ne kadar ekmek o kadar köfte.
yaşlı dediğimiz kimseler de zamanında genç değil miydiler ve bu yaşlıların gençlik yıllarında aralarında hiç denyo olanlar yok muydu ve sanıyır musunuz ki, bu denyolardan oluşan zamanın gençlerinin hepsi yaşlanınca birer nur yüzlü saygın ihtiyarlar oldur?
bir söz vardır efendim "or.spuluğun sonu ninelik, pu.tluğun sonu dedelik diye. yaşlımız ne ki, gencimiz ne olsun azizim. elbette ki yaşlıların, ez azından yaşına karşılık ve sizden daha az güçlü olmalarına binaen hürmet gösterilmeli. bu bir insanlık vazifesidir.
ancak bazen de yaşlılığın fiziki yetersizliği aldığı fakat denyoluğun baki kaldığına tanıklık etmiyor değiliz.
efendim geçenlerde çocuğum hastalandı, hastane ikamet ettiğimiz bölgeye tamamiyle zıt bir noktada olduğu için, belediye otobusünü kullanmak zorunda kaldım. pek tabi tahmin ettiğiniz gibi otobüs, emekli amca ve dedelerle, bastonlu nenelerden geçilmiyor. sanki dünyanın tüm yaşlıları birleşmiş bu otobüse binmişler. o günde hava bir sıcak, havasız otobüste erime eşiğinde seyahat etmekteyiz. allah'tan biz otobüsün hareket noktasının ikinci durağında binebildiğimiz için, oturma ayrıcalığı kazandık ve yaşlılara da yer veremiyorum çünkü bebeğimiz çanta gibi bir nesnenin içinde ve ancak yan yana oturan iki kişinin dizinde dengede kalabiliyor. koridor tarafında olduğum için, yarım dünya götlü teyzeler omuzuma sürtüne sürtüne dinden imandan çıkardılar beni. böyle bir yolculukla tam ineceğimiz durağa yaklaşınca, otobüs birden durunca abondone olmayayım deyu. kalkttık yerimizden, kapıya doğru yöneldik. kalkan sen misin arkadaş. daha ikinci adımım yere değmeden, otobüste ve aksiyon başladı millet tepişe tepişe üzerimize geliyor, ihtiyarlar boşalan koltuklara oturmak için bir birlerini eze eze üzerimize doğru kopturuyorlar. o sırada ben de kapıya doğru ilerlemeye çalışıyorken bir den bacaklarımın arasından gittikçe yukarı doğru süratle çıkan bir şey hissettim. bir de baktım ki bir nine bastonu gelişine daldırmış bana ve gittikçe ve bilinçsizce bu işi tırmandırma niyetinde, daha önce hiç, bir bostonla cinsel istismara maruz kalmadığım için hafif afalladım tabi bir de yürümem güçleştiği için tökezledim. bu esnade diğer taraftan, son bir atakla rakiplerinden sıyrılan sakallı bir dede yanaşmaya başladı ve içinde bebeğin bulunduğu, elimdeki çanta bir tarafta ben bir tarafımda amca bir tarafımda başka biri arasında kaldı ve neredeyse çanta iki ucundan rektörel kuvvet uygulandığı için ikiye katlanmak üzere. bu sırada hanım müdehale etti amcayı zorla itekleyerek çantayı ve çocuğu kurtardı ancak öfkeden kudurdum ben. dedim bağırarak ya teyze bostonu kıçıma sokuyordun deyu. otobüste bu sözden sonra bir uğultu koptu, eşim döndü ve o ironik cümleyi kurdu "yav yaşlılarda da hiç saygı kalmamış" ..
yahu sen ki 54 dakika ayakta seyehat etmişsin ve bunu bilerek otobüse binmişsin, beş dakika müsade etsen de biz kapıdan geçince o yere otursan ölür müsün bre yaşlı, bre zındık ademoğlu dedim içimden.
tabi benimkisi münferit bir olay, yaşlılara saygılı olmak gerekir, yaşlılar da saygılı olduğu sürece.
her yaştan insana aynı derece saygı gösterilmesi gerektiğini düşünen, bir insanın yaşça ne kadar büyükse o kadar daha fazla saygı görmesi gerektiği gibi mantık dışı bir düşünceye karşı çıkan insanlarla çok sık karıştırılan insan grubudur.