bayram ve yılbaşının çakışmasından kaynaklanan organizasyon yokluğunun kurbanı olarak evde aile ve akrabalarla yemek yiyip, kadere içip yine de " bu sene de böyle olsun bakalım." demek suretiyle yeni yılı odanın kapısından karşılamaktır.
kös kös oturup, hindi gibi düşünmektir. tv'de, kafalarında pırıl pırıl külâhlarla zıplayıp kahkaha atanlara bön bön bakarsınız. keramet o sivri şeyde mi diye alıp kafanıza kondurmuşluğunuz da vardır, ama hiçbir işe yaramaz. üstelik ne kadar süpürseniz, o pırıltılı süs parçaları bir hafta boyunca evin her yerinden çıkar.
her zaman yapılan şeylerin yapıldığı bir gece olmasa da, örneğin ek olarak iyisinden kırmızı şarap ve biftek alınmışsa, yanına paçanga böreği vs. sırf yılbaşı diye sıkılır insan nedense. 'karnım tok sırtım pek ama dışarda millet çılgın atıyo' der deli gönül canından çok sevdiği ailesiyle olduğu halde. ama yanılıyordur ya da unutuyordur... geçmiş yıllarda ne zaman dışarı çıksa yılbaşlarında hep bir terslik olmuştur... hatırlar ve rahatlar, sıkıntı uçar gider. biraz daha şarap, biraz daha geyik, ver elini yeni yıl.
yeni yılda deliler gibi tepişmek gerekmediğinin farkında olan bünyenin aşmışlık örneği göstermesidir. alemlere ak saçmasapan hareketlere girme dediysek de o kadar değil lan.