tahta bavulunuz ve sazinizla geldiğiniz vakit sazini haydarpasa istasyonun önünde iki elinizle kaldirip, ''istanbul istanbul seni yenicem laaaa....'' diye bagrirsiniz sonra gideceğiniz yerin adresini sorarsiniz. iste oraya otobusle, tabanvayla, vapurla gider allah der ise baslarsiniz. belki insaata siva yaparken o guzel sesiniz ile türkü cigrirsaniz (huma kusu tavsiye edilir) memduh un tipli bir adam ''aman allahim o ses'' deyip sizi unlu yapar. daha sonra ilerleyen zamanlarda ununuze un katar show falan yapar hatta milletvekili adayliğiniza bile aciklarsiniz. bundan yaklasik 30 sene evel urfali birisine bu formulu verdim o biçim köseyi döndü. ondan dolayi bu recete yuzde yuz kesindir. ben niye yapmiyorum? benim recetem farklidir. ama kendi recetemde cikan milli piyango ikramiyesi ile tuttum kenefe actim. böylelikle istanbulda kenefler krali oldum. **
boğaz turu yapın. 7 ytl'ye 1.5 saat süren yolculukta süper yalılar, okullar, oteller, köprüler vs. görüyorsunuz. eğer bu aralar yaparsanız roman abramovich'in yatını da görebilirsiniz. yalnız etraftaki tekneler içinde duran korumalara ev sÂhibi edÂsıyla gaza gelip selam falan vermeyin, biz verdik sallamadı bile ipneler...babalarının denizi ya.
yurt araştırması için giden tazecik sabi sübyanlar iseniz , arabanız ve kalacak eviniz yoksa , tatile gider gibi valiz valiz eşya götürmeyin.
sonra hepsini kendiniz taşımak zorunda kalıyorsunuz , bir de muhakkak suretlen bir aksilik çıkıyor otele yerleşmeden önce birkaç yere uğramanız gerekiyor filan , elinizde onca yükle.
yok yere işkence. gerek yok yani. iki tişört bi kot yeter. maksat ayak alışsın.
öğrenci olarak geliyorsanız, ilk sene de hazırlıksanız ya da 1. sınıf olunuz fark etmez keşfedebildiğiniz kadar keşfedin istanbulu. sonra vakit bulmak zor olur.
ilk taksimi öğrenir insan. güzeldir ama tıkılıp kalmamak gerekir. mesela bir tarihi yarım ada var, eski istanbulluların oturduğu kısım. tramvay hattı boyunca (beyazıt, sultanahmet, eminönü arası) yürüyerek gezin görün derim. eminönünde durup bi balık ekmek+bira+deniz tripodunun verdiği nirvana hissini yaşayın. hattın devamı kabataşa varır. beşiktaş iskelesine yürümek de çok güzeldir ama aynı gün içinde bu kadar çok yürümeyin. bu noktada akbilinizi çıkarıp (yeni gelenlere okul hemen akbil vermiyor, kaydınızı yaptırdığınızda karaköy olsun topkapı olsun bi yerden acilen akbil edininiz.) otobüse bininiz. beşiktaş iskelesine vardığınız vakit oradaki çay bahçesinde denize nazır bi çay-simit yapmazsanız ayıp olur. sonrasında vapura atlayıp kadıköye, üsküdara geçebilirsiniz ya da avrupadan ayrılmayıp bi ortaköy de yapabilirsiniz. anadolu yakasındaki kıyıyı gezebildiğiniz kadar gezin (moda, çengelköy vb). anadolu yakasındaki bu kıyıların karşılarındaki avrupa kıyıları pek öğrenci mekanı olmasa da boğaziçi üniversitesinden boğazı bi görün. oranın öğrencisi olmanıza gerek yok, içeri çok rahat giriyorsunuz (gece gündüz) ve kennedy denilen prof. ların takıldığı bi yer var orayı buluyorsunuz. işte boğazı da en güzel ordan görüyorsunuz. orda şarap içince başka yerde şarap içesiniz gelmiyor. ama kennedye gece gidin. arada bekçi amcalar gelir, buraya girmeniz yasak derler. aaa öyle mi tamam gidiyoruz deyin giderler.
sonra mutlaka adaları bir gezin. özellikle büyük adaya gidin, faytona binin, bisiklete binin, piknik yapın.. bi de sevgiliniz varsa tadından yenmez bu dediklerim.
pierre loti tepesini de görün. üşenmeyin bi çay kahve de orda için haliçe nazır. bi de oraya giderken simit götürün, bulamayıp üzülüyorsunuz sonra.
gidebildiğiniz kadar konsere gidin. konserine gitmeyi hayal ettiğiniz gruplar ayağınıza geliyor. bunun için bütçeyi sağlam tutun.
son olarak istanbulu sevin derim, sevmiyorsanız ciddiyim hiç gelmeyin. adamı delirtir sevmezsen bu şehir çünkü yaşamak epey zor. sevmeden katlanılacak gibi değil.
ulaşım konusunda da karmaşık olabilir.
öncelikle ana duraklardaki akbil gişelerinden bir adet akbil edininiz.-6 ytl idi en son.- kalıcı değilseniz de işiniz bitince geri verip, paranızı alacaksınız. ve de kar edeceksiniz.
akbil edindiğimize göre;
otobüs: otobüslerin üzerlerinde nereye gittikleri semt semt yazar. ama özellikle gideceğiniz bir cadde ya da bölge varsa otobüs şöförüne sorunuz.
anadolu yakası için, kadıköy' de iki büyük durak vardır. biri direk vapurdan iner inmez karşınıza çıkandır. biri de vapurdan indiğinizde sağa dönüp, dümdüz yürüdükten -bir süre- sonra sol taraftadır.
avrupa yakasında bir çok büyük durak var tabii. ben deniz yolunu kullandığınızı düşünürsem, eminönü'ndeki durağa ulaşmak için vapurdan indikten sonra sağa dönüp yürüyeceksiniz. köprünün altındaki geçitten geçtikten sonra görürsünüz durakları zaten.
eğer ki akbiliniz yoksa veya var da boşsa otobüs şöföründe akbil bulunur. 1.35 ya da 1.40 ytl karşılığında o akbilini kullanabilirsiniz.
hareket amirliklerine bineceğiniz otobüsün peronunu sorabilirsiniz. kendiniz bulmaya çalışmayın, zorlanmanız doğaldır.
otobüste mümkünse oturun, eğer değilse de artislik yapmaya çalışmayın tutunun. yoksa kafanızın gözünüzün dağılma ihtimali yüksek. trafik bu belli olmaz. bir de tutunduğunuz yere yapışmayın lütfen. yolcu geldikçe ilerlerseniz hem siz hem de diğerleri rahat edecektir. illa ki bulunduğunuz yerde kalmak isterseniz size sürtüne sürtüne geçecek insanları göze almanız gerekir.
yeşil otobüslerde telefon yasaktır.- telefonu sessize almak kapatmak değildir.- sonra fren tutmaz, savruluverirsiniz. veya son gelen klimalı otobüslerde sıcaktan pişersiniz.
mavi renkli otobüsler halk otobüsüdür. akbil yanında, para da verilebilir. içlerinde bir adet muavin bulunur. ya yaşlı bir amcadır ya da saçları jöleleyip bağrını göbeğine kadar açmış bir insan evladıdır. öğrenci tipli değilseniz öğrenci parası -90 ykr- vermeyin paso sorar yoksa öğrenci kimliği de kurtarmaz inat eder paso diye.
durağa gelmeden önce düğmeye basın, gelince değil. eğer ki ineceğiniz durağı bilmiyorsanız şöföre söyleyin, o size gelince söyler.-çok yardımseverler maşallah-
vapur: en şahane ulaşım aracıdır bilindiği üzre. mümkünse yaz kış dinlemeyin dışarda oturun. eğer ki deniz dalgalı-hava rüzgarlı- gibiyse alt balkonlarda oturmayın. ıslanırsınız, yazık olur. 3 katlı vapurların terası en şahanesidir. dışarda oturun, izleyin işte delirtmeyin insanı. dışarda oturun.
martılara simit atma fantezisinde ısrar ediyorsanız insanların olmadığı bir köşe bulun. aşağıdakileri de düşünün. kafaya simit yemek hoş bir şey değil. evet.
tramvay: öncelikle yanlış yöne gitmeyin. -iki yönlü malum.- yazar zaten. baygın sesli teyzenin de dediği gibi "lütfen kapı önünde durmayınız. orta kısımlara doğru ilerleyiniz." inme zamanınız yaklaşınca insanlardan izin isteyerek kapıya yanaşırsınız. panik yapmayın.
bir de dişiler için not: eğer ki açılıp kapanan koltuklara-sinema koltuğu gibin işte- oturduysanız ve etek giydiyseniz kalkarken dikkatli olun da tepenize çıkmasın o etek. etek giyen erkekler için de geçerli tabii bu, kızmayın.
nostalji tramvayı: illa binecekseniz de cam kenarında olun. ama ben binmeyip yürümenizden yanayım. -bunlardan bir adet kadıköy bahariye' de bir adet taksim, istiklal caddesi'nde bulunur.-
metro: özellikle taksim metrosu için çok çok aşağı inersiniz. korkmayın. ayrıca çıkışta artislik yapıp da merdivenleri yürüyerek ve hızlı hızlı çıkmaya kalkmayın. bir de sizi yerlerden toplamayalım. -özellikle sigara içenleredir bu uyarı.- nefes darlığı yapar fazlasıyla. basınç değişikliği falan da var aniden tabi.- yok artık. burada yazar abartıyor.-
bir de söylemezsem olmaz sarı çizgiyi geçmeyin.
funiküler: kabataş için; o koca makaralara bakayım derken kaçırmayın aracı. ayrıca oturmak için kasmayın 1 dk sürüyor yolculuğunuz zaten.
tünel için;- ki ben buna funiküler demek istemiyorum tünel lan o. adı da tünel.- akbille geçeceksiniz -ki ben size baştan akbil alın dedim değil mi? bak hiç dinliyor mu?- 2 tane turnike akbil için gerisi jetonlu geçiş içindir. teknolocik görünenler akbil için işte. bindiğiniz yönün aksi yönünden inersiniz. -hani illa durmadan kapıya yöneleyim derseniz diye.-
minibüs: bunlardan avrupa yakasındansa anadolu yakasında daha çok karşılaşırsınız. mavi, açık sarı renkli falan olurlar genelde. bindiğinizde gideceğiniz yere göre para ödersiniz. bozuk para vermeye çalışın, küfür yemeyin.
dolmuş: bostancı-taksim, taksim-kocamustafapaşa gibi hatları vardır. taksi renginde küçük minibüslerdir. -yanlış saymadıysam 11 kişilik bunlar.- uzun mesafeleri kısa sürede giderler. otobüs ve minibüse göre pahalıdır ama tekrar söylüyorum hızlıdır. tabi durmuş bir istanbul trafiğinde hiçbiri işe yaramaz. -bu araç şu ramazan reklamlarında içinde pide+yoğurt paylaşılan araç işte.-
taksi: özellikle 4 kişiyseniz taksi tutmak kısa mesafe -yürünmeyecek kadar uzun olsun tabii- çok uygun olur. 12 den sonra taksiciye reca ederseniz ve o da iyi günündeyse ve de gideceğiniz yer biraz uzaksa gündüz tarifesi açabilir. gideceğiniz caddeyi direk söyleyin, biliyor musunuz demeyin alınırlar.-hassas bizim taksiciler.- bilmiyorlarsa söylerler zaten.
dolmuş taksi: bildiğiniz taksilerin belli duraklar arası işleyenidir. -benim kullandığım bostancı-bakırköy misal- 4 kişi ücret bölüşülür, biraz daha indirimli olarak.-en son bostancı-bakırköy 7.5 ytl idi- her saatte bulunur.
uçak: röheh yok artık.
bu kadar zır zır konuştuğuma bakmayın, istanbul' da ulaşım çok kolaydır. her şey yazar zaten. sorsanız söyler herkes.
istanbul'a hoşgeldiniz. Bu kocaman şehir ondan korkmazsanız herkesi bağrına bastığı gibi sizi de bağrına basacaktır ama uymanız gereken kuralları vardır istanbul'un. ilk olarak asla toplu taşıma araçlarında insanlara yer vermeye kalkmayın hemen anlaşılır istanbullu olmadığınız çünkü bu şehirde kimse kimseye yer vermez. Ev tutacaksanız kirası ucuz olsun diye uzak semtleri tercih etmeyin. Şehrin içinde de ucuz evler bulmak mümkün tabii biraz eski ve küçük olanlar ucuz olur bunu da unutmamak gerek ama merkezi bir yerde oturduğunuz takdirde hem paradan hem de zamandan tasarruf edeceksiniz unutmayın. Borç isteyene borç vermeyin parayı alır gider bir daha ara ki bulasın o adamı koskoca şehirde. Tekrar karşılaşmanız milyon da bir ihtimal * Tinercilerden, sokak çocuklarından, şarapçılardan korkmayın. Onlara insan gibi davrandığınız da aslında onların hayvan olmadığını göreceksiniz, korkmanız gerekenler insan görünen hayvanlar vardır ki onlar fark edilmesi zor iyi kamufle olmuş tiplerdir. Ev sahibinizle iyi geçinin aksi takdirde anında kapının önüne konarsınız. Evinize arkadaşlarınızı çağırmayın bi kere gelirlerse ev otele döner bir daha toparlayamazsınız. Parti falan vermeye kalkmayın burası istanbul kocaman bi şehir her gece bin tane etkinlik var çıkın hepbirlikte dışarda eğlenin. Ne denirse densin her bulduğunuz büfede yemek yemeyin çünkü tavuk eti diye martı eti, kırmızı et niyetine eşek eti yemeniz olasılıklar dahilindedir aman dikkat. istanbul'da su paralıdır. Allahın suyunu damacanayla para karşılığı alırsınız bu koca şehirde yazık ki. Musluktan akan suyun akıbeti ise kimse tarafından bilinmemektedir. içilmesi tavsiye edilmez. istanbul'a ayak bastığınız andan itibaren çantalarınıza paranıza pulunuza ee tabii bide arka tarafınıza * sahip olun, zaman da kötü büyük şehirde. Yok kardeşim burda yaşanmaz diyorsanız tutmayalım hemen geldiğiniz gibi sağdan sağdan geri dönün bize bırakın biz yaşarız bu şehirde. Havası suyu kirli de olsa, sokakları tehlikeli de olsa atın ölümü arpa dan olsun der yine de yaşarız *
aslen; görmeden tarif edildiği zaman korkutucu olabilir.
öyle şurda in, burdan aktarma yap, şu meydandan şuraya git felam.. insan anlamlandıramayabilir tabii. "ulan ne bu sanki deniz aşırı gidiyoruz" diyebilir. haklıdır.
öyle değil ama meraklanmayın. -yüreğinize su serptim. aferin bana.-
efendim bir de kadıköy var tabii.
öncelikle bir maruzatım olacak: lütfen boğa' da ya da karşıdaki iç çamaşırı mağazasının önünde birileriyle buluşmayın. hele ki iç çamaşırı mağzası önünde asla ve asla.
neyse ben yine kıyıdan başlayım anlatmaya.
şimdi efendim kıyıda iskeleler haliyle. * iskelerden sonra koca bir pembemsi bina göreceksiniz. -sanırım istanbul üniversitesi konservatuarı orası. yamuluyor da olabilirim, dikkatsizlik.- yanında inşaat felam var korkmayın. büfeler var. insanlar yemek yer önünde sürekli. bir tane kapsamlı gazete bayii var orda aradığınız dergiyi genelde bulursunuz.
sonra otobüs durakları var. denizi arkanızaq aldığınız zaman minibüs-dolmuş durakları sağ tarafta otobüs durakları sol tarafta kalır.
neyse geldik caddeye. rıhtım caddesi orası. üzerinde pastaneler, simit sarayları, otobüs şirketleri var.
rıhtım caddesinde -denize arkanızı dönün yine- sola doğru yürürseniz karşınıza tepe nautilus* denen kocca alışveriş merkezi çıkar. fazla yürümeyin e-5 e çıkarsınız maazallah.
şimdi meşhur boğa' ya -altıyol- doğru çıkalım. o pembe bina demiştim ya, onun biraz çaprazında geniş bir cadde var yukarı doğru çıkan.-tarif özürlü olduğumu daha önce de söylemiştim.- işte köşede hosta piknik, zümrüt fotograf, simit sarayı, kahveci- hani şu meşhur olan marka eski bilmem kaç yıllık olan. hatırlayamadım adını.- gördüyseniz doğru yerdesiniz. ordan yukarı doğru yürürken boğayı görürsünüz zaten. koca hayvan.
evet boğayı da gördük. bahariye' ye çıkalım o zaman. çıkalım çıkmasına da nasıl tarif edeyim ben şimdi yönü? tramvay yolunun gittiği yön. -eh benden bu kadar- tramvay yolunu takip ederseniz boğadan sonra "bahariye' ye çıkma" durumuna emin adımlarla yaklaşıyorsunuz demektir.
işte burada da mağazalar var bir sürü.
gelelim kadife sokak' a. şimdi bunun için tarifi sorarak alın artık. --yukarı doğru çıkarken sağdan bilmem kaçıncı sokak ama tam tarif etmeye yeteneğim yok daha önce de belirttiğim gibi. hatırlayamıyorum.- rexx sineması' nı bulduysanız tamamdır.
şimdi burada meşhur olan bir gitar cafe var. bir de benim kişisel önerim olarak racon and samosa var.-cafe diyelim bunlara.-
yine buradaki güzel ve bilinen yerler olarak; karga bar, buddha bar var tavsiye edebileceğim. bir de metal severler için zincir var bildiğim. evet.
not: rexx' in önündeki insan evlatlarından korkmayın. onlar da insan, sevelim bağrımıza basalım. - o kadar da değil tabii.-
yemek konusunda klasik fest fuudçulardan öte bir yer öneremeyeceğim. mc donalds, burger king, ayvalık tostçusu gibi..
evet kadıköy konusunda bundan teferruatlı bir şey yazamam sanırım.
esen kalın, sıcak havada fazla gezmeyin, boğanın üzerinde foto. çektirmeyin.
birisiyle eskaza kavga ederseniz ve farzı misal adamı döverseniz ordan hemen uzaklaşın. bu sizin için hayırlı olur. neme lazım 10 dakika içinde elinde çivili sopalar olan 15-20 kişilik maganda sürüsüne kurban gidebilirsiniz.
diyelim istiklal'e çıktınız. diğer arkadaşların da belirttiği gibi aval aval bakma hadisesine kesinlikle girmeyin. zira susuz götürürler adamı. yeter ki andaval olduğunu anlamasınlar.
tinerciler sigara isterse verin. para isterlerse yine cüzi bir miktar verin. canınızdan daha önemli değil ya.
ulan aslında boşa anlatıyoruz.
bugün televizyon denen gavur icadı sayesinde, benim 26 yıllık istanbul'lu olarak bilmediğim yerleri bile biliyor anadolu'da ki insanlar...
kimse kimsenin yüzüne bakmadan yürür burda, insanlar sürekli koşturur, herkes bir yere yetişecekmiş sanırsınız. acelesi olmayan da öyle yapar aslında, önemli bir olay yok, korkmayın. korna seslerini en çok burda duyarsınız, size yeşil ışık yansa da arabalar durmadan karşıya geçmeyin, herkesin acelesi var burda, dikkatli olun, burası istanbul.. sakın, şaşkın, korkmuş, ürkek bir halde etrafa bakınmayın, acemi olduğunuzu anlayan her kişi bunu değerlendirecektir. seyyar satıcılar, dilenciler, anketörler, hiçbiriyle konuşurken durup cevap vermeyin, aceleyle yürüyerek "hayır", "sağol", "acelem var", falan deyin, aceleniz varmış gibi yapın, anlayacaklardır.. dedim ya burası istanbul. birine adres sorduysanız, birkaç kişiye daha sormadan o adrese gitmeyin, çoğu kez birbirini tutmaz. en önemlisi istanbul dışından geldiğinizi asla söylemeyin, misafir muamelesi görmezsiniz, gördüğünüz hiçbir şeye şaşırmayın, çünkü burası istanbul!
eğer istanbul'a gelince karakterde oynama yaparak metalci, gay, solcu falan olmayacak iseniz hemen geldiğiniz memleketle ilgili dernek veya vakfı bulun.
eğer gideceğiniz yere nasıl gideceğinizi bilmiyorsanız en az iki farklı kişiye yol tarifi sorun eğer ikisi de aynı değilse sakın daha efendi gözükenin sözüne inanmayın bir başkasına daha sorun.
ağız birliği etmiş gibi şerefsizler, üsküdar adliyesi bir buçuk saat aranır mı arkadaş?
eğer üniversiteyi kazanıpta istanbula yerleştiyseniz yaz ortası maz ortası demeyin hemen gidip grip aşısı olun. acayip bi oynak havası var bu şehirin, insanı yaz ortasında yataklara düşürür. eğer kaldığınız yerde yurt ise daha kötü, başta ana yok baba yok. bana bişey olmaz demeyin hemen gidip grip aşısı olun.
- dolmusa veya minibuse binilince para bindikten hemen sonra verilir.
- beşiktaş ile maslak arasındaki hattaysanız ve minibüse binecekseniz, eger minibüs şöförü elini düz yapıyorsa maslaktan sonra ayazağa'ya devam edecektir, eğer eliyle sağa doğru işaret ediyorsa maslaktan istinye sahile inecektir.
- biri size "eminönü iskelesi'nde buluşalım" derse; kadıköy'den eminönü'ne giden vapurların kalktığı kadıköy'deki iskeleden bahsetmektedir, eminönü'ndekinden değil.
- isterseniz en pahalı yere gidin, fıçı bira yine de kalitesizdir.
- birbirlerinden farklı olan tramvay, hafif metro ve metro terimlerini iyi öğrenin.
- istanbul'da, istanbul'dan çok alakasız 5 ada bulunmaktadır. mutlaka uğrayın: (bkz: prens adaları)
- yürüyen merdivende sabit duracaksanız, sağa çekilin.
- beyoğlu, bağdat caddesi, nişantaşı ve bebek'e haftasonları arabayla gitmeyin. taksi güzel bir vasıtadır.
- hiç bir taksiciye yolu bilmediğinizi ima etmeyin.
- eğer taksim'de takılacaksanız, ilk işiniz galatasaray lisesi'nin büyük kapısının yerini ezberlemek olsun.
- avrupa yakasında gazi mahallesi, çırçır, hacıhüsrev, tarlabaşının arka sokakları, ömer hayyam, piyalepaşa, halkalı, anadolu yakasında da ümraniyenin ücra köşeleri, dolayoba, mustafa kemal, yavuztürk gibi mekanlara takılmayın, bilhassa gece 12'den sonra.
- topkapı sarayı topkapı'da değil; gülhane askeri tıp akademisi gülhane'de değil; binbirdirek sarnıcı'nda 1001 direk yok; vefa bir semt adı.
bol,bol orospu çocuğu görürsünüz. arabanızı park ederken biri yanaşır gel abi gel... ooop ne oluyoruz derken park edip inersiniz para ister ne parası hayırdır burası otopark mı dersiniz ki adam der ki buraya ben bakıyorum...
duyduğunuz/okuduğunuz herşeyi elinizin tersiyle bir kenara itin; sadece şehre merhaba deyin ve istanbul'un farkına varın. istanbul'un içinde istanbul'u bulmaya çalışın; eğer bulduysanız kuvvetle muhtlemelen ömür boyu sürecek bir bağlılık başlamış demektir.
sakın öyle keşfederim güzel boğaz bilmem ne falan diye gelmeyin bir b.k yok buralarda hep çalışmak var para kazanma derdi ve çabuk olma sanatı vardır herkeslerin acelesi vardır. kaza yaparsınız trafik beklersiniz ama karşı taraf beklemez acelesi vardır basar gider sizde mahkemelerde sürünürsünüz... gelin gezin zaten bağımlıda olmazsınız koşa,koşa kaçarsın a.k istanbulun dersin...
nargile içmek için tophaneye gidin, mümkünse bu ziyaretinizi perşembe gününe denk getirin, çünkü perşembeler nargilecilerin hemen arkasında bulunan istanbul modernin ücretsiz ziyaret günü.
taksimdeyken, açsanız ve nakit sıkıntısı yaşıyorsanız, ağa camiinin sokağındaki sofram pide kurtarıcınız olacak.
ulaşım için mümkünse deniz ve demir yolunu kullanın, genç kalırsınız, sinir krizi geçirmezsiniz.
yeniköy, kanlıca gibi uzak semtleri ziyaret edin, aşiyanda boğazı seyredin.
bakırköye gitmeyin, kadıköye bir uğrayın (bkz: akmar pasajı)
ortaköye akşam geç saatte yada sabahın çok erken saatlerinde gidin.
fotoğraf çekmekten hoşlanıyorsanız makineyi yanınızdan ayırmayın, her an fotoğraf çekmek isteyebilirsiniz istanbulda.
adalara gitmeyi unutmayın, yalnız yanınızda bir bilen olsa çok daha keyifli oluyor.
maçka parkında, hatta hiçbir parkta gece yalnız dolaşmayın.