insanlarla tanışmaktan öte nasıl tanışıldığı yönünü seviyorum ben. mesela bazen uzun bir yolculukta, bazen bisiklet yarışında, bazen birinin gelip "yanına oturabilir miyim" demesi, bazen rastgele aynı ortamda bulunmak, bazense sözlükte tanışarak.
hiç beceremediğim eylem. asla birisiyle gidip tanışamam. ulan insanın doğası bu ama yapamıyorum. samimiyetsiz geliyor çünkü bana.
mesela üniversitenin ilk günleri üç beş kişiyle tanıştık ettik. adamları sonra görüp selam veriyorsun, adam seninle tanıştığına dair bir belirti göstermiyor. görmemezlikten falan geliyor. hayır nedir yani at kafası?
o yüzden ben kimseyle tanışmama kararı aldım. ha biri gelir selam verirse başım üstüne. zaten şu anki en iyi dostlarım da böyle tanıştıklarım. benim ilk adım attıklarım hep yalan oldu.
son 1-2 aydır hemen her gün yeni birileriyle tanışıyorum. hayatımın hiçbir döneminde bu kadar yeni insanla karşılaşmadım. tanıştıkça da aslında insanların ne kadar basit yaratıklar olduklarını anlıyorum. sadece egomuzu öyle şişirmişiz ki kendimizi karışıkmış gibi görmekten keyif alıyoruz. insanları manipüle etmek öyle kolay ki. senden ne istediklerini, ne beklediklerini anla yeter. o isteklere uygun davranıyormuş gibi yaptığınızda tasmalarını elinize geçirirsiniz. farkına bile varmazlar. çünkü egoları o kadar kuvvetlidir ki sizi yönettiklerini düşünürler, övünürler kendileriyle. oysa durum tam tersidir. siz onlardan istediklerinizi aldıktan sonra eğer biraz zeki iseler farkedebiliyorlar ne yaptığınızı. tabi iş işten geçmiş oluyor. sonra kötü adam oluverirsiniz. neden? çünkü onun egosunu alt üst ettiniz.
farklı bir dünya tanımaktır bazen. birileriyle tanıştıkça birçok bakış açısı, birbirinden enteresan değerler, yargılar görürsün ve her biri hayatına ufak da olsa bir şey katar. o yüzden tanışın tanıştırın tanışalım.
Yeni insanlarla tanışmak, yeni umutlar yeşertip yine aynı sonlarla bilinmezliklere yelken açıp kaybolmak.
Bu böyle malesef; her zaman kendimizi aynı umutlarla kandırıp hiç tanımadığımız insanlara inanıyoruz...peki sonuç.