yedinci gün

    30.
  1. ihsan Oktay anar'ın kafaları allak bullak eden romanı.

    Sadece bana mı oldu bilmiyorum ama kitabın son bölümlerinde hangisi gerçek, hangisi rüya; hangisi kul, hangisi tanrı ikilemleriyle yüz yüze kalıyorsunuz.

    ihsan sait'in zamanda yolculuk yapması tanrısal bir tarzda yorumlanmış. Ayrıca kitabın son bölümlerinde dünyanın 6 günde yaratılması ve yedi uyurlar gibi dini argümanlar, ihsan sait'e tanrısal bir özellik yüklemekte.

    KitaP, 2.abdülhamit'in Dolmabahçe sarayı'nda büyük bir istanbul maketine bakarken, makette kendini görmesi gibi dehşet verici bir başlangıca sahiptir. Aslında ilk sayfalardan itibaren kitap, ne kadar kafa karıştırıcı olacağını belli etmiştir. Ayrıca sosyal ve siyasi hicivler de işin çabası.

    Biraz iddialı olmakla beraber bu romanın tanrıyı anlattığını savunabiliriz. Tanrı denilen bu mutlak gücün karşısında insanoğlunun ne kadar zayıf kaldığını ve bazı insanların Tanrıya özenip nasıl insan kıyımı yaptığını net bir şekilde gözler önüne serer.
    4 ...
  2. 18.
  3. karakter ve tip sayısının daha az ve olayın nispeten çok karışık olmaması rağmen mizah duygusunun hat safhada olduğu bir kitap. amat, suskunlar, puslu kıtalar atlası ya da kitabül hiyel'deki gibi yaratılan bir dünyanın içine doğrudan çekmiyor sizi. yer yer sayfaları bulan tasvirleri okurken yorulmamak elde değil. hele bir de bilinmeyen kelimelerin arttığı yerde insan 'noluyoruz ya!' demekten alıkoyamıyor kendini. kitaba tam vakıf olabilmek için değil sadece eski türkçe, aynı zamanda birazcık almanca, fransızca ve latince de bilmek gerekiyor. benim için diğer ihsan oktay anar kitaplarından ayrılan en önemli özelliği kitabül hiyel'den sonra en çok güldüğüm kitabın bu olması. çok ince yerleştirilmiş espriler var. tavsiyem açık alanda okumamanız yönünde. *
    2 ...
  4. 24.
  5. ihsan oktay anar hayranlarında derin bir düş kırıklığına yol açan, bahsi geçen yazarın son romanı.

    bizim beklentimizin aksine, sanırım üstadın emekli olmasının kendisine yararı değil; zararı olmuş. kitap resmen yerlerde sürünüyor. Ne "puslu kıtalar atlası"'ndaki inanılmaz felsefi genişlik; ne "kitab'ül hiyel"'deki inanılmaz hayal gücü, ne " efrasiyab'ın hikayeleri'ndeki inanılmaz mizahi yaklaşım,ne "suskunlar"daki inanılmaz araştırmacı ruh; ne de "amat"'taki gülünç gerilimin olmadığı roman.

    romanın kahramanının kim olduğunu anlamak için bile en az 100 sayfa okunması gerekiyor. farklı bölümlerdeki farklı kahramanların bazılarının birbiriyle hiç bir ilişkisi yok. yazar her kitabında yaptığı gibi bir karakter olarak kendisini romanın içerisine sokuyor.

    önceki romanlarında da asla vaz geçemediği tuvalet-dışkı muhabbeti yedinci gün'de abartılıyor.

    zeplindeki intihar sahnesinden sonra başlayan bölümleri okumak resmen bir işkence. özellikle sarıkamış harekatı'nın anlatıldığı bölümde ihsan oktay anar'dan beklenmeyecek ölçüde osmanlı askerine, ordusuna ve şehitlere olumsuz bakış açıları ve hakaretane yaklaşımlar bulunmakta.

    uzun lafın kısası üstadın ilk kez bir kitanını okuyamadım. 2 aydır okumakta olduğum romanın son 10 sayfası hala okumam için beni bekliyor. bir dahaki romanını birileri "mutlaka oku" demedikçe almayacağım.
    2 ...
  6. 30.
  7. ihsan Oktay Anar'ın Ağustos 2012'de yayımlanan romanıdır. II. Abdülhamid dönemi Osmanlısında geçiyor romandaki olaylar.
    2 ...
  8. 1.
  9. ihsan oktay anar'ın yeni kitabı. ahanda linki http://www.ntvmsnbc.com/id/25373837/ şu an mutluluktan geberebilirim. şu da kapak resmi: https://galeri.uludagsozluk.com/r/311136/+
    3 ...
  10. 4.
  11. 3.
  12. koşarak almaya gideceğim kutsal kitap gibi bir şey.
    tanım: üstadın yepisyeni kitabı, suskunlar'dan yaklaşık 4 yıl 11 ay sonra gelmiş olacak.
    2 ...
  13. 33.
  14. Bugün arabamın bagajından arka koltuk altına gizlice kaçmış olarak bulduğum kitap. Okuyalım bakalim.
    1 ...
  15. 8.
  16. 25.
© 2025 uludağ sözlük