şehirlerarası ve uzun bir yolculukta karşılaşıldığında, bütün hayat hikayelerini, gelinlerini, damatlarını, torunlarını anlatma eğiliminde olan teyze türü. bu gibi durumlarda önce kitap okuyarak muhabbetten kurtulmaya çalışılır, yeterli gelmiyorsa kulaklıkla müzik dinleme yoluna gidilir bu da işe yaramıyorsa uyuma numarası yapılır ki son çare budur ama hala dürtülmek suretiyle muhabbete zorlanıyorsa kabus dolu bir yolculuk sizi bekliyor demektir.
almanya'da her gün binlercesi görülen teyzelerdir. sabahin 5'inde kalkar bunlar, süslenir-püslenirler, en fiyakali giysilerini giyer, saclarini tararlar. bir de ilginc aksesuarlar takarlar. tabii ki, makyaj da yaparlar, en igrencinden. kahvaltilarini yapar ve son hazirliklarini da tamamladiktan sonra 6.01 otobüsüne binmek icin 5.48'de evden cikarlar. otobüs duraginda ayakta beklerler, böyle de bir gururlari vardir. her neyse, bu teyzeler ya durakta ya da otobüste yasitlariyla veya birinci dünya savasi sirasinda cocuk olan ve ikinci dünya savasi'nda da hitler icin calismis olan arkadaslariyla muhabbet ederler. otobüse biner binmez de bilet alirlar, asla kacak gitmezler. nereye gittiklerini kimse bilmez, gerci alisverise ya da yaslilar merkezinde bir toplantiya gidiyor olmalari yüksek ihtimal dahilindedir. otobüse binmeleri büyük bir sorundur, inmeleri daha da büyük. genelde kapiya yakin ve alcak koltuklara otururlar. koltuklar doluysa ve oturmak istiyorlarsa oturanlardan birine gidip kimligini gösterirler, ben 20. yüzyilin ilk ceyreginde dogdum, oturmak benim hakkim, lütfen kalkar misiniz? derler. Sonra inecekleri duraga yaklasinca dügmeye basarlar büyük bir sorumluluk duygusuyla. Yavasca inerler sonra da. Büyük amaclarina yaklasmislardir...
allahın belası tiplerdir başında zebani gibi dikilip kalkmanı beklerler.Naftalin kokulu bi parfüm kullanırlar.Hacı kolonyası falan kullananları bi üst modellerdir.Otobüse bindikleri süre ile indikleri süreyi toplarsanız yolculuğunuzun yarısı eder.
eğer sizin bulundugunuz yeşil otobuse binmiş ise hemen elindeki radarı açar* çaktırmadan yanınıza gelir, ay aman uf gibilerinden rahatsızlık ifade eden sözçüklerini söylerler. niyet anlaşılır ;
burda iki durum vardır.
1. kalkar yer verirsin.
2. inat eder vermezsin.
yer vermezsen başlar söylenmeye nasıl gençsiniz siz falan falan. yanlıştır oysa gelse dese olum/kızım yer verir misin diye seve seve yer verilir fakat yaptıkları saçma sapan hareketler yüzünden gıçık kapılır ve 2. secenek seçilir. boşvermek gerek sonra bide yer.
otobuse binip inerken 4 metrelik bir alandaki herkesin duyabileceği şekilde bir "bisssss..." çekerler*..daha sonra bir kartal gibi otobüsü süzerek yer verme eğilimindeki kişileri ararlar..sonra gözlerine kestirdikleri kurbanın -ki bu çoğu zaman mülayim tipli,okuldan çıkmış liseli erkek çocuğudur- yanına sokulurlar ve başında dikilip öfffleyip püffflerler..kurban ise devamlı dışarı bakmaktadır ya da uyuyor numarası yapmaktadır ama bu teyzeler yılmaz ve beklerler amaçlarına ulaşana kadar beklerler eğer kurban kendiliğinden yer vermezse b planına geçip evladım benim bla bla bak çok kötüyüm bi zahmet yer ver repliği ile genci kaldırırlar..bu dakikadan sonra genç otobüsteki diğer amca ve teyzeler tarafından terbiyesiz çocuk bakışları altındadır ama eğer kalkıp yer verseydi zamanında aile terbiyesi almış iyi aile çocuğu olacaktı..bu yüzden bu teyzelerle mücadele etmek yersizdir..en iyisi teyzelerin tercih etmediği en arka 4lüden bir yer kapmak ya da usul usul kalkıp yer vermektir..
bu saatte teyzeler dışarı çıkmaz, diye düşünerek metro yerine otobüsü tercih edersiniz..gönül rahatlığıyla otobüsünüze biner kartınızı geçirirsiniz ki o da ne! bir sonraki durakta bir tabur teyze! yine süper bir yolculuk sizi beklemektedir.. (bkz: teyzeler otobüse binmese tam süper olacak)
yorgun artık otobüsün arka koltuklarında yayılmışken,otobüse binen yer vermeniz için gözünüzün içine bakan,eğer yerinizden kalkmıyorsanız tepenizde "ahh ahh hiç saygı kalmamış bu gençlerde" diye konuşmaya başlayan ve olayı sizin artık sussun diye yer vermenizle sonuçlandırmaya zorlayan,dırdırcı kadınlar.
Bilirsiniz insanların kendilerinde oldukları halde kendilerinde olmadıkları anları vardır. O gün de öyle bir uzaklık vardı içimde
Üstesinden gelmem gereken birkaç adet belalı sınavın olması mı? Ziyaretine gittiğim ağır hasta amcamın bakışları mı yoksa havadaki basık sıcaklık mı beni böyle avare etmişti, bilmiyorum.
Şimdilerde çevre dostu modellerinin gelişiyle birçok yaşıtı emekliye ayrılmış 90'lı yıllara ait körüklü belediye otobüsüne bindim, bilinçsizce ve tamamıyla alışılagelmiş bir rutinlikle, Tekli koltuklardan birisine oturup dışarıya bakar vaziyette içimdeki derinliğe gömüldüm yine ta ki dingin bir ses ile irkilene kadar;
-Buyur teyze şöyle otur...
Bütün fikirlerim liğme liğme olmuştu, sanki o ana kadar orda yokmuşum da birden o kahrolasıca koltuğa gökten düşmüşüm gibi hissettim. 70 yaşlarında, beyaz baş örtülü, kırışıklarla dolu yüzünden nurlar yansıyan, sanki kurtuluş savaşını betimleyen figürlerin temsilcisi gibi bir nineydi 50 yaşlarındaki adamın yer vererek sarf ettiği cümlenin muhatabı. Ve adamın sıkılarak/kıyamayarak/acıyarak yaptığı hareketi izledim, acıması nineye değildi ama önünde uzanan koltuklarda vurdumduymazca oturan gençlere acıyarak bakmıştı adam. Ve ninenin "Allah razı olsun evladım" cümlesi taşırmıştı içimim yangınını.
Nasıl olur da göremezdim ben, nasıl olur da babam yaşındaki bir adam o hassasiyeti gösterirdi de bunca hayatı sırtlayıp ters çevirecekmiş gibi duran genç nasıl gösteremezdi ? koltuk dar, koltuk sıcak ve koltuk idam koltuğu gibi gelmeye başladı, birden pişmanlığımın ezilmişliğimin ve nineye karşı mahcubiyetimin bir vebali olmalıydı diye düşündüm, bu vebal adına aklıma ilk gelen benim bu yolculuğu rahat bir şekilde yapmamam gerektiğiydi.
derken yeni binenler oldu ve ben yaşlarda bir kıza verdim yerimi alakasızca,
Zannetmiştim ki hafifler teyzeye ve amcaya yaptığım kusur.
Tasavvufta derler ya hep;
kusura kalmayın a dostlar/ bizde kusur çok olur.
bizde de kusur çok olmaktaydı... ah telafisi olsaydı bir de...belki o zaman her otobüse binişimde tereddüt yaşamazdım koltuklara oturmakta, ya da her koltuğa oturuşumda boynum kendiliğinden eğilmezdi suçlulukla.
önce amca indi, birkaç durak sonra teyze indi ve bir ara da benindim 90'lı yıllara ait eski körüklü belediye otobüsünden. otobüse bindiğim zamanki gibi yine kendimde olduğum halde kendimde değildim, cüzdanını otobüste unuttuğundaki hisse benzer bir duygudaydım ve , yine içimin derinliği uzak gelmekteydi içime.
ama bu sefer sebebini bilmekteydim;
O güzel ninenin memnuniyetini/hoşnutluğunu/mutluluğunu ifade eden
"Allah razı olsun evladım" deyişiydi...
yer vermediğiniz takdirde çok tehlikeli olabilen teyzelerdir.anında otobüste hakkında kamuoyu oluşturup tüm gençliğe karşı propaganda yaparlar.
-Şimdiki gençlik çok fena Bahriye,hiç saygıları yok,biz kaç yaşındayız insan bir yer verir.cık cık cık