yeni doğmuş bebeği tuzlamak

entry23 galeri0
    1.
  1. tuzliym de kokma lafına ilham kaynağı olandır.
    1 ...
  2. 2.
  3. Yanına ekmek te koyun korkmasın bebecik .
    1 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. Ter değil, ten kokmasın diye yapılmıştır. Kilo kilo tuzlarla değil bir çimdik tuzla yapılmaktadır.
    Onun bunun üstüne atmayı bırakıp sembolik bir eylem olarak düşünürsek g.tlerimiz hayli rahat edecektir. Di mi yani, ne var ki bundadır?

    Şaman geleneğidir.
    1 ...
  7. 5.
  8. Ter değil, ten kokmasın diye yapılmıştır. Kilo kilo tuzlarla değil bir çimdik tuzla yapılmaktadır.
    Onun bunun üstüne atmayı bırakıp sembolik bir eylem olarak düşünürsek g.tlerimiz hayli rahat edecektir. Di mi yani, ne var ki bundadır?

    Şaman geleneğidir.
    0 ...
  9. 6.
  10. yeni nesil anne babaların bilmediği gayet doğru bir uygulama. eskiden bebeği kokmasın diye tuzlarlardı. amaç buydu. bu arada kullanılan tuz bebeğe zarar verecek ölçüde değildi tabi. aşırı kullaım varsa bu tabi ki yanlış olabilir.
    1 ...
  11. 7.
  12. Beni tuzlamadılar bişeyim eksik değil mesela.
    0 ...
  13. 8.
  14. (bkz: yok artık ebenin hörekesi).

    ilk defa sozlukten duydugum sacma bir harekettir. yanına salata filan da yapın oturun cenin yeyin bari...
    1 ...
  15. 9.
  16. Benim bildiğim Ruslar soğuk suya falan sokuyor daha dirençli olsun diye çocuklar ama tuzlamak nedir? ileride metrobüste kokmasın diye çocukluktan alınan önlem falan mı?
    0 ...
  17. 10.
  18. beni tuzlamışlar ama terleyince ahır gibi kokuyom mk.
    ama yinede tuzlanmak güzel.
    1 ...
  19. 11.
  20. ilk defa duydum .bir yaşıma daha girdim . 53 oldum .
    1 ...
  21. 12.
  22. Bir de kırlangıçlar geldiği vakit, bir aya gelirler, bebeğin ağızına tükürülecek, erken konuşur.

    Heheh.

    Bir hurafedir. Beslenme alışkanlıklarımızla doğru orantılı olarak kokacağımız hesaba katılmaz.
    0 ...
  23. 13.
  24. ufaklığı tuzlamadık teri leş gibi kokuyor.

    beni tuzlamışlar terim hiç kokmuyor, test etmek isteyen yanacıma yanaşsın.
    1 ...
  25. 14.
  26. kadim kültürümüzde olan uygulama. çok bilmiş batı tıbbı ile yetişen yeni nesil onbinlerce yıllık birikimi redetti. bu gün hastahane ve hastalık hasta bolluğu var. hem de tedavi ederken diğer yarının sağlığını bozan bir lanet hap ilaç kültürü.

    sizin tıbbınızın da sizin de allah belanızı versin.

    --------------

    insan dünyaya geldiği anda tuzlarlardı eskiden. Şimdiki nesil çok şey bildiği(!) için tuzlamaz çocukları. Bu bilgiçliği yüzünden hikmeti, dolayısıyla sağlığını kaybetti.

    Yine eskiden köylerde geveze olan çocuklar için ‘seni tuzlayan şöyle olsun’ diye beddua bile yapılırdı.

    Bu yazıda ‘tuzun zararları’ndan falan bahsetmeyeceğim. Çünkü bu cümle tümüyle yanlış! Zararlı olan tuz değil, modern insanın kendisi.

    Sağlık Bakanlığı geçtiğimiz yıl her zaman yaptığı gibi bir yanlış adım daha attı ve lokantalardaki tuzlukları kaldırttı. Onlara sorsanız iyi bir şey yaptılar. Oysa yaptıkları, bir şey yapıyormuş gibi gözükmekten ibaret.

    Çok mu eleştiriyoruz? Çok mu acımasızız?

    Bu konuda kararınızı vermeden önce, olup bitene bir bakalım sonra verirsiniz hükmünüzü.

    Tuz, Allah-ü Teâlâ’nın en büyük nimetlerinden biri. Onsuz bir hayat mümkün değil.

    Bilim ve endüstri, metalaştırmak için H2O’ya indirger suyu. Yine aynı endüstri ve bilim, tuzu da ‘NaCl’ yani ‘sodyum klorür’e indirger. Böyle yaparak bu maddeleri basite indirgeyip, sıradanlaştırır.

    Oysa bir tuz kristali insan bedeni için gerekli olan 84 minerali ve eser elementi barındırır içinde. Oranları da tam vücudun ihtiyacı nisbetinde.

    Köylüler bilir, Yüce Yaratıcı dağlara belirli aralıklarla kaya tuzları serpiştirmiştir. Dağda dolaşan veya merada otlayan hayvanlar bu taşları yalayarak tuz ihtiyaçlarını giderirler. Köylü çobanlar sağılmayan hayvanları her Cuma günü öğleye doğru bir su kenarına getirirdi. Bu sayede çoban Cuma namazını kılar, sahipleri hem hayvanlarını fiziki kontrolden geçirir, hem de tuz yedirirlerdi.

    Tuzsuz bir yaşam imkânsız mı? Elbette öyle!

    Şimdiki yediklerimiz tuz mu? Elbette hayır!

    Peki, ne yiyoruz? Pek tabiî ki siyanür!

    Şaka yapmıyorum, resmen ‘siyanür’ yediriyorlar.

    Tuz kaynakları çeşitli nedenlerle kirlenerek tuzun yapısı bozulabilir veya kirlenebilir. Tuzlarımızın çoğunda bunlarda var olabilir. Tek tek kaynak analizi yapmak gerek. Fakat biz bundan değil, insan eliyle eklenen siyanürden söz ediyoruz.

    iyi ama insan tuza neden siyanür ekler? Devleti hazretleri buna izin verir mi?

    Önce devletten başlayalım.

    Tarım Bakanlığı 31.12.2008 tarihli ve 27097 sayılı resmi gazetede 2008/69 numaralı ‘Renklendiriciler Ve Tatlandırıcılar Dışındaki Gıda Katkı Maddeleri Tebliği’ adlı bir mevzuat yayınlar. Bu tebliğin ekinde şu tabloya yer veriliyor:

    E 535 Sodyum ferrosiyanür
    E 536 Potasyum ferrosiyanür
    E 538 Kalsiyum ferrosiyanür
    Tuz ve tuz yerine geçen maddelere
    20 mg/kg
    Susuz potasyum ferrosiyanür cinsinden tek başına veya birlikte

    Aynı bakanlık resmi gazetenin 29.12.2011 tarih ve 28157sayılı nüshasında 1 Ocak 2013’den itibaren geçerli ‘Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliği’ yayınladı. Bu tablo yeni yönetmelikte de aynen yer aldı.

    Üretici mevzuatın yani devletin izniyle ürettiği sofra tuzunun her 1 kg’na 20 mg kadar; E535’, E536 veya E538’den yani Sodyum, potasyum veya kalsiyumun siyanür’ünden ekleyebilir.

    Sakın ekliyor olmasınlar?

    Tamda korktuğunuz gibi. Hangi tuz markasına el atsanız, E536’nın eklendiğini görüyorsunuz. inanmayan bir markete girip tuzların etiketini okusun. Bizim eve bu tür kanserojen tuzların girmesi yasak olduğu için, dün bazı marketlere gidip birçok markadan 1 kg’lık numune satın aldım. Hepsinin etiketinde E536 mevcut. Ancak ilginçtir, isimleri mevzuatta ifade edildiği gibi yazılmamış.

    Mesela bir marka ‘Silisyum dioksit E536 yazmış’, diğeri ‘topaklanmayı önleyici madde E536’ yazmış. Diğer bir marka ise topaklanmayı önleyici madde E536 yazmış, ama önüne ‘20 mg/kg’ ibaresi eklemiş.

    Bu madde nedir?

    Potasyum/Sodyum/Kalsiyum ferrosiyanürler, ileri derecede toksik/zehirli bir maddedirler. Bu zehir; asitler ve oksitleyici maddelerle reaksiyona girerek parçalanır ve yine üst düzey toksik bir madde olan Hidrojen Siyanüre (HCN) dönüşürler. Bu sayede kanın oksijen taşıma miktarını azaltırlar.

    E535 Sodyum Ferrosiyanür, E524 Sodyum Hidroksit’ten,
    E536 Potasyum Ferrosiyanür, E525 Potasyum Hidroksit’ten,
    E538 Kalsiyum Ferrosiyanür, E526 Kalsiyum Hidroksit’ten elde edilir.

    Çok farklı amaçlarla farklı ürünlerde kullanılan bu toksik/zehirli maddelerin ağız, boğaz ve midede yanmalarına, gırtlak zedelenmesine, iç kanamalara, baş dönmesine, alerjik reaksiyonlara hatta beyin kanamalarına bile yol açtığı biliniyor. Özellikle bebekler ve çocuklar için tehlike çok daha büyük.

    FDA (Amerikan Gıda ve ilaç Dairesi) bu maddelerin gıda katkı maddesi olarak kullanımını yasaklanmıştır.

    Ülkemizde bu ürünler serbest, serbest olmasına da, tuzda bu ne amaçla kullanılır? Sadece tozda topaklamayı engellemek için. Yani tuz kolay aksın diye. Eskiden evlerde veya lokantalarda tuzların içine pirinç veya nohut gibi tahıllar/bakliyatlar konularak akışkanlık sağlanırdı. Şimdi ise zehir konuyor.

    Bir zamanlar bir tuz markasının reklamı vardı: ‘… tuz akar akar’ diye. Şimdi ise tuzlar rahat akar ama bizde ölüyoruz. Bakanlıklarımız ise tuzumuzu zehirlemekle meşgul.

    Ne diyelim, Allah hepimize akıl fikir ihsan etsin. Ama idarecilerimiz, üreticilerimiz ve akademisyenlerimize daha fazla… (Âmin)

    Bu ve diğer katkı maddelerinin elde edildiği kaynakları, kullanım alanları ve yol açtığı riskleri merak ediyorsanız, lütfen bu kitabı cebinizden, çantanızdan eksik etmeyin.

    Peki, hangi tuzu tercih etmeli? Mesela Himalaya tuzunu tüketsek olur mu?

    Himalaya tuzu gibi tuzların kaliteli/kalitesiz olması ayrı bir tartışma konusu. Lakin ‘Himalaya tuzu’ diye herkesin aldatıldığını, soyulduğunu unutmamak gerek. Doğru tuz, kendi ülkemizde bol miktarda var. işlenmemiş, katkı maddesi eklenmemiş ‘kaya tuzu’ tüketilmeli. Ancak üreticiden mutlaka kirlilik vb analiz raporu isteyiniz. Çünkü bu tuzlarda da ciddi oranlarda toksik madde olabilir.

    facebook.com/kemalozercom
    twitter.com/cankemalozer

    ---------
    2 ...
  27. 15.
  28. Valla tıpta bize yararlıdır yapın demediler ama siz daha iyi bilirsiniz.
    0 ...
  29. 16.
  30. Ilerde büyüdüğünde ter, ten kokmasin, pişik olmasın diye tuzlanir. Kardeşimin tuzlandigini hatırladım bak simdi ağlaya ağlaya bitap düşmüş uyumus kalmıştı yavrum ona kiyamamis bende aglamistim. Abla yüreği ışte.
    2 ...
  31. 16.
  32. sadece anadoluda değil, diğer türk toplumlarında da yapılan uygulama.

    çocuğun kırkına kadar 3-4 kez uygulanır, 1 çay kaşığı tuzun eritildiği bir bardak kadar su cildine sürülür. böylece kötü ten kokusunun olmayacağı söylenir.

    herhangi bir faydası oluyor mu bilmiyorum. fakat bazı insanlar, rahatsız edici bir ten kokusuna sahip olabiliyorlar. belki bu rahatsız edici koku, kişiye göre değişiyordur. ayrıca burada bahsedilen terle alakalı değil, o herkeste var.

    ben, bir adetimiz olduğunu ve abartılmadan uygulandığı sürece bir zararının olmayacağını düşünüyorum. yaşlılar memnun olsun, adet devam etsin. eğer bir faydası varsa da zaman gösterir.

    not: doktorlar önermiyor, bunun bir faydası olmadığını ve aşırı tuz kullanıldığı takdirde çocuğun zarar görebileceğini söylüyorlar.
    3 ...
  33. 17.
  34. 18.
  35. 19.
  36. Baharatları da ekip fırına koydunmu mis.
    0 ...
  37. 21.
  38. biraz sirke ve limon tuzu ile turşusu bile kurulabilmektedir.
    1 ...
  39. 20.
  40. 21.
  41. ter ve ayak kokusunu önlediği ribayet edilir ki ben de doğru olduğuna inanıyorum. mesela beni tuzlamamışlar yazları günde iki üç defa yıkanıp bir kutu deodorant sıktığım halde hep hafif bir ter kokusu eksik olmaz.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük