ne eylülde gidecek bi okulun ne de gidecek bi işin vardır öyle arada sürekli iş başvurusu yapmak biz sizi ararız cümlesini ne kadar duyduğunu sayamamak, annaye temizlikte babaya bahçede yardım etmek , misafirler gelip bilerek ne oldu senin iş durumu soruları karşında sabır etmek...
bunaltan ve bi türlü bitemeyen süreçtir. Genel yetenek sınavını geçer, ingilizce testi olursunuz. Bunu da gecerseniz, insan kaynakları ile tümü ezberlenmiş sorulardan oluşan bir mülakata girersiniz. insan kaynakları bu sırada ağzınızdan cıkan tüm heceleri not eder ve eğer bu notlar beğenilirse yetkili yardımcısıyla o da beğenirse yetkili ile, onu aşarsanız bölüm müdürü ile görüşürsünüz ve size yeniden beklemeniz söylenir. 2 hafta sonunda size sunulan teklif karşısında şok olursunuz çünkü zaten evinizin kirasına ancak yetecektir. 3 aylık süreç içinde yaptıklarınızı düşündükçe kendinize acırsınız. Elinizden gelen bir sey vardır: küfretmek.
puanı bir çok bölümü tutarken, sırf hava basmak için en dandik bölümlerden birini seçenler için pişmanlıktan kıvrandıran süreçtir. istediğiniz düzeyde iş bulamazsınız, bulduklarınızın ücreti tatmin edici değildir. geçici diyerek alakasız bir işe girer yine pişman olursunuz. çünkü geçmiyor. yıllarınıza, hayallerinize yazık oluyor.
staj yapilmasiyla biraz olsun kolaylaşacak surectir. en boktan is arama surecidir, senin gibi yiginla insan var ve kendini pazarlayabilecegin sadece okulunun adi var. bu yetmez gibi isverenlerin çelişki manyagi olması durumu var. Hem yeni mezun yetiştirilecek çaylak ararlar, hem de az da olsa tecrübesi olsun isterler.
okulu zar zor bitiren ben, madem ortalama yapamayacagim hatta okulu uzatacagim, bir sey olsun elimde diye üniversite boyunca tatillerimden kısıp her sene zorunluluğum olmamasına rağmen staj yaptım. şansıma da iyi firmalardi. yine şansıma 3 aylık 5 aylık asgari ücretli stajlardi. junior personellerinden bir farkım yoktu. yol su elektrik olarak elbette döndü, ben daha is aramaya ciddi ciddi başlamadan, staj devam ederken şimdiki işimden teklif geldi. zaman zaman tatil yapamadığıma yansam da, kafam rahat.
velhasil kelam, staj yapın, kovalayın iyi firmaları. fotokopi çekmekle kol yorulmaz demeyeceğim öyle yığınlar görürsün ki korkar kaçarsın ama cebinin ağlamasından iyidir. hem mülakatta kimse orada gercekten ne yaptığını bilmez, elinde stajın varsa süsleyip anlatırsın. hiçbir şey olmamasından iyidir.
teğetin kriz geçtiği ülkemizde çok kolay olması beklenen ama işverenin işten çıkarırken "e kriz var çıkarttık" gibi bir bahaneyle çalışanı kovup işe eleman alırken "bu kadar süredir neden iş bulamadınız" gibi bir soruyla sahaya dönmesini konu alan süreçtir. üniversite yıllarında hele yaz okulu bütünleme biraz da tatil gibi sebeplerden staj yapamamış ya da bir tanıdık vasıtasıyla "naylon staj" yapma lüksüne sahip olmadıysanız sokakta dımdızlak kalmış gibi soğuk plazalarda insan kaynakları görüşmelerinde bulursunuz kendinizi.
internette ya da pazar günleri gazete eklerinde insan kaynakları ilanlarından başvurduğunuz eleman ilanları genelde bu tür ilan alan kurumlarla ilan verenlerin belli bir sayıda yada sürede ilan verme hakkına sahip olmasına dayanan anlaşmalar olduğu için çoğunlukla başvurduğunuz ilanlardan da geri dönüş alamazsınız. ola ki geri dönüş geldi bu durumda önünüze önceden belirlenmiş 2 yol çizilir; ya sınava girip bir elemeye tabii tutulursunuz ya da direkt görüşmeye çağırılırsınız. banka sınavları için genellikle itü nün muhtelif kampüsleri sınava ev sahipliği yapar. o yüzden pazar günleri saat 10 civarı bir sürü umutsuz gençle sınava girmeyi beklersiniz. kurumun kalitesine göre alan sorularının zorluğu artıp azalsa da genellikle sınavlar aynı danışmanlık kuruluşuna hazırlatılır ve sırf insan kaynakları boş kalmasın diye binlerce genç boşu boşuna sınava girip kağıt ve zaman israfına neden olur. çünkü bu kalabalık güruhların girdiği sınavların sonucunda en iyi ihtimalle 10-15 kişi alınır.
başvuru sınava girme kısımlarından sonra mülakata çağırılan şanslılardansanız takım elbise giyip hem düzeyli hem güzel görünüp hem sosyal hem de çok kuralcı bir imaj çizmeye çalışarak tıngır mıngır genel müdürlüğe doğru yol alırsınız. kahvaltısını henüz yapmış ik yetkilisi ağzındaki simit susamlarını sevimli sevimli diliyle itelemeye çalışırken size üstten üstten sorular sormaya başlar. saçma sapan sorularla sabrınızı sınar. ailenizin naptığını irdeler. nerede oturduğunuz sorar. eğitimle görgüyle ahlakla dürüstlükle ilgilenmez. çoğu insan kaynakları yetkilisi kraldan çok kralcıdır. kibirli davranışlarıyla kendine oranın patronu havası vermeye çalışır, maaşlı çalışan olduğunu unutur. çoğu senin benim gibi akşam eve gidip yemek yiyip ardından aşk-ı memnu falan izlemektedir ancak görüşmede sanki insan sarrafıymışçasına ve ömrünü insanları tanımaya vakfetmişcesine sizi analiz ettiğini zanneder ya da öyle görünür-ambalaj dünyası-. sonra da haftalarca sürecek sürecin sonuçlanmasını beklemek üzere sizi postalar.
herşey bittikten sonra mülakat iyi geçse de kötü geçse de ya bir torpilli sizin önünüze geçer, ya ilan verilirken deneyim aranmasa da piyasada deneyimli sayısının fazlalığından beklentiden yüksek deneyimde bir eleman sizi eler ya da siz iyi olsanız da o pozisyon size uygun bulunmaz. sebepler önemli olsada bir sınav+başvuru+mülakat sürecinde en önemli nokta olumlu ya da olumsuz geri dönüşlerdir. işe alım süreciyle ilgilenen insan kaynakları yetkilileri arkadaşlarına yiğit özügr karikatürleri forward etmekten bir türlü size sonuçla ilgili bir mail atma zahmetine girişmez. güzel ülkemizde bu görev başvuran kişinin tahminine bağlıdır. yani bu kadar zamandır aramadılar o zaman kesin kabul etmediler beni gibi bir düşünce sistematiği geliştirilir böylelikle kişi kendi başlattığı iş arama sürecini kendi kendine bitirir.
sevdiğim işi yapacam, kariyer yapacam geyiklerini geçelim.
önce biraz pişmeli.
nasıl ayak kaydırılır, şirkette kimler orospu çocuğu bunları bilmeli insan. (kokusunu almalıyız)
çalışmayı öğreneceksiniz ve ilk işinizde para ikinci planda olacak.
ayrıca patronla ya da müdürle lpg muhabbetlerine girmeyin (lpg muhabbeti: şöyle üretecez şöyle satacaz, büyüyecez, piyasanın mına koyacaz.) yok paşa öyle olmaz bu işler.
sonra kariyer düşünün. yukarısı nasıl bir gözatın. işe bağladığın pozisyonda senden yukarıda tek birim varsa uzak dur.
şirketin geçmişini şuyunu buyunu incele diyecem, bu şartlarda kimsenin öyle lüksü yok.
afedersin ama kan alırlar kannnn...
bu yüzden işin piçi olun rahat edin.
ben daha olamadım ama etrafımda ki ipnelikleri farkedebiliyorum.
satış temsilcisiyseniz, piçten öte olmalısınız. yalan sizin en büyük silahınız olmalı. yalakalıkla karışık yalanlarla ananızı boyayıp babanıza satarsınız (kayseri yöresinden özlü bir söz)
askerliğini yapmadan şansını bir sene kadar dener.
iş boka sarınca:
-gidip şu askerliğimi yapayım, sonra hallolur, der.
5. 5 ay ile yırtabilirse yırtar.
yedek subaylık çıkarsa ve onun askerliğinin bitmesini bekleyen birileri varsa vay halinedir.
Ücret beklentisi, mezun olunan bölüm, yaşanılan şehir ve üniversite sırasında ciddiye alınarak yapılan stajlara göre süresi ve çilesi değişiklik gösterebilecek süreçtir.
saçların döküldüğü bölümdür. artık yaş başını almış babadan para istemek saçmadır. elin ayağın tutuyor, okulda okumuşsun ama iş yoktur. torpili varsa sorun olmuyacak dönemdir ayrıca.
mezun olunan bölüm , kişinin yeterliliği , işverende bıraktığı intiba , başlanılacak yerin doğruluğu gibi değişkenlere göre farklılık gösteren süreçtir.