yeni başlayanlar için hakikaten süperdir. Bi kere liseden kalma aile baskısı, milletin her iki lafından birinin "öss" olmadığı bir ortam falan çok çekici.. Bu yeniliklere alıştıktan sonra ise sıradan gelir.
Al bak temmuz bitti hala okula gidiyorum böyle rezalet olmaz..
arkadaş ortamlarında ön plana çıkmak için abuk sabuk hareketler, maymunluklar yapmayın. hatta mümkünse ilk başlarda yalnız takılın. bu sizi gizemli ve çekici yapacaktır.
yurtta kalacaksanız dolabınız için sağlam bir kilit almayı unutmayın. eğer evde kalacaksanız, kiralayacağınız evin kaloriferli olması ilk önceliğiniz olsun.
hocalarla iyi ilişkiler içinde bulunun. mümkünse hepsi sizin isminizi bilsin. bunu hocalara yalakalık yapın anlamında söylemiyorum, okul ortamında farklı bir duruşunuz olsun yeter.
ilk başlarda hocalardan sizin gözünüzü korkutmak için 'derslere gelmeyenleri devamsızlıktan bırakırım' şeklinde laflar duyabilirsiniz. bunların tamamı değil ama çoğu blöftür, yemeyin.
'üniversiteye girdim, artık her gece çılgınlar gibi sevişeceğim' tarzı hayalleriniz varsa, hiç endişelenmeyin. her gece farklı bir kız/erkek size sevişme teklifinde bulunacaktır.
ne kendinizi bir şeye çok kaptırın ne de mahrum edin o şeyden kendinizi. kendi kurallarınızı ve sınırlarınızı bilin,yıkılmaz duvarlarınız mutlaka olsun. dersleri asla boşlamayın yoksa pahalıya patlar.
ben artık üniversiteliyim diye artizlik yapmayın, sizin ile birlikte oradaki herkes aynı statüde.
eve çıkacağınız kişiyi iyi seçin okumaya niyeti olanları tercih edin.
iibf li ev arkadaşı her zaman kafanızı çelebilir. devam zorunlulukları olmadıkları için ipim kuşağım takılırkar.
sorumluluk sahibi olun. üşenmeyin asla hiç bir şey için.
aşk meşk işine çok takmayın, olursa olur zaten hayatınızın amacını o yapmayın.
eğlenin bol bol son demleriniz çünkü.
ders kaçırmayın, kaçırdıysanız bile notları edinin. sınav öncesi tek çalışmak yerine 2-3 kişi çalışın. duymak okumaktan daha etkili bir yöntem.
nasıl olsa devamsızlık yok, gelsin batak partileri, gitsin içki partileri dersen babayı biter o okul. özellikle ilk sene çok önemlidir bu durumda. ipin ucu kaçtı mı bi kere, yakalayamazsın valla. okursun 7 sene. millet doktor olur sen turizmci olamazsın kalırsın öyle.
ekranda "x üniversitesinin y bölümüne yerleştirildiniz." yazını görünce sevinç çığlıkları atar ve bir bok oldum sanar insan. yatağa yatıp da gelecek günler düşünülünce iç taraflardan bir ses " lan resmen uzak diyarlara gidiyorsun, napacaksın oğlum/kızım?" derken diğer taraftan bir ses "beni hangi maceralar bekliyor acaba?" diye düşünmekten alıkoyamaz kendini.
gün gelir evet. hayata yeniden başlanacak gün. eşyalar toplanır. anne sürekli gelip " canım yavrum, güzel evladım" der sarılır, aranızda derin bir sessizlik olur. hani o gitme dese gitmeyecek kadar güçlü bir bağ sizi annenize ailenize doğru çeker. lan bir bardak suyu bölüşemediğiniz kardeşiniz " ne yani, şimdi sen burda olmayacak mısın?" nidalarıyla buruk buruk gezer ortalarda. yolculuk vakti gelir, en baba erkek bile tutamaz gözyaşlarını kolay değildir bir hayata atılmak, üstelik de sevdiklerinden koparak. hatta ve hatta babanızı bile ilk kez ağlarken görebilirsiniz.
gelirsiniz bilmem ne şehrinin otogarına. nefes alamadığınızı hissedersiniz bir müddet, içinizi kaplayan derin bir korkuyla tabi sahip olduğunuz heyecanı da küçük görmemek gerek. hadi kampüse doğru gitme işini servistir falan halledersiniz. o yurt yolları taştan şarkısı fon müzik olarak beyninizde çalarken siz elde bavul akılda hayaller yoldasınızdır.
gelirsiniz yurt odasına. hapishane odasından farksız. dolaplar göt kadar oysaki siz bunu hiç hesaba katmamış 38478927 bavulla gelmiştiniz eve yerleşircesine. açarsınız dolabı bok götürüyor. "off, annem olsa ne güzel hallederdi lan" dersiniz sonra anlarsınız, artık her işini kendin yapacaksın oğlum, bunu sen istedin. bavuldan eşyalar çıkar teker teker, sanki hepsinde evin bir kokusu anısı varmışçasına yavaş yavaş yerleşir her şey. bir bavul yerleştirmenin bu kadar üzüntü vereceğini daha önce hiç hesaba katmamıştınız değil mi?
yurdun size verdiği battaniyedir, şudur, budur için aşağıya iner alırsınız. ama yastık kalmamıştır. neyse dersiniz haftaya gelir. çıkarsınız yukarı odaya tekrar. bavulda bir şey kalmış mı kontrol edersiniz, bavulun en üst gizli gözünden sıkıştırılmış kuş tüyü yastık çıkar. ( gerçektir vallahi, hayat işte) o an o andır işte. şimdiye kadar "hayır, ben uzakta ayaklarımın üstünde duracağım, yaşamayı öğreneceğim,cart curt" her türlü sallamanın bittiği andır işte. başlarsınız hüngür hüngür ağlamaya. oda arkadaşlarınız da gelir, yerleşir. tanımadığınız etmediğiniz bir ton enteresan tip. özellikle yurtta kalacaksanız ilk 2,3 gün yemeğe dahi yataktan kalkmazsınız, olanları kabullenememe, her şeyin üstüne gelmesi gibi ruh hallerinden geçersiniz.
neyse, dersler başlar, yeni sınıf arkadaşları, hadi hepimiz yeniyiz, şehri gezelim görelim ayaklarıyla geçer günler. en boktan adama fazladan değer verdiğinizi öğretir geçen günler size. en güvenilmeze güvendiğinizi, en safını akıllı sandığınızı ya da en akıllısını salak. yanılgılarınızı öğretir yani. 3-5 kuruşla bir hayat geçirmenin ne demek olduğunu, aç kalmanın da dibine kadar doymanın da neler olduğunu öğrenirsiniz. yurttaysanız suyun bile değerini öğrenirsiniz lan. belirli saatlerde verilir yurtlarda sıcak su çünkü. hatta o hiç pas vermediğiniz amaaan eve gidince yaparım lan deyip önünden geçtiğiniz umumi tuvalaetler var ya onlardır artık yeni mekanlarınız. her katta tek tuvalet olduğundan umumiden farklı değildir çünkü.
dersi de tadarsınız hayatı da ama üniversite dersten çok hayat okuludur. en sağlam dostlukların da düşmanlıkların da var olduğunu anlarsınız, anlamazsınız da yaşarsınız. yani her şey yaşaya yaşaya öğrenilir. milletten duyup da "aman be o da olur mu? yalandır, yalan" dediğiniz her şey size mümkün gelmeye başlar.
eve çıkarsınız, bu sefer de çamaşırdı, bulaşıktı, yemekti, ev arkadaşıyla sorunlardı, faturalardı derken dersleri bile unutursunuz. önceden eğilimli oldukları için bayanlar pek az sorun yaşasa da bu konularda erkeklerin rahat bir %75'i zorlanır. ama an gelir de 4lüyü toplar da batak atmaya ya da pokere başlarsanız tüm dertler uçar gider. sabaha karşı istediğiniz saatte istediğiniz şekilde eve gelebilmenin rahatlığını yaşarsınız. ama akşama doğru uyandığınızda "akşam yatmayı bilmiyorsun, sabah kalkmayı" diyen bir ses hep içinizde, özlenen yerinizdedir. eve gelince burna gelen yemek kokusunu özlersiniz. yani iki ucu boklu değnektir.
zordur, üniversiteye yeni başlamak hele hele uzak diyarlardaysa. ama başlayıp, şehre alışıp, ortamı da yapınca tadından yenmez denilen olay gerçekleşir. içinizde bir taraf hep özlem doludur. memlekete gidersiniz bura özlenir, buraya gelirsiniz memleket özlenir. enteresandır anlayacağınız. yıpratır, yonta yonta adam eder insanı.
öncelikle burası bir cennettir efendim... şanslısınız... hayat burda başlamıyor ama buraya bekleme odası diyelim. burda bir şey öğrenmezsiniz yani akademik olarak. üniversite de ülkemizde farazi bilgilerle donatılmış... yani o aptal saptal şeyler üniversitede de var.
ikinci öğretimsen şanslısın ve adeta taşak tartarsın ama örgün biraz kötüdür. işçi gibi olursun! evden okula okuldan eve.
hepsini geçelim asıl mevzuya dönelim efendim...
karı ve kız mevzusu...
bak oğlum;
üniversiteye yeni gelen ve daha koklanmamış kızlar çoktur. bunları açacam diyorsa işin zor ama olmayacak değil! açılmışlar zaten belli ve kabak çiçeği gibi ortadadır. tavsiyem şu;
her gördüğüne asılma ama her boş gördüğünü affetme. bulduğunu götür ama fazla ortalığı kaldırma. sosyal ol ve ortamdaki saplardan farklı ol. dershane sıralarında genel öğrenci tipi şudur;
gözlüklü ve ya gözlüksüz gömlek içine tişört giyen beyaz ya da esmer tenli ve hafif sivilceli tiplerdir. sen bu çüksüzlerden farklı ol.
nasıl olurum diyor isen;
sen bir kere üniversiteye gelmişsin ve artık hayatına kendin yön verebilecek insansın. güven gerek... kendine bir güven.
enstürman ve biraz kendine has iyi olduğun spor ya da hobiler olabilir. kendi içinde çeşitliliğin var ise bu iyi bir özelellik.
kadın milleti sıradışı sever oğlum. cool ol birader. sakin ağır ama yeri geldiğinde kahraman ol hepsi bu!
espiri yapacağım diye kasma. çok rahatım diye de siki, taşağı mindere serme.
"fazla ders calışıp inek damgası yemeyeyim" demeyin. kendinizi mümkün mertebe geliştirin. her gün adam gibi bir gazete okuyun. haftalık yayınları takip edin. derslerinize iyi calışın. mümkün oldugu kadar bölümünüzü iyi tanıyın. alanınızla ilgili cok eser okuyun. ama tabi ki tüm bunlar kafayı kitaptan kaldırmayıp kendini hayattan soyutla demek değil. onları da yap. ama ayarında.
tekrar diyorum. "inek" damgası yemekten korkma. zira bi hikaye ya da sehir efsanesi, her neyse vardır:
aşırı calışkan öğrenci:
- hocam arkadaşlarım benimle "inek" diye dalga geciyorlar.
kurnaz hoca:
+ boş ver oğlum, ilerde de sen onlarla "öküz" diye dalga gecersin.
yapmanız gerekenler bazı şeyleri unutmak ve bazı şeyleri hatırlamak.
türkiye'de yaşadığınızı hatırlayın, amerikan gençlik filmlerindeki üniversite hayatını unutun.
üniversiteye kapak at rahatsın sözünü unutun, finaller ve vizeler sözlerini hatırlayın.
üniversitede kızların hepsi veriyormuş yalandır unutun kerhane değil orası.
kime teklif etsen kabul ediyormuş, unutun. karşıdakini etkileme sanatını hatırlayın.
dersler kadar başka hedelere de ilgi gösterin sonra pişman olursunuz.
üniversite hayatı eğlence ve zorlukların birbiriyle entegre olduğu ve gerektiği gibi değerlendirirseniz size olumlu geri dönüşleri olabilecek hayattır.