çoğu zaman ergenlik döneminde başına gelir insanın, ilk önce öğretmene aşık olunur. sonra oyunculara ama bu aşk değildir, öyle sanılan hayranlık duygusudur.
ortaokul zamanımda ingilizce öğretmenime aşık olarak gerçekleştirdiğim durum. hatta direk söyledim zaten okul bitince. aramızda çokta yaş farkı yoktu. beraber okula gider gelirdik. kibarca olamayacağını söylemişti. ama sonra bir gün...*
özellikle ergenlik döneminde sıkça rastlanan vahim durum. kişi ilk olarak ilkokulda öğretmenlere karşı bu tür şeyler hisseder ve en kötüsü karşı tarafa bunu söylemek veya söylememek arasında kalmadır.
aşkın gözü kördür insanlar, bir anda hiç ummadığı anda erkek veya kadın aşık olabiliyor, duygulara gem vurulması mümkün değil. yeter ki bu aşk maddiyata dayalı olmasın. https://galeri.uludagsozluk.com/r/432097/+
kızsa olgun erkek seviyordur. 12 yaşa kadar normaldir. ondan sonra psikolojik baba sevgisi eksikliği yüzünden 15 20 yaş büyüğe aşık olur bu kızcağız. erkekse anne sevgisi eksikliği de olabilir ''mature'' ilgiside olaiblir bilemedim şimdi.
kızın olması normaldir de , erkeğin kendinden yaşça büyük birine aşık olması aptallıktır. düşür oğlum yaş sınırını düşür. ileriyi düşün biraz. 10 sene sonra granny mi sikeceksin.
Aşık olacağın kişiyi seçememenin verdiği bir tür olasılıktır. Genellikle olgun erkekleri çekici bulmam dolayısıyla başıma gelmiş olan, ve iyi ki de gelmiş dediğim şeydir.
akıl yaşta değil baştadır diyerek topladım bigün cesaretimi, aşık olduğumu bir çırpıda ilan ettim.
aylardır görüşüyor, beraber çok eğleniyorduk. saatlerce beraber gülebiliyorduk. arkadaşça birbirimizin omzuna vuruyor, yerim seni, ne tatlısın sen gibi kelimeler söylüyorduk birbirimize. beni kedi gibi sevdiğini, Tekiri okşar gibi okşadığını nerden bileyim.
Tekir bunun kedisiydi. hiç sevmezdi beni şerefsiz mahlukat. daha olgun aşkımın beni eve ilk davet ettiği gün numaradan hastalandı. birbirimize şiirler okuyacağımız, sabahlara kadar kahve ve sigara eşliğinde gülüp eğleneceğimiz geceyi nöbetçi veterinerde geçirdik. yolda götürürken gözünü gözümden ayırmadı. resmen "bu kızdan uzak dur, belanı skerim senin" der gibi yüzüme bakıyordu. Veterinerde saatler ilerliyor ve hayvanoğlu hayvanın iyileşmediği her dakika sinirden renk değiştiriyordum. beni o halde görünce mutlu mutlu gülümsediğini, zevkten mırladığını gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum. sonraki günlerde de rahat bırakmadı bizi. sokaktan toplayıp getirdiği kedilerle sabaha kadar alem yapıyor, çıkardığı seslerle gecemizin içine sıçıyordu.
2 hafta sonra olgun aşkım büyük bir depresyona girdi. 5 senedir yanından ayırmadığı kedisi Tekir yediği bir şeyden zehirlenmiş, tuvalette kusarken geberip gitmişti. nedenini olgun aşkım bir türlü anlayamadı. o öteki odada ağlarken çaktırmadan veterinerlik fakültesinde okuyan amca oğlumu arayıp önerdiği zehir için teşekkür ettim ve birinin belasını sikmiş Erol Taş gibi güldüm. aramızdaki en büyük engel kalkmış, başbaşa kalmıştık. Sığınacak tek limanı ben kalmıştım. Yaşadığı üzüntü bizi daha da birbirimize bağlamıştı. Onu avutuyor, saçlarını okşuyor, üzülmemesini, kendisini hiç bırakmayacağımı söylüyordum. O da okşayışlarıma minnet dolu gözlerle karşılık veriyor, bazen beni kucağına yatırıp saçlarımı okşuyordu. deli gibi aşık olmuştum işte. aşk yaşa bakmıyordu.
akıl yaşta değil baştadır ki diyerek topladım bigün cesaretimi, aşık olduğumu bir çırpıda ilan ettim. Saçlarımın arasında gezinen parmakları hareketi kesti. gözleri kısılmaya başladı. saç köklerimin acımaya başladığını hissettiğimde gözleri tamamen kapanmıştı. ölümüme şahit olmak istemiyor diye düşündüm. kıyamazdı ki o bana. ama kıyıyordu sanki. saçımı ustaca kavramış döndürmeye başlamıştı bile. "aşkım dur napıon? anam! lan! dur ahhhh!" larım işe yaramıyordu. kafamı duvara vurunca bayılmışım. oda çıkmış gitmiş. iki satır mektup karalayıp.. ben doğduğumda ilkokul mezunu olduğundan girmiş, ben pipimi daha yeni farkettiğimde kendisinin aşktan aşka yelken açtığından çıkmış.
jigoloları mesleki açıdan olumsuz yönde etkileyebilecek ihtimaldir.
orlando bloom'un gönül yazara aşık olması gibi bir durum ortaya çıkar ki, iç açıcı bir olay değildir.