uzun yıllar boyunca nerdeyse bütün uygarlıklarda
tek evreni açıklama modeli olarak varlığını sürdüren model.
Yer (Dünya), evrenin merkezindedir ve evren dairesel kürelerden oluşur.
Buna göre, merkezde Yer vardır ve Yer’in etrafında dönen sırasıyla Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn ve Sabit Yıldızlar küreleri vardır. Ayrıca Aristoteles’e göre evren iki bölümden oluşmaktadır; Ay-altı ve Ay-üstü evren. Yer’den Ay’a kadar olan kısım Ay-altı evreni oluştururken Ay’dan Sabit Yıldızlar küresine kadar olan kısım da Ay-üstü evreni oluşturmaktadır. Ay-altı evren her türden oluş ve bozuluşa tabi olduğu için kusurlu ve eksik bir yapıya sahiptir. Buna karşın Ay-üstü evren, doğası mükemmel olan “eter” adlı bir maddeden meydana geldiği için kusursuz ve muntazam bir yapıya sahiptir. Bu iki alem ya da evren, yapıları itibariyle insani olan ile tanrısal olanı da temsil ederler.
Aristoteles’in ortaya koyduğu bu gezegen kuramı uzun yıllar kabul görmüş ve astronomi tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Hatta ortaçağ skolastik düşüncesinde o kadar benimsenmiştir ki Aristoteles’in gezegen kuramına karşı çıkmak, Hıristiyanlığa ve kutsal kitaba karşı çıkmak olarak telakki edilmiştir. Zira o dönem Aristoteles’ten farklı düşünen birçok düşünür engizisyonda yargılanmış ve cezalandırılmıştır.
Kafama takılan şey şu,
Aristoteles boşluğun olmadığını ve evrendeki şeylerin doğal yerleri olduğu, şeylerin yerinden olmamak için mücadele verdiği, yerinden edildiğinde ise karmaşa ve düzensizlik meydana geleceği, asıl olanın sükunet olduğunu üzerine kurulan fizik anlayışı nasıl meydana gelmiştir?
Örneğin güneş merkezi kozmik tasarımı ortaya çıkmasında Kopernik’in sorgulama malzemesi olarak yer merkezi kozmolojiyi kullandığını söyleyebilirsek Aristoteles’in de fiziğinin meydana gelmesi için bu türden bir kendinden önce oluşmuş ve kabul edilen bir sorgulama malzemesi kullanmış mıdır yoksa bu fizik sadece onun gözlem ve analiziyle zihninden çıkma bir düşünce midir?