hergün gördüğüm yaşlı teyzelerdir.
yavrum annen hiç gözükmüyor, evden çıkmıyor mu?
he siz aslen ereğlili miydiniz?
sınav nasıl geçti...
bunları cevapladıktan 15 adım sonra fısıltılar başlar.
çok başarılı çocuk , annesi de çalışıyor bunun, hastamı ki, gözükmüyor? fıs fıs fıs. kardeşlerine hiç benzemiyor bu. falan filan, duyuyoruz teyzeler.
daha çok, site önüne yayılıp evden çıkarken görmüşse mutlaka nereye gittiğinizi öğrenmek isteyen, akşam üzeri de günün hesabını sormadan eve sokmayan, boş oturmaktan çevrenin özel hayatına sarmış teyzelerden oluşan kitle...
hayatımdaki bütün ilk'lerimi anneme saniyeside haber vererek heyecanlarımın yerine korku yaşamamı sağlayan, karşı binada oturan fatma teyzenin de aralarında yer aldığı art niyetli olduklarını düşünmediğim örgüttür. kendilerince iyilik ettiklerini düşünürler ama gecenin 03:30'unda eve misafir etmek maksatlı getirmiş bulunduğum uzun saçlı ve sakallı arkadaşımın sakallarını görmeyerek 03:35'te haberi 'sizin oğlan eve kız getirdi' diyerek anneme bildirmesi ve sonrasında da annemin evi basmasıyla yaşanmış olan yanlış anlaşılmaları yazmak yerine bir anlığına gözünüzde canlandırmanızın daha keyifli olacağına inandığım hikayenin baş mimarlarıdırlar. tamam fatma teyze, çeneni tutamadın diyelim. sakalı da görmedin diyelim, neden o saatte bir insanı, hele ki o zamanlar ergenliğinin doruklarını yaşayan, mahallenizin sevimli çocuğu, minik ikiartibir'i ispiyonlama gereği duydun ki? neden?