. yine nefes nefese mekana dalınmıştır cepte para da sağlamdır.fakat o da ne! cafe tıklım tıklım doludur ama boş bi masa göze çarpar. hemen koşup;
    "abi bu masa boş mu? " diye sorulur. abi (!) "hem de çok boş" der.meksikaliyarimekmek anlam veremez ama "amaaan s.ktir et" der ve oturur. işte bünyenin en derininden o çığlık kopar gelir " yer yarılsa da içine girsem". çünkü masada klawye yoktur ve cafede ki en az 4 dişi eksik çocukların hepsi gülüşmektedir.
    2 ...
  27. 110.
  28. öğle arası 3 saat . yemek yemek için carrefour a gittik. herşey çok güzel yemek yedik güldük falan sonra okula dönmek için durağa doğru yine eğlenerekten yürümekteyiz . otobüs geldi ama biz durakta değiliz . lalala ben biraz hızlı yürüyeyim derken ayağım takıldı düştüm . montumun kapşonu acı bir şekilde kafama geçti. boylu boyunca yatıyorum yerde. otobüs bekliyor. ben hareket edemiyorum sanki... sonra kafamı hafiften kaldırıp arkadaşıma sesleniyorum: kurtar beni . o ne ya kurtar beni ne demek . neyse bu arada otobüs ısrarla bekliyor dopdolu bir şekilde. ne güzel izliyorlar insanlar beni. sonra elimden tutup kaldırıyorlar arkadaşlar sağolsunlar. ben tepiniyorum binmem bu otobüse diye. sonra binmiyoruz, manyak gibi gülüyor arkadaşlarım. ben de gülüyorum ne yapayım. içimden o dakikaya lanet ederek.
    2 ...
  29. 111.
  30. hoslandiginiz kizla patir patir muhabbet esnasindayken, farkinda olmadan bir ara elin surata gitmesiyle, yine tesaduf olarak burna carpmasi, ve de burnun dis yuzeyinde "imalat icin hazir bekleyen hap" a (bkz: tatak) denk gelinmesi... igrenc bir olaydir, simdi akla gelmistir; allah kimseye vermesindir; evettir...
    5 ...
  31. 112.
  32. hoşlandığın çocuğun önünden geçerken önündeki engeli görmeyip ayağının takılması ve bunu onun görüp arkadaşlarıyla gülmesi. (bkz: kıyamet kopsun artık diye dua etmek)
    2 ...
  33. 113.
  34. final haftası olması nedeniyle ev kalabalık, arkadaşlar var tabi...
    neyse; elemana hazırlanmasını söylemek için diğer odaya gittiğimde msn de konuştuğunu gördüm ve gözüm bir anda resme odaklandı;

    gk: bu karı kim lan?
    ark: ablam...
    gk: hasssikkttiirrr... ya kusura bakma da; senin sarışın bi hatunla konuşma ihtimalini çok küçümsediğimden söyledim...hede hödö... hay amk çıkamıyoruz da lan işin içinden...
    ark: neyse sktir et önemli değil...
    gk: saat bir oldu hadi çıkalım ufaktan...
    ark: tamam...

    ama bitti mi? bitmedi sayın seyirciler, mal gk kırdığı potu düzeltmek için illa konuşacak ya;

    gk: ya daha önce de olmuştu, arkadaşın ablası hemşireydi... unutmuşum, hastaneye gidiyordum yolda karşılaştık; sordu işte neyim olduğunu ben de önemsiz olduğunu söylemek için 'önemli bir şeyim yok hemşire kesmeye gidiyorum'' demiştim, allah'tan başka hastaneye gidiyordum...
    ark: benim ablam da hemşire...
    gk: sikecem lan yeter amk, hazırlanıyorum ben...
    11 ...
  35. 114.
  36. 'o' nun agzindan "hayir"in ilk hecelerinin döküldügü an..
    4 ...
  37. 115.
  38. 116.
  39. son derece lüks ve sosyetik bir araba galerisinde, çok şık bir kadınla tokalaşırken arabanın anahtarını elimden düşürüp yerdeki parkede ufak çapta bir patlama sesi duyulmasına sebep olduğum an.
    2 ...
  40. 117.
  41. haymatlos henuz genc bir kizken, bir yaz sonu kayda deger sekilde kilo vermistir. * Cok sevdigi ama biraz eskimis olan etegini uzerine gecirip annesiyle alisverise cikar. Alisveris tamamlandiktan sonra eve donus yolunda, son 15 senedir oturduklari cadde uzerinde, tam da mudavimi olduklari bakkalin onunden gecerken gittigi yone dusmus golgesine bakar ve "allah allah, ben bugun etek giymemis miydim?" der icinden, gozlerini golgeden cekip uzerine baktiginda, ilk dugmesinin iligi kilolu gunlerinin etkisiyle genislemis olan etegin dugmesi hain ilikten kurtulmus yerlerde surunmektedir. Daha da kotu olani haymatlos o gunlerde daha da ince gorunmek icin bir de korse denilen illeti kullanmaktadir. ten rengi dikissiz bir korseyle bebekliginden beri yasadigi oldukca islek cadde uzerinde annesi ile birlikte kalakalir. haymatlos cok bozmaz, ne de olsa isteyerek etegini indirmemistir ama annesi olaydan ciddi sekilde etkilenir, o kadar ki haymatlosa konusunu bile ettirmez.
    2 ...
  42. 118.
  43. o anlardan bir baskasi da sudur:

    Haymatlos santiyede patronunun konteynerina aksam yemegine davet edilmistir. Bulunulan yerde bu tur davetler tek sosyal hayat nuvesi oldugundan, haymatlos korkunc oksurugune ve yeni kapildigi bronsit illetine aldirmadan davet yerinde hazir bulunur. Yemek cok eglenceli gecmektedir ama muhabbet ara ara haymatlosun oksuruk krizleri ile kesilmektedir. Dogustan stand-upci olan bir bunye haymatlosun bu hassasiyetine aldiris etmeden sofrada espri uzerine espri patlatmaya baslar, haymatlos icine dustugu gulme/oksurme krizlerinden birinde laaaarrrkkk diye yemek sofrasinin yanibasina aksam yemegi menusunun guzide bir ozetini bir kismini da burnundan cikartmak suretiyle kondurur. O dakikadan sonra yapilan en saglam geyik, haymatlosun az once yutmus oldugu antibiyotigin ne kadarinin kanina karismis oldugu uzerine gelismistir.
    5 ...
  44. 119.
  45. yapmış olduğun ve kesinlikle herkesin kahkahalarla gülmesini beklediğin espriye kimsenin tepki göstermemesi ve değişen yüz ifadeleri.
    5 ...
  46. 120.
  47. bursa izmir yolu güzerhahında kampüse dönülmektedir heykelden.48 faciası alışılmış bir durum olduğundan yine ayaktadır millet, ben de orta kapının önünde dikilmekteyim.bir teyze gelir ve:
    +yavrum metro durağına çok var mı?(alışveriş merkezi olan metro)
    -yok teyze düğmeye bas, in burda, bak arkada metro.(ulaşım aracı olan metro)
    +yok yavrum, ben alışveriş merkezi olan metrodan bahsediyorum.
    -hönk.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük