MUHTEŞEM KADROSU VE iÇiMiZDEN ANLATIMI iLE GÖNÜLLERE TAHT KURAN DiZiDiR. TÜM BÖLÜMLERiNi iNDiRiP ARŞiVLEDiĞiM DiZi HALA ARASIRA iZLEDiĞiMDE AYNI SICAKLIĞIYLA SARAR BENi.
meral okay da artık aramızda olmadığına göre şu daha net söylenebilir ki gelmiş geçmiş en sağlam iki diziden biri. diğeri mi? yine meral okay, ikinci bahar.
Duru : Güzel olmasaydım gene de ilgilenir miydin benimle ? Döker miydin benim için kanını?
Ömer: Harbiden kafan karışmış senin..ya bak Duru şu mahallenin en pratik okeycisiyle konuşuyorsun...
yani taşlara bi bakiyim 20 şekilde dizerim onları kafamda, ama senin şu söylediklerini koyacak bi yer bulamıyorum...
bir durdurur beni , nefes aldıran günlük şarkılarını dinleyişlerim gibi aynı. Kaç defa izledim , repliklerini ezberledim olsun be sözlük
ilk defa bir dizi karakterini gerçek hayatımda karşılayan adamlarla tanışıyorum, gülüyorum kendi kendime adamın bundan haberi yok niye osym gonullusu gülüyor diyor kim bilir ,doğrusu bu sanırım ..
yarım kalanların hikayesi olduğu kesin ,bizlerin suskunluğu gürültülü ali abi ...
lale nin ali'ye olan sevgisi , dostluğu gelip gidişileri, benim ali abiye olan sevgim , abi sevgim , dost sevgim , hayata birkez daha teşekkür etmeliyim ki bu yaşta bu duyguları kısmen yaşadım , dizi karekteri du osym gonulusu kendine gel demeyin ağalar, işin ucu öyle olmuyor işte .. seni seviyorum korkmadan utanmadan soyleyebildiğiniz biri oldu mu hiç ya soyleyeceğim şimdi pekı ya o ? içinizi hiç mi kurcalamadı , yada gerçekten seviyor mu acaba diye şüphe duymadığınız an , burada lale ki lale karakteri neyse bana o kadar yakın , ali abi'ye geçmek dahi istemiyorum bezen onun gibilerle karşılaşıp , istemsizce yakın davranıyorum sırf kırk yılllık ali abime benzettiğim için , sonra dönüyuorum sevigli dostuma bugun sana benzeyen oyle biriyle tanıştım ki ? .. ee diyor ne yaptın pekı ? abi ne yapayım sen gibiydi, gerçekten be abi aynı sen
cevabı geçikmiyor - sevindim senin adına, beni görür gibi olmuşsun dostluğumuzun zekatı gibi .. Ciddi ciddi bu zekat kavramın birkez daha irdeliyorum . şimdi lale gibi söylüyorum , dostluğumuzun zekatı adına yakandan tutup silkeleyip seni , kitapların arasından sıyrılıp sabahı gören gözlerimle söylüyorum , seni seviyorum dostum . https://www.youtube.com/w...mbedded&v=DY3Fpvc6zIo
"otuz beş yaşındayım daha hiç bir şey yaşamadım ki ortasında olayım hayatın. Ama kenarındayım kesin, hem de en kenarında bizim mahalle gibi şehrin dibi gibi..."
balata gerçekleştirdiğim 3 gezi sonucu dizinin çekildiği evi buldum. ama etraf pek tekin olmadığı için pek fazla kalamadım oralarda. halbuki ne güzel olurdu bahçeye girebilsem arka tarfa geçebilsem...
artık sabahları erken uyanıyorum.
kadife sesli imamlar, ezanlar okuyor göbeğinde şehrin.
arka mahallede çan sesleri kulaklarımı çınlatıyor.
balat kıyılarını soracak olursan, bugünlerde inadıma durgun.
ilk defa çay içtiğimiz o medrese parkına ne zaman gitsem;
yokluğuna kokuyor simitler, poğaçalar....
en güzel trt dizilerindendir.. önem'i everene kadar neler çektik bir biz bir de allah bilir..
kulağıma müziği çalındığı an bir anda kendimi 10 sene öncesinde buluyorum. aklıma ilk kız arkadaşım geliyor bu mübarek gece de ona da dua ediyor ve konuyu kapatıyorum.
o kadar çok özledim ki bu diziyi anlatamam.
bazen aklıma geliyor, düşünürken buluyorum kendimi...
o kadar merak ediyorum ki.
sanki bu dizi değil de o karakterler gerçekten var.
emre kınay değil de yusuf sanki...
zuhal olcay sadece olcay.
özgü namal duru...
ruhi sarı ömer...
ve niceleri...
rahmetli meral okay...
duru diyorum gelip bulmuş mudur ömer'i?
yusuf gittiği yerlerden dönmüş mü?
ali iyi midir?
olcay mutlu mudur?
öyle bir diziydi yeditepe istanbul...
şimdi "dizi" diye yayınlananlara bakınca kıymeti daha fazla anlaşılandır.
onlarca unutulmaz unutulmayacak repliğiyle içimizde bir yerde kalacaktır.
keşke bi bölüm yayınlansa yıllar sonra...
çözülse bütün sorular benim için.
edebiyat'ın klasikleri neyse televizyon klasiği budur.
unutulmayan repliklerden örnekler:
"aynı okla yaralıyız ya biz aynı göktaşı geçti yanımızdan onun sersemliği sürüyor hala."
"benim tek işim seni sevmek. tek işim ve bütün gücümle."
"öyle bir bak ki bana gelmem için başka mazeret gerekmesin."
"çok şey vaad edemem ama mutsuzluk garanti."
"sana anlamlı bir cümle kurmak istiyorum. daha sonra bu cümleyi anlamak için sana vermek istiyorum...."
"sorma olcay, insan sürekli hüzünlü şarkılar çalınca kaçamıyor hüzünden..."
"bir şeylerin yerine birbirimizi koyduk. birbirimiz kadar değerli şeylerin yerine, olmadı. artık şimdi kimse sığmaz oraya."
"hayat sahip olduklarımızın dışında kalanlarmış meğer."
"bazen kendine yapacağın en büyük iyilik,elindekilere sımsıkı sarılmaktır."
sanki kurgu değilde gerçek hayat hikayesiydi.
yusufun yazdığı "mahallenin romanı" aslında senaryolardan oluşan bir kitap haline gelseydi keşke dediğim güzide dizimiz.
iki hafta içinde tekrardan bitirdiğim dizidir.
meğer ne uzun yıllar olmuş izleyeli, aslında o kadar uzun yıllar olmamış da ne kadar az şey hissetmişim o zamanlar.
insanın ruhuna ince dokunuşlar yaparak hikayenin içine alıp dizinin bir kahramanı yapıyor adeta, mahalleden biri oluveriyorum. mahallenin romanı nı daha bi çok sevmeye başlıyor insan o zaman. final bölümü bittiğinde ise büyük bir boşluk...