yengeç

    5.
  1. tanıdığım iyi insanların burcu.*
    4 ...
  2. 3.
  3. burcunun özeLLikLeri-duygusaL,romantik,fazLasıyLa evciLdir...
    yaratık oLaraksa denizLerden yandan yemiş gibi yürüyerek insanLarın biraz midesini kaLdıran ayrıca bazı türLeri kızartıLarak bacak tarafındaki eti yeniLiyor oLmaktadır.
    hareketLi hayvan işte bıcır bıcır bişe.
    3 ...
  4. 46.
  5. 34.
  6. 70.
  7. Çabuk sinirlenen, sinirlendikten sonra da gözü hiçbir şeyi görmeyen canlı. Ölümüne dövüşürler. Bir sopayla iki yengeci birbirine bulaştırın, çok geçmeden sizi unutup kavgaya tutuşacaklardır.
    3 ...
  8. 29.
  9. geçenlerde ilk defa gördüğüm şirin şey. burcumdan mıdır nedir bir sempati duydum nedense. böyle eve alıp besleyesim geldi. yan yan yürümesiyle gönlümü fethetti. gözlerine vuruldum. yanlız elleşmezsen biraz, kolay kolay yürümüyorlar bunu farkettim.
    2 ...
  10. 47.
  11. 43.
  12. Çok şirin bulduğum yaratık.

    Evet öyle minicik yanyana duran gözleri var insanın böyle mıncıklayası geliyor. Ama zor tabi. Zor.
    2 ...
  13. 74.
  14. Bol proteinli lezzetli bir yiyecektir. Hamile kadinlara yemeleri ozellikle tavsiye edilir.
    2 ...
  15. 16.
  16. edip canseverin "kirli ağustos" adlı şiirinde de yengeç bir hayli anlatılır:

    "belirsiz olan ne?
    ölülerden
    boşalan yeri doldurur doğa
    yansır beyaz hayvan
    kemikleri,taşıllar
    yok oluşun içinde
    iri bir yengeç sırtı
    arasıra.

    ben ki yengeçleri bilirim
    daha çok.birini
    yıllar var unutamadım
    dönüp duruyordu bir taşın
    etrafında
    sanki bir hırçınlıktan
    damıtılmış ya da bir
    sıkıntıdan
    ve geçer gibiydi tekrar bir
    başka sıkıntıya
    gömüldü kumlara iyice,
    şöyle bakındı
    gördüm kendi büyüsüyle
    keserken kıskacını
    o gün bu gündür anladım
    ağrıyı, taşıdım da.

    büyüdür ölüm, külrengi
    harcıdır sonsuzluğun
    bir vahşet gibi yaratılır
    orda umut
    gerer kayalar kaburgalarını
    katırtırnakları arasında
    arabalar biter, atlar birikir
    bir tanrı gelir belli belirsiz,
    ne kadarlık bir
    tanrıysa
    büyüdür çünkü ölüm
    külrengi harcıdır sonsuzluğun.

    gerçi kurnazdır doğa, alımlıdır da
    hergün biraz olsun geri
    verir aldıklarını
    sızar kentlere, evlere
    dölyataklarına
    bir gün ki ölü bulmuştum
    kendimi,
    korkmuştum
    öyle bir yok olma saatinde,
    bir kuytuda
    sanırım boynumdaki bu
    yara izi ondan
    kaplanır sabahları göğe
    uzansam
    geceden kalma bir yıldızla
    buz rengi bir yıldızla.

    ve uykum
    yeni bitmiştir daha, üstelik
    geri veriliyordur bana
    düşlerimin o karmaşık
    mimarisi
    dalgalar susmuştur çoktan,
    denize gümüş
    sikkeler gibi
    harcanıyordur

    aşağıdan yukarıya
    yukarıdan aşağıya
    nedense her başlangıçta bir
    acı vardır.sabah
    kuşatır bu acıyı önce
    eskiyip gider sonra da

    ve yengeç batırır göğsünün
    ortasına kıskacını
    tam göğsünün ortasına.

    artık
    görüp göreceğiniz ölü bir
    yengeç
    kabartmasıdır
    her gümüş sikkenin
    üstündeki
    yalnızca bir kabartma.

    derken
    kaskatı kesilir gök, fırlatıp
    atar bir kırlangıcı
    ürperir yosunlar, deniz
    şakayıklar, batık
    gemiler
    yaşlı balıkçılar
    sandallarında
    kayalar, balık sürüleri ve
    fenerler
    ve hayalet gemiler türer
    çıkarak
    kınlarından
    yonulara döner tayfalar,
    çarşı
    camlara, aynalara
    yapıştırılmış bitkiler

    yoktur ki görünsün bir
    intihar anının
    gölgesi
    ölü bir şeyin gölgesi yoktur
    ki

    fışkırır kazılardan birbiri
    ardı sıra yengeçler
    sütunlar, kemerler, eski çağ
    mozaikleri üstünde
    posta kurşunları üstünde,
    kandiller ve
    çanaklar
    armalar, tapınaklar, yüzük
    taşları üstünde
    ve yengeç ki onca dönüşten
    sonra geriye
    yetişir kendi ölüm törenine
    yeniden

    ve ölüm, o gözüpek savaşçı
    bir yandan kendi
    büyüsüyle çizerken
    yazgısını
    yazar bir kelimelik tarihini
    de.

    belli ki bir yol bulmuştur
    yengeç
    kumlardan değil,
    kendinden gidilen
    bir yol
    ne avr ki, rüzgar ileri
    olduğu için külden
    ölümden önce geldiği
    içindir sezgi
    duyar insan bu gereksiz
    yüzgeçleri
    iki gök arasında kımıldayan
    tanımazsa da kendini bir
    başkasının düşü
    gibi.

    üç kişiyle başka türlü
    konuşulur, bir
    kişiyle
    kendini açıklar insan
    bir vahşet gibi de olsa
    yaratılır orda umut
    hızlı bir ibreye döner
    yürekse
    yaşamını içerirken bir
    yandan
    işler ölümünü de.

    [kirli ağustos 1970]
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük