insanın dış görünümüyle diğer insanların gözünde bir önem kazandğını anlatmak isteyen nasrettin hoca fıkrası(90 karakter uygulaması fıkrayı anlatmam gerektiğinin sinyallerini veriyor).
hoca bir gün gayet günlük kıyafetlerle bir düğüne gitmiş,kimse onunla ilgilenmemiş.sonra hoca düğündeki güzel giyinmiş ağaların çok saygı gördüğünü farketmiş.evine gitmiş ve kürkünü giyip düğüne geri dönmüş.insanlar etrafında pervane gibi dönmeye başlamış.hoca da kürkünün bir ucunu önündeki çorbanın içine sokmuş ve herkes ona bakarken ağzından şu sözler dökülmüş:"ye kürküm ye,bu çorba benim değil,senin hakkın".insanlar yaptıkları hatayı anlayıp,hocadan özür dilemişler.
Günümüzde herkesin yaptığı dış görünüşe aldanma hatasının nasrettin hoca tarzında eleştiri getiren kıssa. Hepimizin iyice okuyup anlaması ve hayat felsefemizde gerekli yeri vermemiz gereken düşünce akımı*. Misal;
Yolda 55-60 yaşlarında köylü gibi giyinmiş birini gördüğümüzde onunla konuşmamız gerekiyorsa nasıl hitap ederiz? Genelde amca değil mi?
Peki aynı yaşlarda cillop gibi takımları çekmiş birine nasıl hitap ederiz? Beyfendi değim mi? Ahan da ye kürküm ye işte... işte budur.
Keskin zeka ve mizahı fıkralarıyla hayatımızda büyük yer etmiş Nasreddin Hoca'nın, isterse milattan önce 1500 olsun, isterse milattan sonra 5000 olsun her daim insan doğasının güçlü olana, büyük olana, üstün olana karşı şapka çıkarma, oturduğu yere hırka koyma ihtiyacının vâr olduğunu ve her zamanda olacağını, bunun sadece köyde, kasabada, ciddi kuruluşlarda değil, ana okulundan, Afrika'daki en fakir ülkesinden, Japonya'nın en teknolojik yerine kadar olduğunu bizlere tee kaç sene evvelinden yüzümüzde tatlı bir tebessüm bırakarak anlattığı, 4 cümlelik ama 4000 gazellik pek değerli hikayeciğin adı.
Aslıda insanlığın vâr oluşundan beri hep aynı dava söz konusudur. Tek fark ordaki kürk, para olur, saygı olur, sevilme olur, cinsellik olur, rütbe olur, maneviyat olur, gösteriş olur, sevgili olur, futbol oynama yeteneği olur, kopya çekme yeteneği olur, ama illaki insan bazlı, insanın kıskançlık duygularını tahrik eden ne varsa - ki bu tanımın içine milyonlarca duygu girer - hepsi karşımıza kürk olur çıkar.
Cennetteki yasak meyveyi yeyip daha çok ömür, daha çok kürk isteyen ilk insandan, onlarda evla olan çocuklarından birinin diğerinin saygınlığını, üstünlüğünü, sevgililiğini bilahere kürkünü kıskanmasıyla başlamıştır bu dava.
işte o yüzden demiştir Nasreddin Hoca ye kürküm ye diye.
Aslında o kadar uzaklarda aramayada gerek yoktur. Hele hele bizim toplumumuzda hiç yoktur. Renginiz azcık değişti mi hemen abi olursunuz, hemen abla olursunuz, hemen sayın olursunuz.
Size karşı kurulan cümlelerin artık bir noktası vardır. Artık koca koca gülüşlerin yerini, nazik kibar küçük tebessümler alır.
Profilinize giren insanlar artık daha çoktur, yazdığınız her mesaj, açtığınız konular insanlar tarafından izlenir. Artık yılan derisinden tilki derisi kürkünüze geçiş yapmışsınızdır.
Gerek moderatörlük olsun, gerek yazarlık olsun gerek başka bir şey..
Aslında sofraya oturduğunuzda yemeği yemesi gereken siz değil, kürkünüzdür.
imajın her şey demek olduğu, kişiliğe hiç önem verilmediği anlamında söz.
bi avukat arkadaşım, katibini başka bir ile gönderiyor, bir dosyadan örnek almak için. Delikanlı, kalıplı, giyim kuşamı seven, çeneli biri. Sabah erken varıyor adliyeye. adliye kapalı. Mevsiz kış. adliyenin dış kapısı ile iç kapısı arasında, ısıtılmış bir kısımda bekliyor. Bu esnada adliyenin müdürlerinden biri geliyor. Bunu görünce, pek bi ilgileniyor. Siz niye burada bekliyorsunuz, lütfen içeri buyrun deyip, odasına alıyor. Çay söylüyor. Tatlı bir muhabbettir gidiyor. Demek, bi dosyadan fotokopi alacaktınız avukat bey diyor. Delikanlı, çok da dürüst. ben avukat değilim yalnız deyiveriyor vee, o canayakın, iyilik timsali müdür, o zaman ne demeye gelip oturuyorsun. Beni meşgul ediyorsun, kalk, defol git çabuk diyor. Bunu anında kapı dışarı ediyor. çayının bitmesini bile beklememiş. O derece...
cumartesi olması sebebiyle, altıma rahat bir kot, üzerine alalade bir swet giyip, hyndai accent ile gittiğim otelde, kapıdaki güvenliğin ''buyur brader le başlayıp'', neredyse gbt mi isteyip, lobinin ön kapısında ki vale nin ''hop arkadaş oraya parketme'' demesinden 3 gün sonra, bu kez sarar marka dar kesim gömlek, beymen pantolon ve de mercedes e 200 cgı ile gittiğimde güvenliğin ''beyfendi hoşgeldiniz, nasıl yardımcı olabirim'', yalakalığının ardından iki kelime ile içeri alınmak, lobinin önünde valenin kapımı açması ve aracı park etmesi sonucu önemini bir kez daha anladığım laf.
len sözlük allah'tan senin kameran yok.
kapitalizmin yarattığı insanları mükemmel bir şekilde özetleyen özdeyiş.
onlar adama değil kürke itibar ederler. bunun anlamsızlığını harikulade bir biçimde açığa çıkarır. starbucks´çılara, marka düşkünlerine nasrettin hoca´nın 700 yıl önce verdiği ince ayardır.
pariste yapılan bir deneye konuolmuştur efendim. şöyle biraz açayım olayı, meydanda yatan kişi önce dilenci kıyafetiyle yatıyor kimse ona aldırış etmiyor ama düzgün kıyafetlerle yatınca çevredeki duyarlı kimselerin yardım(!) etmelerine şahit oluyoruz. akıllara nasreddin hocanın ''ye kürküm ye!''fıkrasını getirmiştir. http://www.radikal.com.tr...uzerindeki_etkisi-1191221
gariban geçim derdindeyken kendini doyurduğu yetmeyen, aynı zamanda giydiği kabanını da doyurmaya çalışan yiyici, hırsız, düzenbaz siyasiler için söylenen söz. haram olsun, zıkkım olsun, vatandaşın paralarını şarkıcıya, türkücüye, rantçılara, kolpacılara verenlere hakkım haram olsun. zehir için, kan kusun!