kaybetmek mi en alasından. yaşanacak ne varsa en yaşanılmazından yaşamakla eşdeğer olan kaygıların, tasaların en kahrolunası, en büyük rezaleti yaşamanın verdiği o büyük hazzın içinde boğula boğula, en damar şarkılarla ağlayıp, deep house larda eğlencenin dibine vurarak, içmelerin en kralından, yaşamak. boş, aslında dolu sanılan bir boşa aldanıp daha hayatı tanımayanlara inat yaşamak.
herşeyi bilirim edasıyla salınanlara nasıl acınası bakarak yaşamak. ona öylece bakanlar belki anlar, o da belki.
darbelerin en acılısınına yaşandığı bir yürekle hala hayata sımsıkı sarılarak, ağlamak gerekirken delirmişçesine kahkahalar atmak rakiplerine. batağın dibine dibine baka baka batarak hayatın en cilveli anında onunla oynaşmayı bilenlerle tanışamamanın eksikliğini de içinde barındırarak; hep yıkılmak, hep yenilmenin artık veremediği acıyı da içinde taşıyarak yine de gülümsemeyi bilmekse en anlamsızından.
ne nefes yeter almaya, ne de artık sarılmalardan bir teselli alınmaz. kıyamadıklarının sana kıydığı bir kahpe dünyanın içinde yuvarlana yuvarlana, takla ata ata, ihanet ayağına çelme taka taka, düşüp düşüp kalkmak değil midir hayat?
ve buna hayat diyorlarsa, ve hayat bir oyunsa, hala bu oyunda olmak, kazandığının göstergesidir.