başka bir şeydir. hele bir de orijinal ise. hiçbir kitabı asla birinci okurdan sonra okumayı kabullenemeyen benim arkasına en güvenerek sığındığım olgudur. kitabın o taze kokusunu alamadığımda ne kadar sevdiğim bir yazar olursa olsun kitaptan zevk almam imkansızlaşır.
ukteydi doldu.
lakin allahaşkına yeni kitabın ne kokusu olacak ben niye alamıyorum bu kokuyu merak ediyorum. benim bildiğim kütüphalerde kalmış saman kağıtları sebepli eski kitapların kokusu dışında pek de bir koku taşımaz kitaplar. zaten o eski koku da kitaba kafayı dayadıktan 2 dakika sonra kendini bir hiçliğe bırakır.
ikinci el kitap kokusu daha güzeldir bence . senden önce okuyanların kokuları da sinmiş olur sayfalara . ya da satıldığı sahafların kokusu karısmıstır ucundan kıyısından . püfür püfür paylaşmak kokar
kuşe kağıt olanları daha bir güzel kokar. hatta ingilizce hazırlık sınıfında aldığım jackpot kitabını sadece koklamak için kullanırdım. dersin ortasında burnumu kitabın arasına sokmuş vaziyette hocaya yakalandığım çok olmuştur. bir de workbook kitabı vardı ama ona çok ısınamadım. böyle daha bir soğuk gibiydi sanki. renk falan yoktu, sadece siyah ve beyazdı. oxford'dan özel olarak geliyordu vay anam vay.
içinize çekersiniz derin derino kokuyu, okumaya başlamak istemezsiniz hemen. kapağını incelersiniz, arkasındaki yazılanları okursunuz, şöyle bir daha sayfaları karıştırıp öyle başlarsınız.
yeni birini tanımak gibidir bir kitabı okumaya başlamak, hemen sokulmak istemezsiniz yavaş yavaş anlamaya çalışırsınız ya bir insanı; onun gibi birşey. **
enfiye çeken adamlar gibi bir şişeye doldurabilsem ve canım istedikçe derin derin içime çekebilsem çekerdim. kitap kokusu ve koku kavramının ilahi bileşimi ise (bkz: das parfum) olmalı.