tüm dünya zenginlikleri bir avuç elitin kontrolü altında olmalı, her birey denetlenmeli, çok uluslu şirketlerin çizdiği yolda köleleşmeli, ülkeler devletler tarafından değil küresel şirketler tarafından yönetilmelidir mantığıyla ortaya çıkmış olan yapı. dünyayı ele geçirmeyi, dünya kaynaklarına hükmetmeyi ve tek dünya devletini hedefleyen bu küresel elit 70 yıldır karar mekanizmalarıyla oynuyor. ulus devletlere karşı darbeler yapıyor. kontrgerilla, glodio, terör teşkilatları, cia hapishaneleri kuruyor, adam kaçırıyor, afrika'yı, ortadoğu'yu kana buluyor. silah sanayicileri de petrol şirketleri de uyuşturucu ticareti de onların elinde. bunların bize söylemek istediği şey şu; her yerde terör var, şiddet var. bunu önlemek için bir olmalıyız, tek devlet olmalıyız, küresel olmalıyız. peki bu nasıl olacak? uluslararası çıkarlara uyarak. ama uluslararası çıkarlardan kasıt ulusların arasında ve kılcal damarlarında dolaşan çok uluslu şirketlerin kârıdır.
dediğim gibi, bu elitler savaşlardan ve iktisadi krizlerden besleniyorlar. eskiden batı dünyasının tek düşmanı sovyetler ve komünizmdi. sovyetler çöktükten sonra islam coğrafyasının zenginliklerine göz diktiler. bu elitler 2. dünya savaşı'ndan çok kâr elde ettiler. örneğin nazilerin en büyük destekçilerinden biri olan farben isimli silah fabrikasının ortaklarından biri o silah fabrikasına destek veren standard oil şirketinin patronu olan rockefeller'di. bu savaşın sonunda rockefeller yüzlerce milyon doları kasasına attı. ama birleşik devletler bu savaştan 30 milyar dolar zararla ayrıldı. bu para dış ilişkiler konseyinin denetimindeki amerikan merkez bankasından borç alınarak harcandı. amerikan merkez bankası bir şirketti ve en tepedekiler dış ilişkiler konseyi üyeleriydi. bunlar her bir dolardan çok kâr elde ediyorlardı, çünkü amerikan bankacılık sistemi = tefecilik idi. savaş sırasında new york'taki bazı bankalar nazilerin parasını aklayıp kat ve kat büyüdüler. bu bankalardan birinin başında prescott bush adında biri vardı. daha sonra oğlu ve torunu da onun izinden gidip milyarder oldular. dediğim gibi, bu işte savaşlar çok çok kârlı. dolayısıyla; savaşlara girebilmek için kitleleri ikna edebilecek bahaneler lazım. örneğin 1. dünya savaşı'nda bir amerikan gemisi batırılıp bahane üretilmişti. 2. dünya savaşı'nda ise bu bahane pearl harbor saldırılarıydı. vietnam'da ise bahane amerikan gemilerine saldırı olarak açıklandı. yukarda bahsettiğim islam coğrafyası ile ilgili planlarda ise bahane herkesin bildiği bir olay olan 11 eylül.
sonraki yazıda, diğer baskı aracı olan küresel ekonomik krizlerden beslenmelerine değineceğim.
dünya büyük. amerika'nın böyle bir hedefinin olması hem çocukça hem de salakça.
Eğri oturup doğru konuşalım.
Abd'nin ekonomik gücü dışında hiçbir gücü yok.
Askeri gücü sıfır. *
stratejik zekası sıfır.
yönetme politikası sıfır.
politik yapısı sıfır.
öyle olmasaydı ortadoğu'yu o kadar askeri güçle benim ninem bile fethederdi ama abd ortadoğu konusunda askeri bakımdan sürekli hüsrana uğruyor. yakıyor, yıkıyor ama ele geçiremiyor. sadece zevkini çıkarmakla kalıyor. izlediği politikaları da sıfır, çünkü diğer devletlerle ilişkisi yalan-dolan-ikiyüzlülük üzerine kurulu.
yeni dünya düzenini kurabilmesi için;
öncelikle akıllı olması gerekiyor.
bilgi'yi doğru ve etkili bir şekilde kullanması gerekiyor ama başaramıyor işte.
internet ve medyayla propaganda yapmaktan başka hiçbir stratejik gücü yok ama artık kendi halkı da yutmuyor bunu.
varsayalım ki yeni dünya düzeni kuruldu ve dünyada bir tek ordu oluşturuldu.
iyi de kardeşim. bütün dünya size itaat etse dahi sizin kardeş bildikleriniz size ihanet edip yeni dünya düzenini -daha 1 yılını doldurmadan- yerle bir eder.
yani anlayacağınız yeni dünya düzeni hem çocukça hem de çok salakça bir hayal.
Arap ülkelerinin -amerika tarafından seçilerek hükümetin başına koyulan- başkanları tek tek aşağı iniyor. Türkiye daha da güçleniyor. Büyük islam Devleti gelecek inşaallah. Türkiye de lider olacak. Asıl yeni dünya düzeni bu.
sadece mason'ların bildiği söylenen, masonların uzun süredir bu düzen üzerinde çalıştıkları, bu yüzden kilit noktalara mason liderlerin yerleştirildiği düşünülen düzen. ne olduğunu belli bir sınıfa erişen mason'lar dışında kimse bilmemektedir sözüm ona; "kademe aldıkça size sırlar verilecektir" çekiciliğinin en çok merak edilen bir cevabıdır aynı zamanda yeni masonlar arasında.
bu saçmalığı kimler kurguluyorsa kafasında (patronlardan falan bahsediyorum) onlara tek sözüm şudur;
''rramı yersiniz anca''
daha bir yanardağ patlayınca uçaklarınız kalkmaz, ufo görünce yusuf yusuf edersiniz, güneş bir sezon ışınlarını fazla ülkenize verse götünüz kavrulur, hala düzen peşindesiniz. malesef dostlarım, bu dünyanın nüfusu her geçen gün çoğalacak. virüste yaysanız, atom bombası da atsanız, savaşta çıkarsanız bu çoğalmanın karşısına geçemeyeceksiniz. çünkü artık bir kadının hamile kalması ve çocuk doğurması olayında erkeğe bile ihtiyaç kalmadı hemen hemen.
bunun dışında krizleri siz yaratıyor olabilirsiniz ama dünya sizden bile daha kahpe bir yer. götünüzü de yırtsanız amacınıza ulaşamayacaksınız. bu dünya osmanlı'ya kalmamış, sizin hayatınız kadar hüküm sürmüş o adamlar dünya üzerinde, size mi kalacak zannediyorsunuz ?
dördüncü boyuttaki sürüngenimsi ırkın negatif beyin yıkayıcılarının etkisi ve kontrolü altında, tüm insan ırkının bir piramit yapısı içerisinde hapsedilmesi düşüncesidir. bunlar piramidin en tepesindeki seçkin sınıf olarak bilinen insan komitesini kontrol ediyorlar. onlar da, politikada, bankacılıkta, sanayide, ticarette, medyada, orduda vb. esas ulusal ve global kararları veren şebekenin alt seviyelerinde bulunanları kontrol ederler. sürüngenimsi ırk seçkin sınıfı, seçkin sınıf illuminati şebekesini, illuminati şebekesi de dünyayı kontrol eder. her alt seviye, üst seviyedekinin bildiğini bilmez ve hiçbir seviye de sürüngenimsi ırkın bildiğini bilmez. kısacası; çoğu insanın neyin parçası ve esas hedefin ne olduğunu bilmediği bir beyin yıkayıcı/kontrol edici cenneti.
enternasyonel çıkar sebepli politikanla yürümez işler
terör kanlı para ve bilimum hep karanlık işler
destursuz giren yabancı sermayaden kork
portatif modern yeşil yaşam 'hits from the bong'
farkettirmeden için de yeşeren postmodern kanser
faşizan entellektüel aydınlar ritüel
en çok satan kitaplarda kafanı yönlendiren savlar
top seller kitap rafında misyoner paragraflar
din elden gitti bazlı subjektif beyanatlar
manasını bilmeden medet beklenen dualar
konsomatriscesine cep boşaltan yasalar
kırbaç gibi vergiler kan emen bağnaz yarasalar
millet mi vekil seçer vekil mi milleti
kopan hayat damarlarında europan union illeti
egemenlik kayıtsız ve şartsız hep milletinse
garba hacedin ne batının eti ne budu ne
yarına engel pedogojik yalanlar falanlar
silah satışı desteklenmeli diyen bakanlar
kemalist olma tarzı büste bakıp bakıp iç geçirmek
prof doktor kuramsal metamorfoz yalanlar
panama kanalı kadar dar bakış açın kantarda
bi kaç gram çekti hürriyet kanımda ısrarlı
mondrosten bu yana kimler kaldı kimler gitti
zengin istifra ederse işçiler temizler yeri
sinegog duvarlarında sinememiş dualarla
filistinde mübalağ cengolundu hep fenalıkla
kliselerde ekspansiyonizm yanında kara bi liste
din denen böyle bişeyse ben egzistansiyalistem
amaçları dünyanın nüfus sayısını beş yüz milyona indirmekmiş, savaşlar, ölümcül virüsler, suikastlar, iç savaşlar ve buna benzer şeyler kullanarak. orta sınıf insanı yok etmek.
fehmi koru'nun 1991 yılında çıkmış kitabının ismidir de.
kitabın da 89 kasım ayından itibaren doğu avrupadaki değişimleri, mihail gorbacov'un şaşırtıcı hamlelerini, türkiye'nin bu değişimde bulunması gereken konumu açıklamaya çalışmıştır. o dönemde yerli ve yabancı basında çıkan haberler ve makalelerden yararlanmış tekmilli bir analiz yapma düşüncesiyle bir kitap oluşturmuştur.
kitaptaki temel iddia sovyet tehlikesinin bitmeye yüz tuttuğu o yıllarda birinci dünyanın (kapitalist ülkeler) yeni düşmanının islam dünyası olduğu şeklindedir. bu iddiayı margaret thatcher'ın yeni düşman söyleminden yola çıkıp o yıllardaki birtakım olaylarla da destekliyor. kitapta henüz çökmemiş fakat çökmekte olan sovyet rejiminin ve kurulmakta olan yeni dünya düzeninin canlı tanığı olan bir yazarı okuyorsunuz. o yıllara ait bir gözlem fırsatı...
yeni dünya düzenini irdelemeden evvel yeni dünya ve eski dünya kavramlarını anlamlandırmak klavuz niteliğinde önem arz etmektedir.
buna göre, eski dünya insan varlığının çok eski zamanlardan beri yer aldığı kıtalar keşiflerinden önceki bilinen yahut varsayılan dünyadır. yani eski dünya afrika, avrupa ve asya kıtasından ibarettir. amerika ve okyanusya ve buna bağlı olarak diğer ada ve kara parçaları sonradan keşfedildiği için yeni dünya olarak adlandırılmışlardır. elbette ki eski dünya kavramı var iken bu ismi geçmeyen kıta ve kara parçalarında da insanlar yaşamaktaydılar.
fakat aynı, doğu, batı, uzak doğu, ortadoğu gibi literatürümüze girmiş ve kime göre neye göre sorununu da beraberinde getirmiş kavramları kendilerini merkeze kabul ederek ötekileştiren avrupa, bu yeni dünya - eski dünya kavramını da kendi algılayış biçimiyle tüm dünya adına kabul göstermiştir.
konu eğer yeni dünya düzeni ise işin bir de politik bakımdan farklı bir yeni dünya - eski dünya tanımlaması ortaya çıkmaktadır işte bu politik tanımlama bizim ilgilendiğimiz bölümü oluşturmaktadır.
politik tanımlamaya göre ;
yeni dünya kavramı üzerine bin bir çeşit tanımlama yapılmış olmasına rağmen, günümüz dünyasında global kontrolün, denetimin ve yönetimin başındaki liderliğe ve dünya jandarmalığına soyunmuş ve dünyanın çehresi kendi çıkarları doğrultusunda zorbaca veya değil, ahlaki ya da değil fakat kesinlikle küresel düzeyde adil olmayan şekilde şekillendiren, dünyayı kutuplaştırıp kendilerini merkeze oturtan ülkeler olarak tanımlamak abesle iştigal etmeyecektir.
elbette yeni dünyayı malta eriği olarak bilenler de her zaman var olacaklardır. onları da yadsımamak gerekir.
peki eski dünya nedir?
ülkeler, ırklar ve dinler bakımından dünya, yüzyıllardır uzun vadede güç dengelerinin sürekli değiştiği bir mekan olmuştur insanlar için. işte eski dünya da yeni dünya önce hakimiyeti üstlenen şimdilerde out olmuş ülkeler ve bölgeler için kullanılan tanımlamalardır. (orta doğu, güney amerika, arap yarımadası gibi eski uygarlıkların hüküm sürdüğü bölgeler)
yeni dünya düzeninin başlangıcı bundan yıllar yıllar evvel ta kavimler göçünden başlar. büyük iskenderin perslere karşı zaferinden birinci dünya savaşı kadar uzun bir zaman dilimini kapsar. yani yeni dünya düzeni kavimler göçünden başlayıp birinci dünya savaşı sonrasında tamamlanmıştır.
gerçi birinci dünya savaşından sonra ikinci dünya savaşının ve sovyetler birliğinin yıkılması da yeni dünya düzenine etkileri olmuştur ama bu da hala devam etmekte olan bir sürecin parçasıdır.
tüm bu verilere dayanarak yeni dünya düzeni, kutuplaştırılan dünyada küresel ve lokal emperyalizmin, küresel kapitalizmin, tek elden yönetimin, dinlerarası diyalog adı altında sürdürülen tek renkli bir dünya politikasının, kültürel dezenformasyon ve sömürünün, başta amerika olmak üzere kurucuları ve uygulayıcılarının reva gördüğü düzendir. yeni dünya düzenine göre ayakta kalamayan zayıf ülkeler ve kıtalar, yeni dünya düzeni ülkelerinin birer sömürgesi haline getirilmiştir. zaten ayakta kalamayan ülkelerin neden ayakta kalamadıklarının cevabı da yeni dünya düzeni odaklı bir sorundur. bu sömürge haline getirilen ülkeler, ikinci dünya ülkeleri, üçüncü dünya ülkeleri, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler olarak adlandırılabilir.
fakat şimdilerde yeni dünya düzenine rağmen dünya yeniden şekillenmeye ve güç dengelerinin değişimine, yeni düzene ve pek tabi öncesinde kaosa gebedir. fakat bu bahsedilen denge değişimi de uzun vadede yıllar belki de yüzyıllar sürecek bir evredir.