bayramlar-seyranlar pek umursadığım aktiviteler değildir. yılın her berbat günü gibi sabah ereksiyonu eşliğinde merhaba dediğim zamanlardır bunlar. ama yeni bir yıla girecek olmanın insana verdiği heyecanı yaşamıyor değilim hani. yılbaşı benim için çok özel birgün demektir. katıldığım yegane insan cümbüşüdür.
her 31 aralık tarihinde televizyon ekranları saatler öncesinden yeni yıla merhaba demiş ülkelerin bol değdirmeli meydanlarından kesitler yayınlıyor. ister istemez insanın içinde bir kıskançlık ve aşağı kalmama duygusu hasıl oluveriyor. içimden o çam ağaçlarını tüm noel babaların götüne sokmak geçiyor. benim neyim eksik ulan sizden orospunun ilk gözağrıları?
yeni yıla saatler kala içki ve kuru gürültünün en yoğun olduğu yerlere iştirak ediyorum. davete icap ettiğim gibi benim de davet ettiğim kişilerce yeni yıla hep bir ağızdan osurarak girmek için toplaşıyoruz cemaatle. tabii anı yakalamanın çok uzağındaki asosyal pezevenkler yine huysuzluk yapıyorlar;
- hadi olm 2 saat kaldı, biz kafayı çizdirdik bile..
+ ya ben gelmesem ya.. kemküm yaa..
böyle de dingillerin kahrını çekiyoruz işte. mecburuz sanki amına koyim. gelsene ulan amcıkağızlı. nedir bu mutfak-oda-tuvalet üçgeninden memnuniyetin? azcık insan içine çık, tek tabanca kere götüne koyarım senin.
saatler gece yarısını gösterdiği an "öyle göte böyle yarrak" mottosuylan aranır piçin pişmemiş kenarı;
- nabıyon lan dalyarak, gelmedin de iyi mi ettin?
+ napim badi yaa.. portakal soyuyorum.. kanal d banttan beyaz show veriyo.. onu izliyoz ailecek..
- senin soyduğun portakalı mezarının başucunda ben yiyeyim ulan it!!
nasıl hastalıklı insanları buluyorum hayretler içerisindeyim. "kalabalık beni kasıyor" nameleri atıp, yalnızlığın had safhada cereyan ettiği 4 duvarın içinde hayatını idame etmeye çalışan fareler için kapanlar kuracağım her köşe başına.