bir pazar günü; çok şükür bende o nesildenim huzuru hissettiren;
bir dizinin izlenmesi için çıplaklık, şiddet, garip tipler olmasına gerek olmadığın anlatan;
samimi insanların izlediği efsane dizi.
çok özür dilerim de, yerim haydar'ını da bilmem ne emmisini de..
şimdi bu dizi dediğimiz şey aşiret konağında, yalıda, mafyatik tiplerin arasında geçmeyince, ya da ege/karadeniz şivesi yapmadığında illa vahid emmi'yle mi karşılaşmak zorundayız..
bunun veya bizimkiler'in nesi efsaneydi.. şimdi olsa karşısına oturup izler miydik.. o zaman birşey yoktu, mecbur.. bunları güzel zannediyorduk..
efsane dizi mi arıyorsun.. alf... how i met your mother.. prison break..
bu ne ki.. çöp... "caaaansu bacuuuum, gelivüeee"... gerçek hayatta tiplemesi yapılan o herif cansu'nun vesikalık resmini görse üç gün odasına kapanır be..
vay efendim köylü çocuğu dahi çıktı, yok bilmem ne.. bi gitttttt... millet, çocuğu üniversiteye girsin diye yılda 25000 lira kolej aidatı ödüyor.. neredeymiş öyle tahtaya bön bön bakıp profesör etkilemek..
Dizi oyuncularının kılık kıyafetlerine, makyajlarına, evdeki eşyalarına, arabalarına, telefonlarına bakıp onlarla sidik yarıştırmaya kalkmayan nesildir.
Sadece eğlenmek, olaylara farklı bakış açısıyla bakmak, o yılların zekice yapılmış esprilerini yakalamak amacıyla izlemiştir bu diziyi. En azından benim için böyle.