yenmek fiilinin[1] edilgen hali.
genelde yenen tarafın adı değil de yenilen tarafın adının önemli olduğu[2] veya yenen tarafın adının telafuz edilmek istenmediği[3] durumlarda kullanılır.
Geçen akşam hede höde beni fena yendi.[1]
Geçen akşam hede höde ye yenildim.[2]
Geçen akşam fena yenildim.[3]
tamamen kaybetmek değil bu,ucundan kenarından da olsa kazanmak aslında.karşındakine zafer duygusunu tattırmak,yenilsende hayata hep yenilgilerle devam etmeyeceğini anlamak ve farkına varmak bir insan olduğunun...
her yıkılmayacağımla başlayan, daha sonra dizlerin yüreğin takatsizliğinden yere düşmenin verdiği acı , bazen de ağlamaktır acizliğine..pespembe düşlerin üstüne karabulutların yağdırdığı siyah yağmurlar altında ıslanmaktır yenilmek.. körelmiş umuttur .. her doğruluşta ayağın tökezlemesidir tekrar tekrar.tek kişilik savaşsa bu hayat gördüğün kuru kalabalıkların hiç bir zaman senin safında yer almadığını görmektir bazen de..yorgun bir savaşçı gibi gardının düşüp kötülüğün yüreğine çarpmasıdır dalga dalga..bazen aşktır aşkın yürek sızıntılarıdır yenilmek bazen de hayata tutunmak isterken boşluğa yuvarlanmaktır."yenildim" demek daha da acıdır yatalak bir hastanın ölümü beklemesi gibi..
mücadele edilen, savaşılan, istenilen herhangi bir olgu, kişi, durum veya soyutlaşmış birimi kaybetmektir.
ego, narsism. . .
istersin ya birini, bu keşke benim olsa dersin. esasında ego yatar bunun altında. o senin için biçilmiş kaftandır sana göre. oturup muhabbet edebileceğindir. sarılıp uyuyabileceğindir. geleceğin olsun isteyeceğindir. hayatının yarısı hatta geri kalan hayatının tamamı olsun isteyeceğindir. egondur bunu isteyen. yalan yok. herhangi biri değil de onu seçtiysen çünkü, o iyidir çünkü, o senin herşeyin olmayı hakediyordur çünkü, ya da sen onun olmayı hakediyorsundur belki.
bir ortam düşünün, paranın getirdiği zoraki huzur, etrafınızda birçok kişinin taş diye nitelediği bir çok kız. öyle bir ortam ki, burası türkiye değil. öyle bir ortam ki, bu yaşam değil. isimlerin önemi yok. insani niteliklerin de keza. gezmek, eğlenmek, sarhoş olmak, para harcamak... gerisinden habersiz yaşamak. aileyle kopuk ilişkiler, cinselliğe dayalı birliktelikler, kullanılmak için hiç çaba gösterilmeyen akıllar. içinde bulunduğunuz ortam bu olsun. ama siz, ne kadar çok da olsa, cebinizdeki her kuruşun değerini bilmeye çalışın, taş değil de, kalbinizin her zaman onun için atabileceği bir kız arayışında olun, sarhoş olmak için içmeyen birisi olun ama siz, ailenize aşık olun, siz bebek starbucks'da oturmaktansa, çevre yolunda köpeğinizi gezdirmeye tercih edin, siz club'a gitmektense bisikletinize atlayıp kilometrelerce yol alın amcanızla, babanızla. ama mutlu olun, 25 lira ödeyerek bir çoğunun tadına bile bakmayacağınız peynir, zeytin vs çeşitleri içerisinde, çok güzel bir mekanda brunch yaparken birden bire mutlu olun. bisikletinizle ege'de yol alırken, 5 liraya kiraz sattığı için sevinen çocukları düşünüp mutlu olun. siz o 5 lira için mutlu olur muydunuz? bu durumda yaşayan herhangi birisi o 5 lira için kafasını bile kaşımaz. ama siz mutlu olun.
içinde bulunduğunuz ortamda pollyanna misali, saçma sapan mutluluklar üretirken, hayatınızı ciddiye alın, bakın ki çevrenizde anneniz misali evlenebileceğiniz kimse yok. yeri gelince ciddi, yeri gelince esprili, oturup konuşulabilecek bir dişi yok. aşık olmak zorunda hissetmemeye bakın, yanılmamak için. gel gelelim, zaman içinde sanal bir ortamda biriyle tanışın. yazdıklarını okuyun, mesajlaşın, sohbet edin. her anlattığınızı dinleyen, her cümlenizi anlayan bu da yetmezmiş gibi cevap verebilen birini bulun. ne büyük bir tesadüf sizin için. sizi dinleyebilen biri oldu artık. bisiklet gezilerini, köpek gezdirmelerini saçma bulmayan birisi. sevmeyeceksin, aşık olmayacaksın da ne yapacaksın? ne önemi var uzakta olmasının? ne önemi var adının?
beklerken geçen zamanı, bir anda gecenin bir yarısı. dersin kendi kendine, lan saniye ne kısa ve küçük bir zaman birimi, bunun binde birini zorlasam geri getiremez miyim? deniyorsun ama olmuyor. deniyorsun olmuyor. acizsin ki o kadar, saniyenin binde birini bile geri getiremiyorsun. bulunduğun duruma bakıyorsun, açılmalıyım diyorsun. kafanda mantıklı, belirli belirsiz kurduğun bir yığın cümleyi, gelip sözlükte özel mesaj özelliğini kullanarak gönderiyorsun. ne kadar saçma oysa, sözlük lan bu, sana kız mı bulacak illa. fiberoptik kablolar mı iletecek duygularını, sözlük mü sağlayacak ona sarılmanı, facebookta mı beraber video izleyeceksiniz?
ve bu engellerin gerçekleşmesi... bu engelleri aşmak için ne yapmanız gerektiğini bilmemeniz ve belki karşılıksız yere duygusallık yaşamanız.
kaybetmek işte.
yenilmek. ben yenildim. ve bu maçın uzatmaları hiç olmadı.
edit ki ne edit: elimde patladığına deliler gibi sevindiğim ilk ve tek entrymdir. 20 nisan günü itibariyle iş bu entry hükmünü kaybetmiştir. ilgisini esirgemeyen herkese teşekkürler.