yarışmacıların sadece yemekler hakkında eleştiri yaptığında, olaylar kişiselleşmediğinde ve herkes birbiriyle saygı dolu bir uslüpla konuştuğunda izlenmeyen hatta yorum yapılmayan yarışma programı. sırf, antep li canan hanı ım kendinden fazla emin tavırları ile sık sık makyaj tazeleyen kızın edaları, bu hafta tat vermeyen bir program haline getirdi malesef. velhasıl, seviyoruz arızaları toplum olarak.
Bu haftaki yarışmacılardan ilker bey efendi duruyor.
Kendini güzel sanan Nil, tam bir kezban. Köyden indim şehire misali bir tip. Evet hafiften neydi kızın adı "o şimdi asker canı neler ister" diyen. işte onun biraz karikatür haline benziyor.
ismi galiba Sevda olan bayan yarışmacı iyi bir ev hanımı olmaya aday.
Pazularıyla gelecek vadediyor. Yakın gelecekte, daha da tombullaşıp bir iki çocuk doğurup (aynı oranda kocası da tombullaşacak) ve birbirlerine "aşkım aşkım" demeye devam edecek gibi görünüyor.
Ha bir dipnot daha o şık elbise, adeta bir pandaya giydirilmiş gibiydi. O kadar tombul pazularla öyle dekolte senin neyine be kardeşim?
bu hafta ''ben gurmeyim'' diyen hanım ablanın fıkra anlatsanıza ısrarlarına dayanamayarak fıkra anlatmaya başladığında ''temel'in yanındaki kimdi'' demesiyle anlatacağı fıkradan bir komik bir duruma düştüğü yarışma.
7. haftasının 2. gününde yemekteyiz ahmet'e fazladan 1 puan verilen yarışma.
matematiğim kötüdür ama 4 işlem biliyoruz allah'a şükür..
şimdi verilen puanlar şöyleydi: 7+7+6+6= 26 olması gerekirken adamlar "27" dedi. bi de ben toplayım dedim 26 çıktı. ondan sonra telefonun hesap makinesinden teyit ettim yine 26 çıktı. 1 puan çok şey demek. kan çıkar şefersizim...
edit: lan adam 27 puan almış benim, hepsi benim mallığım.
bugünkü programda ev sahibi, misafir fıkrayı daha anlatmadan anlattı sanıp "elahuahahuhehah" diye gülmüştür. (bkz: güldün 10 puan veriyorum) böyle de bir yarışma.
-bu akşam mönünüzde ne var süleyman bey?
-valla gurban ne yokki. bi sen yoksun, hahahaha espiri yaptım gusra galma.
-ehem ehem.. ana yemeğiniz nedir süleyman bey?
-ana yemeeemiz guru fasulyaa, yanında pilav.. bi de soğan gırdıkmıydı.. mımmmmmıhhh.. valla gelde yanında yatma.. yanında yatma yoksa senin hanım gızar..ha hahahaha gene gomiklik yaptım yemek öncesi...
diye uzayıp gider muhabbet, hâkiki aşçının mutfağında..
"duşa girmeden 1-2 dakika izleyeyim" diyerek izlemeye başlayıp takıldığım yarışma. bu yarışma arıza çıkartmak üzerine kurulu. istisnasız her yarışmacı, neyi bahane edip hoşnutsuzluğumu dile getirsem, neyi kullansam da arıza çıkartsam düşüncesinde. bir de show tv iç bilmem neler servisinin icadı, gurur kaynağıymış. show tv iç moronlar akademisinin gurur kaynağıdır. ama olaya bir televizyoncu gözüyle bakılırsa hakikaten dahiyane bir buluştur.
kendi aramızda uygulamaya koydugumuz, ilham kaynağı olmuş program. biz beş arkadaş hasan, mücahit, derviş, abdullah (kısaca adanalı apo) hüso ve ben.
menümü de çıkarttım. bu ayıları anca makarna doyurur. kendilerine 2 tencere makarna yapıcam. yanında ketçap bedava fidan merka ketçap büyük boy 2.10 ytlydi kaçırmadım aldım. bana puan olarak dönecek nasılsa. kaz gelecek yerden tavuk esirgemem.
korktuğum tek rakip ise adanalı apo. gerçekten çok iyi yemek yapıyor şerefsiz adana'ya her gittiğinde sanayideki kebapçılarından ne idüğü belirsiz bir et getiriyor çok lezzetli.
benim için kimin kazanacağı çok önemli değil tek maksatım 4 gün elimi kıpırdatman bu hayvanların yapacağı yemekleri yemek. kazanana 100 kontör ödül var. çok sk.mde değil.
eleştiri olarak bizde eleştiri yok. kötü yemek yapan küfürü yiyecek.
hakkinda bu kadar cok entry girildigine gore halk arasinda cok tutulan bir yarisma olmali. daha hic izlemedim ama hakkinda cok guzel bir yazi gozume carpti.
"Yemekteyiz"i izledim, anladım: Çürüyoruz!
Medya dev bir endüstriymiş, reytingmiş, reklam gelirleriymiş, " insanlar bunu istiyormuş " falan filan...
Hepsinin hikaye olduğuna inanmanın eşiğindeyim.
Açık söylüyorum...
Televizyonlardaki bu kötülüklerin başka bir gerekçesi olmalı!
Hatta paranoyaklaştığımı bile söyleyebilirim.
" Reality show "ların (özellikle de yarışmalı olanlarının) yapımcılarının aslında gizli bir tarikatın üyeleri olduğundan ve korkunç bir gaye uğrunda çalıştıklarından kuşkulanıyorum.
Sanki hepimizi " insan "ın yüce amaçlara uygun düşmeyecek kadar alçak; samimi olamayacak kadar sahte ve berbat bir yaratık olduğuna inandırmak istiyorlar.
Anladım artık; " Reality Show "ları seyretmek demek, çürümek demek...
Çünkü seyrede seyrede beş para etmez ödüller için başkalarının manevi cesetlerini çiğnemenin normal bir şey olduğunu düşünmeye başlıyoruz.
Çürüyoruz; çünkü bu programları seyrederken kötülüğümüzle o kadar çok yüzleşiyoruz ki, bu durum giderek kayıtsızlığa dönüşüyor.
***
Geçen gece " Yemekteyiz " yarışmasını izledim.
Yalnız tadım tuzum değil, bütün huzurum kaçtı!
Yazıklar olsun!
En çok da dünyanın en normal şeyiymiş gibi dedikodu yapan, birbirini aşağılayan, hasetten çatlayan, acınacak hallerini yalanlarla örten yarışmacılara yazıklar olsun!
Şimdi baştan başlayayım derdimi anlatmaya...
Tv'de insanlar evlilik için yarıştırılıyormuş, ayıp!
Şimdi de işsizler iş bulmak için yarıştırılacakmış! Rezillik!
iyi de bütün bunların altında ne kadar pespayece de olsa bir tür çaresizlik var.
Peki bu " Yemekteyiz " yarışmasına katılanlar neyin peşinde? Yarışmacılara bakıyorum. Hiçbiri 10 bin liralık ödül için bunları yapacak insanlar gibi gözükmüyorlar.
O halde...
Bunca edepsizlik, bunca duygusal sadizm ve yıkıcı rekabet sonucunda ne elde edecekler?
Ekranda görünmüş olmanın ne idüğü belirsiz kazancı için mi bütün bunlar?
***
Sofra nedir?
insan sıcaklığıdır.
Berekettir.
Yalnız mideleri değil ruhları da doyurur sofra.
Düşmanları barıştırır.
Biliyorum; günümüzün hır gürü içinde kalabalık sofraların tadını çıkarmakta zorlanıyoruz.
Doğru! Ama sofra kurmanın ve yemeği paylaşmanın manevi değerini unutabilir miyiz hiç?
Asla... diyeceğim ya...
Unuturuz! Böyle programları seyrede seyrede unuturuz!
Tamam! Dünya kötüleşti!
Tamam! Hayat rezil bir yarışa döndü!
Hiç değilse sofrayı bu çirkinliğe alet etmeyelim bari!
Yemek yapmayı içgörüden ve kültürden yoksun bir böbürlenme malzemesi ve sofrayı paylaşmayı birbirimizi aşağılama ortamı haline getirmek bir " reality " ise...
Ben pes ettim!
Son notum da şu...
Bu programdaki bazı yarışmacılar yemek yaparken annelerine telefon edip pişirme tarifi için yardım alıyorlar.
O sırada bir anne de çıkıp...
"Kızım sakin ol veya biraz daha tuz koy" demek yerine ne zaman " kızım o saçmalıkta ne işin var " diyecek?
cok dogru demis hasmet babaoglu, curuyoruz. ayrica ratinglerde bu yarisma ust siralarda gezinmektedir. demekki curumeyi izlemek bizim hosumuza gidiyor.
canım anadolu kültürümüzü pek tınlamayan yarışma modelidir, Ayni zamanda hazırlanan yemekler baza alinirsa, bütçe durumu pek elverişLi olmayan ailelerimizin çocuklarinin sofralarinda paçanga böğreğini aramasi, haliyla bulamamsi durumunda, Annelerine iç açıcı puan vermemelerine vesile olan yarışma tipide diyebiliriz.
Program başladi başlayali ailelerin birbirlerine, Az puan alma korkusuyla yemekli davetlerden kaçmasida gözlerden kaçmayan detaydir..
(bkz: bizde yemekteyiz dillendiriyormuyuz)
Her akşam yemediğinde ulan ne izleyeceğiz şimdi biz çabalarına karşı açıp, yemeği boğazımıza dizen, 400ytl mutfak harcı ile bir halt yapamayan adam ve kadınlar topluluğunun günümüze uyarlanmış adı. aynı kanalın bir saat sonra ana haber bülteninde 250gr kıyma ile kaç yemek pişirilir derdindeyken, hemen önce 5kişilk bir akşam yemeğine 400ytl vermesi merak uyandırıcı çirkin bir ironidir.
7. hafta yarışmacılarından kezban gibi görünen nil beni epey şaşırttı. Umduğumdan daha iyiydi. Hem kişilik olartak hem yemekleri hazırlayışı. Kızağıza haksızlık ettiğimi düşündüm.
7. haftanın en kılı tombul Sevda'ydı. Çok itici, tane tane konuşarak bir şey yaptığını sanıyor ama ne yazık ki,tam bir kenar mahalle kızı. Düzgün konuşmak için çok çaba sarf etse de olmuyor. Görünen köy lılavuz istemiyor.