burcunun özeLLikLeri-duygusaL,romantik,fazLasıyLa evciLdir...
yaratık oLaraksa denizLerden yandan yemiş gibi yürüyerek insanLarın biraz midesini kaLdıran ayrıca bazı türLeri kızartıLarak bacak tarafındaki eti yeniLiyor oLmaktadır.
hareketLi hayvan işte bıcır bıcır bişe.
Çabuk sinirlenen, sinirlendikten sonra da gözü hiçbir şeyi görmeyen canlı. Ölümüne dövüşürler. Bir sopayla iki yengeci birbirine bulaştırın, çok geçmeden sizi unutup kavgaya tutuşacaklardır.
geçenlerde ilk defa gördüğüm şirin şey. burcumdan mıdır nedir bir sempati duydum nedense. böyle eve alıp besleyesim geldi. yan yan yürümesiyle gönlümü fethetti. gözlerine vuruldum. yanlız elleşmezsen biraz, kolay kolay yürümüyorlar bunu farkettim.
edip canseverin "kirli ağustos" adlı şiirinde de yengeç bir hayli anlatılır:
"belirsiz olan ne?
ölülerden
boşalan yeri doldurur doğa
yansır beyaz hayvan
kemikleri,taşıllar
yok oluşun içinde
iri bir yengeç sırtı
arasıra.
ben ki yengeçleri bilirim
daha çok.birini
yıllar var unutamadım
dönüp duruyordu bir taşın
etrafında
sanki bir hırçınlıktan
damıtılmış ya da bir
sıkıntıdan
ve geçer gibiydi tekrar bir
başka sıkıntıya
gömüldü kumlara iyice,
şöyle bakındı
gördüm kendi büyüsüyle
keserken kıskacını
o gün bu gündür anladım
ağrıyı, taşıdım da.
büyüdür ölüm, külrengi
harcıdır sonsuzluğun
bir vahşet gibi yaratılır
orda umut
gerer kayalar kaburgalarını
katırtırnakları arasında
arabalar biter, atlar birikir
bir tanrı gelir belli belirsiz,
ne kadarlık bir
tanrıysa
büyüdür çünkü ölüm
külrengi harcıdır sonsuzluğun.
gerçi kurnazdır doğa, alımlıdır da
hergün biraz olsun geri
verir aldıklarını
sızar kentlere, evlere
dölyataklarına
bir gün ki ölü bulmuştum
kendimi,
korkmuştum
öyle bir yok olma saatinde,
bir kuytuda
sanırım boynumdaki bu
yara izi ondan
kaplanır sabahları göğe
uzansam
geceden kalma bir yıldızla
buz rengi bir yıldızla.
ve uykum
yeni bitmiştir daha, üstelik
geri veriliyordur bana
düşlerimin o karmaşık
mimarisi
dalgalar susmuştur çoktan,
denize gümüş
sikkeler gibi
harcanıyordur
aşağıdan yukarıya
yukarıdan aşağıya
nedense her başlangıçta bir
acı vardır.sabah
kuşatır bu acıyı önce
eskiyip gider sonra da
ve yengeç batırır göğsünün
ortasına kıskacını
tam göğsünün ortasına.
artık
görüp göreceğiniz ölü bir
yengeç
kabartmasıdır
her gümüş sikkenin
üstündeki
yalnızca bir kabartma.
derken
kaskatı kesilir gök, fırlatıp
atar bir kırlangıcı
ürperir yosunlar, deniz
şakayıklar, batık
gemiler
yaşlı balıkçılar
sandallarında
kayalar, balık sürüleri ve
fenerler
ve hayalet gemiler türer
çıkarak
kınlarından
yonulara döner tayfalar,
çarşı
camlara, aynalara
yapıştırılmış bitkiler
yoktur ki görünsün bir
intihar anının
gölgesi
ölü bir şeyin gölgesi yoktur
ki
fışkırır kazılardan birbiri
ardı sıra yengeçler
sütunlar, kemerler, eski çağ
mozaikleri üstünde
posta kurşunları üstünde,
kandiller ve
çanaklar
armalar, tapınaklar, yüzük
taşları üstünde
ve yengeç ki onca dönüşten
sonra geriye
yetişir kendi ölüm törenine
yeniden
ve ölüm, o gözüpek savaşçı
bir yandan kendi
büyüsüyle çizerken
yazgısını
yazar bir kelimelik tarihini
de.
belli ki bir yol bulmuştur
yengeç
kumlardan değil,
kendinden gidilen
bir yol
ne avr ki, rüzgar ileri
olduğu için külden
ölümden önce geldiği
içindir sezgi
duyar insan bu gereksiz
yüzgeçleri
iki gök arasında kımıldayan
tanımazsa da kendini bir
başkasının düşü
gibi.
üç kişiyle başka türlü
konuşulur, bir
kişiyle
kendini açıklar insan
bir vahşet gibi de olsa
yaratılır orda umut
hızlı bir ibreye döner
yürekse
yaşamını içerirken bir
yandan
işler ölümünü de.