ilkokuldayız sanırım 3. sınıftı.Bizim öğretmen ameliyat olacağı için yerine başka bir öğretmeni görevlendirdiler.Bu öğretmen derse bir geldi çıkarın kağıtları size bir şeyler yazdıracağım ama silgi kullanmak yok dedi.Yazmaya başladık sınıfça.Ben bir yerde yanlış yazdım diye elimi silgiye attım gayri ihtiyari.Bu öğretmenin de göreceği tuttu.Geldi yanıma bir tokat attı yanağıma sonra bir tane de diğer tarafa.Başladı saçımdan çekmeye ama öyle böyle değil saç derim kopacak neredeyse.Hüngür hüngür ağlıyorum tabi.Eve gittim söyledim olanı biteni ki göstersinler gününü.Ne demek silgi kullandı diye çocuğu dövmek.Öyle olmadı ama fırçayı yedim bizimkilerden sen nasıl öğretmenin sözünü dinlemezsin diye.Işte sözlük o günden sonra ne sıkıntım olursa olsun evdekilere açmadım,açamadım.Ne zaman böyle şeyler olsa hep aklıma geri bu.
annemden yediğim ilk ve son tokat.. kız kardeşimle çok uğraşırdım bir gün heralde canına tak etti kadınını çakıverdi bana o gün bugündür de, ne ben ne o dile getiririz bunu zaten... çok üzülür ona çok. unuttum gitti annem merak etme, ben zaten rahatsızdım rahatsız olmamın onunla bir ilgisi yok sen korkma.
ortaokuldayken tüm derslerin iyi olsa bile bir dersten zayıfın varsa takdir teşekkür veremezlerdi.
benim tüm derslerim iyi lakin elişi dersim 4.( 10 üstünden 4 o zamanlar zayıf sayılıyordu, daha bizim almanya yenildiği için yenilmiş sayıldığımız dönemler) ( burada elişi diye bir ders olmasına hiç girmeyeceğim.)
neyse işte müdür dersin hocasına fırçayı kayınca o da bir hışımla sınıfa gelip tokatlamıştı beni.
sebebi : vay efendim ben ona neden diğer derslerimin iyi olduğunu söylememişim.
buradan sesleniyorum. Iğdır il Jandarma Komutanlığında Kademe Kıdemli Başçavusşu Hüseyin K... . Senden yediğim tokat hayatımda yediğim en saçma tokattı.
Arkadaşım araç kar ve arazi aracı. Yani lastiklerin yenmiş olması sürpriz mi? hala anlayamadım kaç sene geçti.
ilkokul zamanları...
bir akrabanın sünnetine gitmiştik, herkes fittik fittik oynarken ben kuzenimin benden 1 yaş küçük oğlunu pataklamakla meşguldüm. hiç anlaşamazdık bu eşek sıpasıyla, hakkımda babama yalan söyler, iftiralar atar, pislik yapardı. pataklama dediğimde öyle aduket çekmeler, eğip dizle ağzının çemçüğüne vurmalar, sırtına dirsekle inmeler falan değil. efendi efendi vuruyorum, ders çalışmayan çocuğun ensesine inen baba tokadı atıyorum...
kuzen, bu sıpanın babası gördü. çekti ikimizi kenara, akrabasınız siz dedi, kavga etmemeniz lazım dedi, birbirinizi korumanız lazım dedi, dedi de dedi. aldık biz gazı, 5 dakika önce ensesine ensesine, alnına alnına tokat atan ben, koğuş ağasına döndüm amnskym. sana bulaşan olursa bana gel gardaş, boncuktan çakmaklık yapar, beraber volta atarız yeğeeeen diyorum. okuması için kitap falan veriyorum...
lan bununla konuşa konuşa yürümeye, muhabbete daldık. derken o boş arsaların olmazsa olmazı, keçi yolu gibi toprak bir yola girdik. karşıdan gelen bir eleman geçerken omzu koydu buna, postayı da koydu en önüne bak ayısından... biri sksin la şunu bakışı atmadıysam elemana adam değilim lan. o yaşta bu bakışı atabilen kaç çocuk var zaten? kuzey'le ali gibi kenetlendik, olluuum sen kime artislik yapıyon aslaaan dedim. aga çocuk elini kullanmadan bir ıslık çıkardı, üstümüze doğru koşan bir grup çocuktan ziyade, o tiz ıslık sesi parmaksız nasıl çıktı diye düşüncelere dalmıştım ki boşluğuma inen bir depikle uyandım. benim ağzımı kuzene, kuzenin burnunu bana montelemiş şakacılar...
aga detoks tadında, tertemiz, rahatlatıcı bu dayak şöleninden sonra kartvizitlerini de bıraktı bunlar.
- biz kuru kafa çetesiyiz...
+ abi kuruyla kafa ayrı mı, bitişik mi? demedim diyemedim...
cevap veremedik aga.
doktor zorlarsan dayak tekrarlayabilir demişti. yoksa ben de bilirim sedat peker'in yeğeniyim demeyi...
ortaokulda nurettin isimli seksen yaşındaki manyak edebiyat öğretmenimizden boş derste yediğim dayaktır. herkes konuşurken beni gördü, geldi, üç adet tokadı seri bir şekilde bastı ve gitti. ölmüştür herhalde şimdiye dek, mekanı cennet olsun, çok iyi bir öğretmen olmasa da o yaştaki bir adama göre çok iyi tokat atıyordu. boş derste dayak yemek yeterince saçma sanırım. *
ilkokul 1. sınıftaydım.. okuma yazmayı yeni öğreniyoruz.. hatırlarsınız belki fiş torbaları olurdu.. ali ata bak.. ipek süt iç.. kelimeleri keserdik.. kura çekerdik ipek ata bak vesayre saçma saçma kelimeler çıkardı.. hocamız da herhalde bize o zamanlar mühürün önemini anlatmak isteyecek.. bu torbalar mühürlü derdi.. kimse açmıyacak. neyse okula git gel yolda koşuştur.. benim bu hece torbasının ipi de çözülmüş.. elime torbayı aldım hocanın yanında gittim. hocam benim torbanın ağzı açılmış siz bağlarmısınız demeye kalmadan yediğim tokadı hatırlıyorum.. lan ben size demedim mi bunun ağzı mühürlü açılmayacak diye.. yediğim dayağa yanmıyorum da kendimi izah edemediğime yanıyorum.. iyi de hoca torbanın ağzını ben açmadım ki aq.. torba yüzünden böle bi dayak yemiştim bitti...
hiç unutmadığım ve unutmayacağım lise 1 yılında yediğim dayaktır. daha çömez çömez bahçede takıldığım sıra ilerde gözüme ufak kalçalı bir kız takıldı. o kadar ufak kalça olmasına rağmen gözüme takıldı. yanımda bulunan bir diğer çömez arkadaşıma elimle kızı işaret ederek * ''ohaa kızın göte bak lan ufacık'' şeklinde bi cümle kurdum ve üzerinde çok geçmeden güzel bir kafa darbesi aldım.
kendimi savunacak durumumda yoktu. elalemin kızının götüne bakıyosun. hayır gerçekten güzel bir göte bakarak '' offf göte bak'' şeklinde bi cümle kursaydım yediğim dayak o kadar da koymayacaktı. neyse bu da öle bişey işte.
Sevgilime ne bakıyorsun lan diye yenen dayaktır.
Çünkü bu dayağı yiyorsan kesinlikle sevgilisine bakmıyorsundur
Bakıyorsan sen onun sevgilisine sen ne tür bi oçsun.
yıl 1996 ben ya orta 1 ya da orta 2'ye gidiyorum. Yağmurlu ve soğuk bir pazar günüydü. 8 dersten zayıf not alan bir öğrencinin en son istediği şey o gün okulda veli toplantısı olmasıdır değil mi? Evet o gün benim için talihsiz bir gündü. Sinirliliğiyle tanınan ve sinirlenince rocky 4 filmindeki ivan draga'dan farksız olan annem okul yolunu tutalı 2 saatten fazla olmuştu. Kız kardeşimle beraber aklımıza hasta numarası yapma fikri gelmişti. Senaryo hazırdı, ben yüzümü sıcak kalorifere yaklaştırarak ateşimi çıkarmayı başarmıştım. Küçük kız kardeşim ise plastik tasa su doldurup bir mendili ıslatıp alnıma koyarak ateş düşürme numarası yapacaktı. Beklenen an gelmişti. Kız kardeşim pencereden annemin geldiğini görmüştü( o gün havanın yağmurlu olması, annemin saçlarının darmadağınık oluşu ve yürürken sinirden kafasından çıkan dumanı kardeşim bana az sonra olacaklardan sonra söylemişti.) battaniye, yastık, ateş, üzgün kız kardeş, yerde duran su dolu tas kısacası annemi yumuşatmak için her şey hazırdı. Hasta olduğum için, annemin sınav notlarım için ve öğretmenlerin benden şikayetleri için bana kızmayacağına emindim. Beklenen an gelmişti ve ben numaradan inlemeye başlamıştım. Kanarya sesli zilimiz çaldı. kapının açılmasıyla annemin tiz çığlığını duymam bir oldu. " nerde ooooooooo? Nerde oooo?" kızkardeşim " anne abim hass.. " Diyemeden annem odaya daldı. Ben inlemeleremin şiddetini korkudan, daha da arttırmıştım. Annemin burnundan ve kulaklarından sinirden dumanlar fışkırıyordu. Gözlerinde adeta şeytanı görmüştüm. Hiç bir şey anlayamamıştım. Kapının çalması, annemin çığlığı odaya dalışı her şey 1 saniye içinde gerçekleşmişti. Yağmurdan sırılsıklam olmuş veli toplantısından gelen sinirli annem bağırarak " demek hastasın ha! Hastasınn! " diyerek su dolu tası kafamda kırmıştı. Şaka değil, gerçek. Tas paramparça olmuştu. O kadar sert vurdu ki vurduğu yer hala acıyor. Şimdi üniversiteyi bitirdim. Evlendim. Çocuk sahibi oldum. Branşımla alakalı iyi sayılabilecek bir işim var. O dayağı boşu boşuna yedim. Tasın kırılması yetmedi. Üstüne topuklu terlikle dayak yedim. Hayatım boyunca yediğim en sağlam ve en saçma dayaktı.
"Abi para istemez" diyen, ama boyama bittikten sonra "paramı ver!!" diye bağırıp yaklaşık 10 katı fazla para isteyen ayakkabı boyacısı ve arkadaşlarından yenilen dayaktır.
Yer istanbul Dolapdere. Sene 2002.
3.sınıftayım hem de ilkokul 3. beden eğitimi dersinde biz 3 kişi sınıfa geldik. dolapta bir kutu hap bulduk. 'aa öğretmen uyuşturucu kullanıyo' dedim çocuk aklımla ne bileyim kötü bişey olduğunu. bunu duyan sınıftaki ispiyoncu kız adı da ayça hiç unutmam ortadan kayboldu. içim gıcıklandı ama artık ne diyeyim. derken derse girdik. pislik adam gelir gelmez eline o hapı aldı ve sınıfın önünde sallayarak sen nasıl bana iftira atarsın diye bağırdı. ve beni dakikalarca tokatladı. hayır sandığınız gibi değil. hiç acımadan vurdu, vurdu vurdu. allah belasını versin elleri kırılsın. 3.sınıftaydım ya. 9 yaşındaydım. ben 9 yaşındaki kardeşimin saçını okşamaya kıyamıyorum. öğretmenlik tarihinin yüz karası. bize hep küfrederdi. ona hakkımı helal etmiyorum. yazarken bile ağlıyorum nasıl yakmış canımı...
ilkokul zamanları 1 yada 2. sınıf.sınıfta musap diye bir velet var.çocuk tam kavga manyağı.düşünüyorumda lan o zamanlar bide smackdown felan olsa iyice sıçtık okuyamıycaz.çocuk birgün bana sardı.bende hala aynı ben sessiz sakin bir tipim.yumruk tekme falan bildiğin girişiyo.içimden bir iki vurup gider bende vursam biliyorum amk fukura sümüğü gibi yapışcak.ben karşılık vermeyince oyunlarda da gördüğü hareketleri üstümde denemeye başladı.tekken oynayanlar bilir paul'un koşarak attığı kafayı.onu yapıcak.bende yediğim darbelerden sinir küpüne dönmüşüm,ama sakinim.gerildi,son sürat üstüme koştu gayet sakin bir adımımı sağa attım.musap saatte 180 km/h giderken kafayı duvara çarptı.ama nasıl bir çarpma.nasıl kan geliyor.öğretmen sınıfa geldi.musap'la kim kavga etti dedi.bilin bakalım sınıftaki öğrtemen yalakası ispiyoncular kimin adını verdi.musap'ın onca darbesine gözüm bile yaşarmadı ama haksız yere yediğim 2 tokat ...
efenim güzel başkentimizin güzel bir semtinde, eski başbakanlardan erbakan ın evinin bulunduğu sokakta yaşamaktayız. ufakken en büyük eğlencelerimizden biri onun malikanesinin bahçesine bakıp bakıp iç geçirmekti. neyse büyüdük birazcık, yine çocuğuz ama kanımızda var bi anarşik haller. bir gün hayata isyan edip, erbakan ın bahçesine yüzlerce yabancı cisim fırlattık... derken evinde çalışan, bahçeyle uğraşan adam bizi gördü ve yaşça bizden büyük olan çocuğunu üzerimize saldı. kaçmaya çalıştık ama toyduk, plansızdık, grup içinde düzenimiz yoktu ve velhasıl yakalandık. işte o bahçeye attıklarımızı toplayalım diye bizi yaka paça bahçeye gönderirken, o evin çalışanı amcadan yediğim 2 fiske bu kategoriye oldukça layıktır.
haddi olmadığı halde mahalledeki genç delikanlının taktığı küpeden rahatsız olan erkeğimsi tiplerden yenen dayak. hatta daha da beteri bu yüzden işlenen cinayet.
yıl 1995-96 olmasi lazim. lisede takilirken o zamanlar arkadasin biri cikista kavga var gel dedi. olur dedim sebepsiz. cikista arkadaslar kümelenmis bekliyoruz. bir grup geldi, bi toz bulutu, bi arbede, bagirisma icinde kaldim, nefes alamiyorum, elemanin biri oyle bi altina aldi ki, dayak yiyorum resmen hem de oyle boyle degil temiz vuruyo eleman. neyse bir ara hafifledim, yerden kalkmamla arkasi donuk birine allah ne verdiyse tekmeyi koydum. onca yenilen tekme tokattan sonra bi fiske vurdugum icin gururlu ve tatar ramazan moduna girmisken adam demesin mi "lan pezevenk ben sizi ayırıyodum..." diye! sonra dikkatli bakinca adamin liseli degil 40 yasinda herif oldugunu ancak anladim.
yenilen en sacma dayak diyoruz ya... en komik tarafi ise aradan gecen 15-16 sene boyunca o gun neden kavga ettigimizi öğrenemeyişim.