bi türkümüz var onuda kimseye yedirtmeyiz diyerek bütün muşluların uğrunda göğüs göğüse mücadeleye girdiği türkü... zaten o çarpışmalardan sonra huş muş olmuştur.türkü bizimdir yani.
Atatürk'ün her dinlediğinde gözlerinin dolduğu ve "Türk askeri'Nin ölmek için Yemen'de ne işi vardı" demesine yol açmış türküdür. Saçma sapan bir sevda uğruna ölen dedelerimizi, atalarımızı düşündükçe, içimizde duydukça o hissi; Mustafa Kemal'den farklı bir şey hissetmezsiniz. dedesi yemen gazisi biri olarak bana ondan aktarılmış olan da şudur: o zamanlar Yemen'e gidecek olan tüm askerler elazığ'da toplanırmış. Oraya asker uğurlamaya gelenler çocuklarıyla, eşleriyle, abileriyle, amcalarıyla, babalarıyla helalleşirlermiş. Çünkü gerçekten de bir daha uğurladıkları insanın dönemeyeceğini bilirlermiş. Ölmeden gelecek olsa bile aradan yıllar geçeceği için kendilerinin sağ kalıp kalmayacaklarını bilmezlermiş. Bizim saf ve iyi niyetli askerlerimizin en çok görülen ölüm şekli ise sağda solda yerlerde yatan arapların "müslüm su" şeklinde yardım istemeleri sırasında yardım isteyen tarafından meşhur arap hançerleriyle katledilmeleriymiş. Kalleşçe yani. Bu türkü hepsini hatırlatır bana.
çok derin bir bilgi edindiğini sanıp her ortamda bunu satmaya çalışan insanların bildiğinin aksine; "burası huştur" değil "burası muştur" şeklinde olan türküdür. "burası muştur" diye söyleyenleri duyduğunuz yerde yırtık dondan fırlar gibi fırlayıp "muş değil olm huş o, muş'ta yokuş yok zaten" demek yerine biraz araştırınız.
her şeyi geçtim, yemen'de "huş" diye bir yer yoktur. bunları ben nerden biliyorum? an itibariyle murat bardakçı televizyonda açıklıyor bu konuları oradan biliyorum..
arapların katlettiği osmanlı askerlerinin üzerine yakılmıştır (bkz: kanal cephesi). lakin bizim memleketin insanları biraz unutkan, temiz , iyi niyetli. 95 sene önce bize bu türküyü yaktıranlar için şimdi ölüme gitmektedir. bazı ihanetler, vardır allah yapanın yanına bırakmaz... işte bugün o gün sanırsam. 1 . dünya savaşında osmanlı askerinin karnını deşip altın arayanlar şimdi ne haldeler görüyuoruz.
ahmet kaya'dan barış manço'ya, şebnem ferah'tan ibrahim tatlıses'e, safiye ayla'dan bülent ersoy'a, şivan perwer'den ruhi su'ya türk müzik dünyasında neredeyse her türün şahlarının yorumlamaktan kaçınmadığı ama hakkını verenin çok az olduğu türkü. onlardan biri için;
Yemen ellerinde Şehit olmuş onbinlerce Türk çocuğu ardından yakılan Ağıttır. aradan 90 yıllık bir süre geçer, ama bu ağıt Türk Milletinin gerçek evlatları, analarının yüreğinde her daim acı olarak kalır. Unutulmaz. Eğer ki bir köpek Arap! kardeşlerimiz derse yanımızda, biz yine o şehitlerimizi hatırlarız, üzülürüz, içimizden ağlarız, için için kanarız, nefretimizi içimize atarız ve ant içeriz.
en az Bu ağıt kadar acıklı olan yemen bizim neyimize ağıdımız da vardır. o da Her Türkte aynı etkiyi, duyguyu, hissiyatı ve düşünceyi yaratır. Son olarak da bütün arap dünyasına bir tane Türk evladını değişmem, bir damla Türk anasının gözyaşını değişmem diyelim. Arapların da arapellerinin de Allah belasını versin.
şu yemende akar sular akmıyor
cerrah gelip yaramıza bakmıyor
hastaların hiç birisi kalkmıyor
yemen çöllerinde kaldım ağlarım
mızıka çalındı
düğün mü sandın
al yeşil bayrağı gelin mi sandın
yemene gideni gelir mi sandın
tez gel ağam tez gel dayanamirem
uyku gaflet basmış uyanamirem
ana ben olurem oyy oy
inanamirem
beni öldüren oy oy oy oy
inanirem .