bir kemal vardı kendi yapmadığı çiğ köfteyi ben yaptım diye millete yedirmiş o çiğ köfte hatrına aldığı puanlar ile birinci olup parayı kapmış ama tüm program boyunca italyan kökenli yarışmacıya erkeklik delikanlılık dersi vermeye kalkmıştı. bu adam demeye bin şahit isteyen karaktersiz karşısında alman erkan delikanlı mı delikanlı geldi gözümüze. valla çok takdir ettim. mert mi mert bir adam çıktı bu dansöz tavırlı alman erkan.
yani neymiş?
böyle takım elbise giyip sert sert konuşup tespih çekip delikanlılık nutukları çekmekle delikanlı olunmuyormuş değişik giyinip bir efemine olunca da ibne olunmuyormuş
almanya ayağındaki yarışma belki de naim, nika, nesrin ve mert den sonra en renkli kahramanlarına sahne oldu. karakterleri tek tek incelemek istiyor ve sabırsızlanıyorum:
karakterleri kendime göre açıklarken, erkan dan tüyo alıcam çünkü o gerçekten insan sarrafı olmuş.
hangi rollerdeyim ahu:
erkan ın da dediği gibi, hangi ipte oynadığı belli olmadan oynadığı oyun ortaya çıktı bu akşam. maskesi de düştü. hani bir laf var ya, takke düştü kel göründü. ilk günden burağa yaptığı sivrilik ve kendini gösterme çabaları ile erkan a dost görünmeye çalışırken arkasından kazdığı kuyuları ile tam bir sinsi kadın imajı çizmişti. ancak bu gece en az kendisi kadar çatlak olan ordulu sarışın kadın, onu çok iyi benzetti. bir önceki gece erkan ın evinde bal börek tavırlar sergileyen iki kadın resmen birbirine düştü. erkan bir zil takıp oynamadı onların bu tutumuna. birinci oldu ama haketmedi.
çakma külkedisi sonradan görme sarışın * :
normal gözükebilme yeteneğine sahip bir deli olduğunu final gecesine kadar anlayamamıştık. konuklarına yemek servisi yaparken, dış sesin kendisine yönelttiği; "eğer beğenmezlerse ne yaparsınız?" sorusuna; "gözlerini oyarım" diye cevap verdi o tiz sesiyle. ahu ya; "o peyniri ekmeğine sürüp de yiyeceksin" falan dedi. kısacası herkesi evinde terbiye etmeye çalıştı. sinir hapı falan kullanmaya başlayıp görgü eksikliği için de bir seminer falan almalı ki bir daha evine gelen misafirlere dangalak gibi davranmasın.
maki burak:
son derece cahil ancak onun bu cahilliğinin yaşı ile alakası yok. belki bir on sene sonra da aynı görgü bilgi cahilliğini sürdürecek eminim. masalara vurup; "benim para kazanmam lazım" demesi ve erkan a; "beni okutmayan ne olsun?" tarzı laflar etmesi bir nevi dilenmekti. açık kalan ağzımı elimle kapamışım. arkadaşlar birbirlerine beni gösterip gülmüşler. neyse. bir de bu masada sürekli çiğlik yaparken efendiliğini bozmayan erkan ın ona bakışı çok hoştu doğrusu. erkan kaşlarını çatıp burağa bakıyor ve içinden yüzde yüz "ne banal" diye düşünüyordur kesin.
şaşkın hanımağa hülya:
herkesin burnuna koymadığı kadın hülya aslında içlerindeki en saf ve en temiz kadındı. içinden gelenleri dobra dobra söyledi. erkan konusunda tüm söylediklerine katıldım canı yürekten. erkan da onu temiz ve içten olduğu için sevdi. bu ikiliye ben de katılıp, çarşı pazar dolaşmak isterdim. masadaki kavgalar süresinde sadece korku dolu ifadeler ile milleti süzüyordu. ben en çok ona bakarken eğlendim.
yaşam tarzları modernleşen insanların misafir ağırlamadaki kabalıklarının hat safhaya ulaştığının göstergesi. eskiden tabağından at yelesi çıksa ev sahibini rencide etmemek adına gıkını çıkarmazdın. şimdi herkes kendi saçını tabağa koyup iftira atacak hale geldi azizim.
önce puan verip, sonra o puanı haketmedi diye birbirlerine girdikleri sahne koptuğum sahnedir. Uleynn silah zoruyla verdin puanı vermeseydin. Bu kadar görgüsüzü birarada gördüm ya, helal derim.
millet dilenci durumuna getirilmiştir, yemek yarışmasıyla bile sadaka dağıtılmaya başlanmıştır. durum avrupa'nın göbeği almanya'ya bile sıçramıştır.dilenci muamelesi gören halk idari sınır tanımamaktadır.