üniversiteden kağıt parçasını almış, hayata gerçek anlamda başlamaya hazır gencin iş bulma yolunda atacağı adımlardır.
ne yapar bu genç?
bir kere 4 sene malak gibi yattıysa baştan sıçtı. ne bileyim insan gider bir iki seminere katılır, bir iki kulüpte bir el atar bir şeylere.
''yok ben 4 sene kantinde lak lak yaptım'' diyorsanız işiniz zor. yine de umutsuz olmayın.
staj falan derler, bu haltı yediyseniz yararınıza.
en basiti torpil muhabbeti. torpilin varsa arkadaşım her yerde işin kıyak ancak girdiğin işte ilerlemek sana kalmıştır. hani torpil anca kapıyı açar girip yükselmek senin işin o yüzden kendini geliştirmen lazım.
''eee benim torpilim yok'' diyorsan sıçtın. yine de umutsuz olmayın.
okulu birincilikle bitirdin, kağıt parçanı aldın götün 2 metre geziyorsun değil mi?
ilk mülakatta iner merak etme.
''yok ben okul sonuncusuydum'' diyorsan sıçtın. yine de umutsuz olma.
çok azimliyim. patronun bokunu bile yer, görevimi yaparım diyorsunuz değil mi?
güzel, aranan eleman olabilirsiniz ancak abartmayın.
''yok ben kimse için sikimin kılını kıpırdatmam'' diyorsan sıçtın. yine de umutsuz olma.
''üniversitem süper benim ya'' diyorsun değil mi?
merak etme, geçer.
zira önemli olan mezuniyet olmadığını biliyorsun.
sen süper zeka olarak girdin mülakata, kalifikasyon forever amma velakin senden önceki hatunun göğüsler 90'sa yandın.
''benim göğüslerim yok'' diyorsan sıçtın. yine de umutsuz olma.
azmet. başar. şaşar. kaşar. yaşar ne yaşar ne yaşamaz.
zorlu süreçtir.
Okulu bitirmenin kötü yönlerinden biri de
herkesin ne yapıyorsun sorusuna mantıklı bir cevap veremektir.
Yaşanılası diyalog:
- Üniversiteyi bitirmişsin hayırlı olsun.
- Teşekkür ederim. Zar zor da olsa bitirdik işte.
- Peki şimdi napıyorsun iş buldun mu*
- Arıyorum birkaç yere başvurdum.
- Aman iyi iyi benimki okumadı.kendi dükkanını açtı.
- ıh mıh gıh.
Bize hep oku dediler. Okuyan iş bulabiliyormuş misali.
Ayrıca bize okumaya vereceğimiz zamanı işe versek dükkanımızı açacağımızı da söylemediler.
Okuma demiyorum sadece benim gibi suyunu çıkarma.
Uzun soluklu üniv öğrencisi olarak iş konusunda diyebileceğim şu.
Kendi dükkanımı açacağım.
Ne gerekli bu işte : ilkokul matematiği ve konuşkanlık.
Kısacası üniversiteye verdiğim emeğe harca vay gidene o parayı sermaye yapardım.
(bkz: Öğretmen babanın okul manyağı kızı)
Ama en çok ne için okuruz: itibar için.
Kuzenin mühendis olur. Komşunun oğlu doktor olur.
Bayram gezmesinde çay muhabbetinde sorulunca anne baba kısmısı üzülmesin diye.
Akıldan kıt ve iseksiz çocuklarını okutur.
Bir bayan içinse istenilecek kız olmak için okunmalıdır. Annemden inciler:
- Bu devirde okumayanı isteyen olmuyor kızım.
- Sen bir okulu bitir sana talip çok.
Gerdeğin birinci şartı : diploma.
iş konusunda da çalışmanı şiddetle isteyecek bir adam çıkacaktır çoğunlukla.
- Sen ne mezunusun
- Üniversite
-iyi o zaman birlikte çalışalım para biriktirelim.
3 aylık bir süreçtir. ancak tahminen yorucudur. 3 ay boyunca her gün kariyer siteleri vb her yer takip edilir. ancak gencimiz genellikle bu 3 aylık sürecin ilk haftasından sonra ciddiyetini azaltır ve başvuruları yapmaktan iş aramaktan vazgeçer. halbuki 3 ay boyunca her allahın günü iş aramak için bişeyler yapması gerekmektedir. "iş yok uff" gibi bahanelere sığınır, ruşen amcanın oğlu sedat'ın bitmek bilmeyen başarı haberlerini alır, depresyona girer. halbuki yapması gereken 3 ay boyunca her gün iş aramaktır. bu 3 ay boyunca çırpınıp çabalayıp 300 ciddi işe özenle başvurmalıdır ki sonraki günlerde rahat etsin. bu 300 işten 15 tanesi telefon eder, 10 tanesi görüşmeye çağırır, 3 tanesi ikinci görüşmeye çağırır ve 1 tanesine de kabul edilirsin.
Üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulamadıysa psikolojisi yerle bir olur. Her geçen gün daha kötüye gider. Hayallerinin gerçekleşeceği günü bekler. iş arama cabasındadır ve kendini kanıtlamak ister. Etrafındakiler nerde çalışıyosun diye sorduklarında bu onun için en kötü ve acı durumdur. Bazen derki okumasaydım şuan çalışıyor olcaktım okudumda noldu bak halime işim bile yok diye söylenir. Ama mutlaka birgün kendine uygun işi bulacaktır ve ozaman okumanın bikere daha iyi birşey olduğunu anlayacaktır.
Not: Okumaktan vazgeçip kazandığınız para size sıcak gelebilir fakat ilerde sizi ısıtmayabilir.
şu anda içinde bulunduğum süreç.
kuyruk sıkıştı tabi fellik fellik iş arıyoruz. iyi bir okuldan mezunum, iyi bir yerde staj yaptım, üniversite boyunca yatmadım dernek ve kulüplere üye oldum alanımla ilgili gönüllü eğitmenlik yaptım, ingilizcem var analatik düşünebiliyorum takım çalışmasına yatkınım ve aynı zamanda prezantablım **.iş bulamıyorum sözlük, bulsam bile çağrı merkezi falan filan...lan ben dört sene boyunca telefonlarda milletin derdini dinleyeyim diyemi okudum, sorarım sana sözlük??bana fırsat verilmezse, bilgilerimi sunabileceğim en verimli zamanlar işverenler tarafından angarya işlere harcatılırsa ve üstelik üç kuruş parayla amele gibi çalıştırılırsam; benim senelerdir döktüğüm alın terinin, çürüttüğüm dirseklerin, saçma sapan üniversite sınavını kazanmak için feda ettiğim üç senenin karşılığını nasıl alacağım? evet biliyorum; hepimiz kapitalizm çarklarının dişlileri eksiksiz dönsün, zenginler daha çok zengin olsun diye çalışıyoruz, en acısıda bunu bile bile bu kadar çalışmaya gönüllü olmamız.ama yapacak bir şey yok, düzen böyle ve biz bu düzenin kurbanlarıyız.
sağlam bir psikolojiye sahip olmanı gerektirecek süreçtir. sabır, azim olmazsa olmazlarındandır bu sürecin. iş bulma sürecinizin kısalmasında bulunduğunuz şehir,* sizin nitelikleriniz, beklentileriniz, çevre... gibi pek çok faktör etkilidir.
şimdi dertli yeni mezun arkadaşım;
torpilin yoksa bir kere öyle kendine uygun bir yerden hop diye başlayacağını sanma. ** o yüksek hayallerini bir dizginle.*bu ülkede üniversite mezunu değerli mi sanıyorsun? değil işte. ilk başta beklentilerini düşür bir bakayım. işe cv'ni doğru düzgün hazırlamaktan başlayabilirsin.
(bkz: cv hazırlamak/#8845095)
bunu tamamladıktan sonra mümkün olduğunca çok kanaldan(internet siteleri,eş dost, kapı kapı dolaşarak) cv'ni dağıtmaya başla. çevre iş bulmada daha etkin bir yöntemdir. iş aradığınızı herkese söyleyin. görüşmeye çağrıldığınızda şirket hakkında araştırma yapın, görüşmeye vaktinde gidin.
(bkz: iş görüşmelerinde beden dili/#8899042)
eli yüzü düzgün bir kadınsanız, gittiğiniz şirketlere dikkat edin. iş arayanı hafifmeşrep biri olarak gören onun bunun çocuklarıyla karşılaşabilirsiniz.**
bunların sakın birkaç görüşmede olacağını düşünme. zira süreç uzayabilir. sinirleriniz bozulabilir. agresifleşebilir, hiç küfür etmediyseniz, bir anda kendinizi ukala insan kaynakları müdürlerine saydırırken bulabilirsiniz. olsun pes etmek yok! zira sonuca ulaşmak da sizi çok da mesut etmeyebilir. ardından da türkiye'deki çalışma koşullarından yakınırsınız. *
yaşıtlarının işlerini kurmuş evlenmiş hatta coluk coluga karısmıs olduklarını görüp senin hala askerliğide bitirip öyle mi iş arasam düşünceleriyle boğuşduğun ve hayata 10 yıl geç başladığın gerçeği...
üniversitede topluluklarda sorumluluk sahibi olanlar için daha koaly bir süreçtir. nerede nasıl konuşacağını bilme yetisi kazandırır çünkü bu topluluk ve kulüpler.. kendimden biliyorum, neyse..
kendimden örnek vererek üniversitede okuyan arkadaşları umutlandırmak niyetindeyim..
5 senelik üniversite hayatımın 4 senesini topluluklar da geçirdim, 3 sene bir toplulukta başkanlık yaptım, rektöründen cumhuriyet başsavcısına, anayasa mahkemesi başkanına ve bilumum milletvekili ve emekli büyükelçiler ile diyologlarım oldu. yazar şair çizer vs vs saymıyorum bile..
son sınıfta mayıs sonuna doğru bıraktım bu işi.. kpss çalıştım biraz 1.5 ay kadar sıkı bir şekilde, ardından 13 haziran 2008 de mezun oldum.. kpss çok iyi olmamak ile birlikte 80 puan aldım cebime koydum o puanı, sonra bir banka sınav açtı ona girdim temmuzda.. çat kazandığım açıklandı mülakata gittim..
benimle birlikte 22 kişi vardı 7 kişi alacaklardı yapılan ilk yazılı sınavda ben 22 kişiden 17. ya da 18. olmuş idim. kazanmam zor olurmuş dedi memleketimdeki banka müdürü, moral bozmak istedi, bozguncu it dedim, çektim gittim yanından..
mülakata girdim, anlat dediler... mezun olduğum liseyi söyleyip üniversitede çok aktif bir hayat geçirdim dedim. topluluklarda şöyle şöyle yaptım vs vs.. dedim şak oradan bir soru geldi, mülakatta öne geçtiğimi sezdim.. ardından konuşma evresinin yolunu kendim çizdim.. diğer arkadaşlar ile 5 10 dakika sohbet ederler iken ben 20 dakikayı aşkın içerde kaldım.. dünyanın ekonomik krizini sordular bir iki de değişik akılda kalıcı cevaplar verince / klasik olmayanından.. kaptım işi...
aralıkta da işe başladım..
diyeceğim o ki... kendinizi geliştirin... klasik gelecek ama gazete okuyup arada kitap okuyun, işe yarayacaktır hiç olmazsa kuracağınız cümleleri yeni kelimeler ile beslemek size özgüven getirecektir...
inanın yürüyüşünüz dahi değişecektir..
ha....
benim yaptıklarımı yapmadınız mı..
kantinde karı kız peşinde gezip yaşadınız mı.. içerek sıçarak ite kaka mı mezun oldunuz...
iş bulma sürecinizi şöyle erteleyebilirsiniz...
haziranda mezun olur, ağustosta askere gidersiniz.. 6 ay cepte kalır.. dönersiniz psikolojim bozuldu biraz gezmeye ihtiyacım var diyerek ailenizi de keklersiniz... bir 3 ay daha cepte..
e yaz geldi şu yazı atlayalım hele dersiniz birde tatile gidersiniz.... üzerine ramazanı atlatalım hele dersiniz...
onu da atlatınca artık 1.5 seneyi aştığınız için aileniz boğazınıza yapışacaktır... kıytırıktan da bir iş bulursunuz.
ancak face den msn den konuştuğunuz sınıftan arkadaşlarınız iyi bir kariyer başlangıcı yaparken siz geçiminizi ancak sağlayan bir işte çalışmaya başlarsınız...
biraz heves ve inat sahibi iseniz kpss kasar kurtarrısınız kendinizi...
mezun olunan bölüm , kişinin yeterliliği , işverende bıraktığı intiba , başlanılacak yerin doğruluğu gibi değişkenlere göre farklılık gösteren süreçtir.
saçların döküldüğü bölümdür. artık yaş başını almış babadan para istemek saçmadır. elin ayağın tutuyor, okulda okumuşsun ama iş yoktur. torpili varsa sorun olmuyacak dönemdir ayrıca.
Ücret beklentisi, mezun olunan bölüm, yaşanılan şehir ve üniversite sırasında ciddiye alınarak yapılan stajlara göre süresi ve çilesi değişiklik gösterebilecek süreçtir.
askerliğini yapmadan şansını bir sene kadar dener.
iş boka sarınca:
-gidip şu askerliğimi yapayım, sonra hallolur, der.
5. 5 ay ile yırtabilirse yırtar.
yedek subaylık çıkarsa ve onun askerliğinin bitmesini bekleyen birileri varsa vay halinedir.
sevdiğim işi yapacam, kariyer yapacam geyiklerini geçelim.
önce biraz pişmeli.
nasıl ayak kaydırılır, şirkette kimler orospu çocuğu bunları bilmeli insan. (kokusunu almalıyız)
çalışmayı öğreneceksiniz ve ilk işinizde para ikinci planda olacak.
ayrıca patronla ya da müdürle lpg muhabbetlerine girmeyin (lpg muhabbeti: şöyle üretecez şöyle satacaz, büyüyecez, piyasanın mına koyacaz.) yok paşa öyle olmaz bu işler.
sonra kariyer düşünün. yukarısı nasıl bir gözatın. işe bağladığın pozisyonda senden yukarıda tek birim varsa uzak dur.
şirketin geçmişini şuyunu buyunu incele diyecem, bu şartlarda kimsenin öyle lüksü yok.
afedersin ama kan alırlar kannnn...
bu yüzden işin piçi olun rahat edin.
ben daha olamadım ama etrafımda ki ipnelikleri farkedebiliyorum.
satış temsilcisiyseniz, piçten öte olmalısınız. yalan sizin en büyük silahınız olmalı. yalakalıkla karışık yalanlarla ananızı boyayıp babanıza satarsınız (kayseri yöresinden özlü bir söz)
teğetin kriz geçtiği ülkemizde çok kolay olması beklenen ama işverenin işten çıkarırken "e kriz var çıkarttık" gibi bir bahaneyle çalışanı kovup işe eleman alırken "bu kadar süredir neden iş bulamadınız" gibi bir soruyla sahaya dönmesini konu alan süreçtir. üniversite yıllarında hele yaz okulu bütünleme biraz da tatil gibi sebeplerden staj yapamamış ya da bir tanıdık vasıtasıyla "naylon staj" yapma lüksüne sahip olmadıysanız sokakta dımdızlak kalmış gibi soğuk plazalarda insan kaynakları görüşmelerinde bulursunuz kendinizi.
internette ya da pazar günleri gazete eklerinde insan kaynakları ilanlarından başvurduğunuz eleman ilanları genelde bu tür ilan alan kurumlarla ilan verenlerin belli bir sayıda yada sürede ilan verme hakkına sahip olmasına dayanan anlaşmalar olduğu için çoğunlukla başvurduğunuz ilanlardan da geri dönüş alamazsınız. ola ki geri dönüş geldi bu durumda önünüze önceden belirlenmiş 2 yol çizilir; ya sınava girip bir elemeye tabii tutulursunuz ya da direkt görüşmeye çağırılırsınız. banka sınavları için genellikle itü nün muhtelif kampüsleri sınava ev sahipliği yapar. o yüzden pazar günleri saat 10 civarı bir sürü umutsuz gençle sınava girmeyi beklersiniz. kurumun kalitesine göre alan sorularının zorluğu artıp azalsa da genellikle sınavlar aynı danışmanlık kuruluşuna hazırlatılır ve sırf insan kaynakları boş kalmasın diye binlerce genç boşu boşuna sınava girip kağıt ve zaman israfına neden olur. çünkü bu kalabalık güruhların girdiği sınavların sonucunda en iyi ihtimalle 10-15 kişi alınır.
başvuru sınava girme kısımlarından sonra mülakata çağırılan şanslılardansanız takım elbise giyip hem düzeyli hem güzel görünüp hem sosyal hem de çok kuralcı bir imaj çizmeye çalışarak tıngır mıngır genel müdürlüğe doğru yol alırsınız. kahvaltısını henüz yapmış ik yetkilisi ağzındaki simit susamlarını sevimli sevimli diliyle itelemeye çalışırken size üstten üstten sorular sormaya başlar. saçma sapan sorularla sabrınızı sınar. ailenizin naptığını irdeler. nerede oturduğunuz sorar. eğitimle görgüyle ahlakla dürüstlükle ilgilenmez. çoğu insan kaynakları yetkilisi kraldan çok kralcıdır. kibirli davranışlarıyla kendine oranın patronu havası vermeye çalışır, maaşlı çalışan olduğunu unutur. çoğu senin benim gibi akşam eve gidip yemek yiyip ardından aşk-ı memnu falan izlemektedir ancak görüşmede sanki insan sarrafıymışçasına ve ömrünü insanları tanımaya vakfetmişcesine sizi analiz ettiğini zanneder ya da öyle görünür-ambalaj dünyası-. sonra da haftalarca sürecek sürecin sonuçlanmasını beklemek üzere sizi postalar.
herşey bittikten sonra mülakat iyi geçse de kötü geçse de ya bir torpilli sizin önünüze geçer, ya ilan verilirken deneyim aranmasa da piyasada deneyimli sayısının fazlalığından beklentiden yüksek deneyimde bir eleman sizi eler ya da siz iyi olsanız da o pozisyon size uygun bulunmaz. sebepler önemli olsada bir sınav+başvuru+mülakat sürecinde en önemli nokta olumlu ya da olumsuz geri dönüşlerdir. işe alım süreciyle ilgilenen insan kaynakları yetkilileri arkadaşlarına yiğit özügr karikatürleri forward etmekten bir türlü size sonuçla ilgili bir mail atma zahmetine girişmez. güzel ülkemizde bu görev başvuran kişinin tahminine bağlıdır. yani bu kadar zamandır aramadılar o zaman kesin kabul etmediler beni gibi bir düşünce sistematiği geliştirilir böylelikle kişi kendi başlattığı iş arama sürecini kendi kendine bitirir.
staj yapilmasiyla biraz olsun kolaylaşacak surectir. en boktan is arama surecidir, senin gibi yiginla insan var ve kendini pazarlayabilecegin sadece okulunun adi var. bu yetmez gibi isverenlerin çelişki manyagi olması durumu var. Hem yeni mezun yetiştirilecek çaylak ararlar, hem de az da olsa tecrübesi olsun isterler.
okulu zar zor bitiren ben, madem ortalama yapamayacagim hatta okulu uzatacagim, bir sey olsun elimde diye üniversite boyunca tatillerimden kısıp her sene zorunluluğum olmamasına rağmen staj yaptım. şansıma da iyi firmalardi. yine şansıma 3 aylık 5 aylık asgari ücretli stajlardi. junior personellerinden bir farkım yoktu. yol su elektrik olarak elbette döndü, ben daha is aramaya ciddi ciddi başlamadan, staj devam ederken şimdiki işimden teklif geldi. zaman zaman tatil yapamadığıma yansam da, kafam rahat.
velhasil kelam, staj yapın, kovalayın iyi firmaları. fotokopi çekmekle kol yorulmaz demeyeceğim öyle yığınlar görürsün ki korkar kaçarsın ama cebinin ağlamasından iyidir. hem mülakatta kimse orada gercekten ne yaptığını bilmez, elinde stajın varsa süsleyip anlatırsın. hiçbir şey olmamasından iyidir.
puanı bir çok bölümü tutarken, sırf hava basmak için en dandik bölümlerden birini seçenler için pişmanlıktan kıvrandıran süreçtir. istediğiniz düzeyde iş bulamazsınız, bulduklarınızın ücreti tatmin edici değildir. geçici diyerek alakasız bir işe girer yine pişman olursunuz. çünkü geçmiyor. yıllarınıza, hayallerinize yazık oluyor.