1 - Trans yağlar yani hidrojenize yağlar Kalp krizine, diyabet, enflamasyon gibi sorunlara yol açıyor. Hidrojenasyon adı verilen, ekstra hidrojen kullanılan işlemlerden geçirilmiş margarin benzeri katı yağlar da trans yap içeriyor.
2 - Yüksek içerikli mısır şurubu. Normal şekerden çok daha kötü çünkü bazı olumsuz özellikleri var. Örneğin normal şekerin glikoz fruktoz oranı yüzde 50/50. Burada ise fruktoz oranı oranı % 55'e, hatta 75'e kadar çıkabiliyor. Aslında meyve şekeri olan fruktoz, başka bir yiyeceğe bağlı olmadan serbest bulunduğunda çok toksik bir bileşik. Soda ve şekerli içeceklerede serbest bulunuyor. Ayrıca ekmek, salata sosu, pizzadaki domates sosu gibi bir çok şeyde var. Karaciğere zararlı, trigliseriti arttırıyor, insülin direncine yol açıyor. Yaşlanmaya bağlı bir çok hastaloğı tetikliyor.
Üstelik bağırsaktaki enerjinin büyük bölümünü tüketiyor. Glikoz bağırsağa bir nevi doğal şekilde girerken fruktoz enerji gerektiriyor. Özellikle serbest fruktoz bağırsağı enerjisiz bırakıp sızdıran bağırsağa yol açıyor. Bu da enflamasyona sebep olan bir sürü olumsuz sonuç getiriyor çünkü vücuda girmemesi gereken bazı yabancı proteinlerin ve parçacıkların önündeki engel ortadan kalkmış oluyor. Bakteriyel toksinler vücuda giriyor; bağılıklık sistemimiz tepki vermeye başlıyor ve otoimmün rahatsızlıklar, alerjiler, kalp hastalıkları, kanser gibi her tür problem ortaya çıkabiliyor. Bir sorun daha var: Fruktozlu mısır şurubunu işlerken kullanılan kloralkali. Büyük gıda şirketlerinin ürünlerinden alınan hemen her numunede cıva miktarı çok yüksek çıkıyor çünkü mısırdan fruktoz şurubu çıkarmak için bir işlem uygulanıyor. Yani işin içinde cıvada var.
Öte yandan yüksek fruktozlu mısır şurubunu ve trans yağları çıkarınca markette satılan ürünlerin % 90'ını elemiş oluyorsunuz. Bir de ne olduğunu bilmediğimiz, göremediğimiz şeyler var. Örneğin bütil hidroksitoluen (BHT) bilinen bir kanserojen ve yiyeceklerde kullanımına hala izin veriliyor. Gıda şirketleri gıda boyası, yapay renklendirici ve tatlandırıcı kullanımının devamı için elinden geleni yapıyor. Çünkü bunlar gıda endüstrisine fayda getiriyor ama insanlar için zararlı.
3 - Ultra işlenmiş gıdalar. Aslında bu tür yiyeceklere gıda denmemesi gereken ürünler yapay işlemlerle ortaya çıkarılıyor. Bir şeyin ultra işlenmiş gıda olduğunu anlamak kolay değil ancak içindekilere baktığınızda yazan şeyleri anlayamıyorsanız, 45 ayrı maddenin adı geçiyorsa muhtemelen yememek daha iyidir. Yine Latince adları olan, mutfağınızda bulunmayacak içerikleri varsa yemeyin.
Ultra işlenmiş gıdalar yetişkin diyetinin % 60'ını, çocukların beslenmesinin ise % 67'sini oluşturuyor. Üstelik beslenmenizdeki ultra işlenmiş gıda oranındaki her % 10'luk artış, ölüm riskini % 14 yukarı çekiyor. Dünyada 11 milyon ölümle ilişkili olduğu düşünülüyor.
4 - Yapay tatlandırıcılar da birçok yolla vücudu olumsuz etkiliyor. ilk olarak mikrobiyoma zarar veriyor, obezite ve diyabet artışına yol açıyor. Ayrıca beyni tetikleyerek sefalik insülin tepkisi adını verdiğimiz soruna sebep oluyor. Normal şekerden bin kat daha tatlılar. Şekerin gelmek üzere olduğunu beyne haber vererek bir nevi şartlanma yaratıyorlar; bunun üzerine beyin insülin artışı gibi metabolik etkilere yol açıyor. Neticede daha fazla acıkıyor ve daha fazla yiyorsunuz. ilk bakışta öyle gelmese de verilerin gösterdiği gerçek: yapay tatlandırıcı kullananların fazla kilolu olma ve diyabete yakalanma ihtimali daha yüksek.
5 - Sınırlı tüketilmesi gereken ürünler de var. Mesela her türlü un. Yenilebilir ama abartmamak gerekir. Çünkü kan şekerini sofra şekerine göre daha fazla tetikliyor. Öte yandan normal şekeri de mümkün olduğunca azaltmaya gayret gösterin. Özellikle aç karnına fazla şeker tüketmeyin. Çok fazla şeker tüketmenin yarattığı stres tepkisi , bir kaplan tarafından kovalanırken yaşadığınız stresle eşdeğer. Vücut aradaki farkı ayırt edemiyor. Üstelik kortizol diyabet, demans, aşırı kilo,
kas kaybı, kemik erimesi gibi birçok soruna yol açıyor. işlenmiş rafine yağlardan da uzak durun. Zeytin yağı ve Avakado yağı oldukça faydalıdır. Ama diğer rafine yağların yapımında solventler, hekzan ve yüksek sıcaklıkta işlem yapıldığı için tehlikeli ve kolayca oksitleniyor. Sonuçta enflamasyona ve bağırsak sorunlarına yol açabiliyor.
6 - GDO'lu gıdalardan da uzak durulmalı. Bunların en büyük sorunlarından biri içindeki glifosat.Bugünün tarım kimyasallarının % 70'inde glifosat kullanılıyor ve bu aslında bir herbisit. Herbisitler, yani bitki öldürücü ilaçlar toprağa zarar veriyor, toprak miktobiyonumunu öldürüyor ve besin açısından zengin, sağlıklı bitkilerin yetişmesini önlüyor. Mikrobiyonumumuzu mahvederek kansere yol açabiliyor.
7 - Temel olarak kıvam arttırıcı, koyulaştırıcı katkılar. Bunlar sütlerde kullanılıyor. Karajenan ve ksantan sakızı (zamkı) gibi kıvam arttırıcılar bağırsağa ciddi zarar vererek sızdıran bağırsağa yol açabiliyor. Ayrıca alerji, otoimmün sorunlar ve sindirim problemleri gibi etkileri var.
(Dr. Mark Hyman, Oksiyen Gazetesi Sayı :88)
Son olarak : Uzak durmamız gereken yiyecekler için Çevre Çalışma Grubu'nun ewg.org adresli internet sitesine bakabilir, en yüksek pestisit miktarına maruz kalan meyve sebzeleri görebilirsiniz. Organik olmayan çilek ve üzümden özellikle uzak durmakta fayda var. Organik olmayanları toksikle dolu olan avokado, muz, nektarin, kereviz gibi yiyeceklerin tüketilmemesi gerekir.
1 - Trans yağlar yani hidrojenize yağlar Kalp krizine, diyabet, enflamasyon gibi sorunlara yol açıyor. Hidrojenasyon adı verilen, ekstra hidrojen kullanılan işlemlerden geçirilmiş margarin benzeri katı yağlar da trans yap içeriyor.
2 - Yüksek içerikli mısır şurubu. Normal şekerden çok daha kötü çünkü bazı olumsuz özellikleri var. Örneğin normal şekerin glikoz fruktoz oranı yüzde 50/50. Burada ise fruktoz oranı oranı % 55'e, hatta 75'e kadar çıkabiliyor. Aslında meyve şekeri olan fruktoz, başka bir yiyeceğe bağlı olmadan serbest bulunduğunda çok toksik bir bileşik. Soda ve şekerli içeceklerede serbest bulunuyor. Ayrıca ekmek, salata sosu, pizzadaki domates sosu gibi bir çok şeyde var. Karaciğere zararlı, trigliseriti arttırıyor, insülin direncine yol açıyor. Yaşlanmaya bağlı bir çok hastaloğı tetikliyor.
Üstelik bağırsaktaki enerjinin büyük bölümünü tüketiyor. Glikoz bağırsağa bir nevi doğal şekilde girerken fruktoz enerji gerektiriyor. Özellikle serbest fruktoz bağırsağı enerjisiz bırakıp sızdıran bağırsağa yol açıyor. Bu da enflamasyona sebep olan bir sürü olumsuz sonuç getiriyor çünkü vücuda girmemesi gereken bazı yabancı proteinlerin ve parçacıkların önündeki engel ortadan kalkmış oluyor. Bakteriyel toksinler vücuda giriyor; bağılıklık sistemimiz tepki vermeye başlıyor ve otoimmün rahatsızlıklar, alerjiler, kalp hastalıkları, kanser gibi her tür problem ortaya çıkabiliyor. Bir sorun daha var: Fruktozlu mısır şurubunu işlerken kullanılan kloralkali. Büyük gıda şirketlerinin ürünlerinden alınan hemen her numunede cıva miktarı çok yüksek çıkıyor çünkü mısırdan fruktoz şurubu çıkarmak için bir işlem uygulanıyor. Yani işin içinde cıvada var.
Öte yandan yüksek fruktozlu mısır şurubunu ve trans yağları çıkarınca markette satılan ürünlerin % 90'ını elemiş oluyorsunuz. Bir de ne olduğunu bilmediğimiz, göremediğimiz şeyler var. Örneğin bütil hidroksitoluen (BHT) bilinen bir kanserojen ve yiyeceklerde kullanımına hala izin veriliyor. Gıda şirketleri gıda boyası, yapay renklendirici ve tatlandırıcı kullanımının devamı için elinden geleni yapıyor. Çünkü bunlar gıda endüstrisine fayda getiriyor ama insanlar için zararlı.
3 - Ultra işlenmiş gıdalar. Aslında bu tür yiyeceklere gıda denmemesi gereken ürünler yapay işlemlerle ortaya çıkarılıyor. Bir şeyin ultra işlenmiş gıda olduğunu anlamak kolay değil ancak içindekilere baktığınızda yazan şeyleri anlayamıyorsanız, 45 ayrı maddenin adı geçiyorsa muhtemelen yememek daha iyidir. Yine Latince adları olan, mutfağınızda bulunmayacak içerikleri varsa yemeyin.
Ultra işlenmiş gıdalar yetişkin diyetinin % 60'ını, çocukların beslenmesinin ise % 67'sini oluşturuyor. Üstelik beslenmenizdeki ultra işlenmiş gıda oranındaki her % 10'luk artış, ölüm riskini % 14 yukarı çekiyor. Dünyada 11 milyon ölümle ilişkili olduğu düşünülüyor.
4 - Yapay tatlandırıcılar da birçok yolla vücudu olumsuz etkiliyor. ilk olarak mikrobiyoma zarar veriyor, obezite ve diyabet artışına yol açıyor. Ayrıca beyni tetikleyerek sefalik insülin tepkisi adını verdiğimiz soruna sebep oluyor. Normal şekerden bin kat daha tatlılar. Şekerin gelmek üzere olduğunu beyne haber vererek bir nevi şartlanma yaratıyorlar; bunun üzerine beyin insülin artışı gibi metabolik etkilere yol açıyor. Neticede daha fazla acıkıyor ve daha fazla yiyorsunuz. ilk bakışta öyle gelmese de verilerin gösterdiği gerçek: yapay tatlandırıcı kullananların fazla kilolu olma ve diyabete yakalanma ihtimali daha yüksek.
5 - Sınırlı tüketilmesi gereken ürünler de var. Mesela her türlü un. Yenilebilir ama abartmamak gerekir. Çünkü kan şekerini sofra şekerine göre daha fazla tetikliyor. Öte yandan normal şekeri de mümkün olduğunca azaltmaya gayret gösterin. Özellikle aç karnına fazla şeker tüketmeyin. Çok fazla şeker tüketmenin yarattığı stres tepkisi , bir kaplan tarafından kovalanırken yaşadığınız stresle eşdeğer. Vücut aradaki farkı ayırt edemiyor. Üstelik kortizol diyabet, demans, aşırı kilo,
kas kaybı, kemik erimesi gibi birçok soruna yol açıyor. işlenmiş rafine yağlardan da uzak durun. Zeytin yağı ve Avakado yağı oldukça faydalıdır. Ama diğer rafine yağların yapımında solventler, hekzan ve yüksek sıcaklıkta işlem yapıldığı için tehlikeli ve kolayca oksitleniyor. Sonuçta enflamasyona ve bağırsak sorunlarına yol açabiliyor.
6 - GDO'lu gıdalardan da uzak durulmalı. Bunların en büyük sorunlarından biri içindeki glifosat.Bugünün tarım kimyasallarının % 70'inde glifosat kullanılıyor ve bu aslında bir herbisit. Herbisitler, yani bitki öldürücü ilaçlar toprağa zarar veriyor, toprak miktobiyonumunu öldürüyor ve besin açısından zengin, sağlıklı bitkilerin yetişmesini önlüyor. Mikrobiyonumumuzu mahvederek kansere yol açabiliyor.
7 - Temel olarak kıvam arttırıcı, koyulaştırıcı katkılar. Bunlar sütlerde kullanılıyor. Karajenan ve ksantan sakızı (zamkı) gibi kıvam arttırıcılar bağırsağa ciddi zarar vererek sızdıran bağırsağa yol açabiliyor. Ayrıca alerji, otoimmün sorunlar ve sindirim problemleri gibi etkileri var.
mısır, dandik ve kıytırık çikolata. fast food tavuk ve türevleri.
hazır çorba ve makarnalar... bi dünya daha uzak durulması gereken yiyecekler yazılabilir.