belki öğretecek kimsesi yoktur. belki yaşı geçmiştir, 'bana da öğret' demeye utanıyordur, belki toydur. belki...
netten öğrenmese yemek kitabı diye bir oluşuma meyl etmesi muhtemeldir. kitapdan öğrense kimse laf etmez, ne de olsa kitap okuyordur. kitap okumaktan zarar gelmez. yemek yapmayı öğrenemese bile sırf kitap okumasıyla bile koca bulur o.
götünü devirip yatmayan, bişeyleri yapmaya çalışan bayandır. bilmemek değil öğrenmemek ayıptır diyerek taktir edilmesi gereken kişidir. bunu birileri için yapıyorsa, paha biçilemez.
üniversiteyi şehir dışında kazanırsın. yurt yerine evde kalmayı tercih edince yemek yapmak da senin görevin olur. anneye gitmeden önce ne arıcam ya internet var ben ordan bakıp yaparım tarzında bir artistlenme durumu olur. annenin daha sonraları bu lafını yüzüne vurmaması için mecbur internetten bakarsın. ama yemekler çok da güzel olur.
bu hanımefendiler için bazı marketlerde ' tembel avrat reyonu ' adı altında reyonlar açılmakta ve izdiham yaşanmaktadır. Aslında haklılar, çalışan bayanlar için yemek yapmak bir zulüm halini alabiliyor çoğu zaman.
üniversiteye giden kızlrımızın düştüğü durumdur, anneleri evde kızlarına kıyamaz sen otur kızım ben hallederimlerin sonunda, kızın evlilik yaşı gelir, kızımız internet çağında yetiştiği için yemek kitapları yerine interneti tercih ederler.
söz uçar yazı kalır.
sonuçta netten öğrenmeyenlerde sözel olarak annelerinden öğreniyor.
önemli olanın bilmemek değil, öğrenmemek olduğunun taaa bebek yaşlarda öğretildiği bir toplumun genci olarak tuaf buldum.
internette yaptıkalrı yemeklerin sırlarını paylaşmaktan acayip heyecan duyan tonla amatör ahçı varken ve yüzlerce yemek sitesi bulabiliyorken oldukça olağandır.
hatta şöyle güzel bir film de var bu konu ile ilgili: julie and julia
bendeniz, tulippaa. evde ultra narsist babanne elindeki kepçeyi kimseye vermez, yılların püf noktalarını da sır gibi saklardı.. ben de yemek yapmayı evime geçince internetten öğrendim.