insan hayatı kendinde yaşar. zamanı kovalar, acılı amok. insan hayatı sosyal yaşar; ilişkilerin, emeğin, praksisin; al gülüm ver gülümün dünyası.
insanın yaşı onu ifade eder. insanların yaşının sosyal ekonomik ve politik ifadesi vardır. toplumsal iş bölümünde şu veya bu şekilde yer alan; fikri ve bedeni faaliyetiyle; akıl gücünü beden gücünü piyasada pazarlayan insan, gün gelir bu özelliğini kaybeder. yerini yeni benzer vasıftaki insanlara bırakır.
buna şu gün itibariyle emeklilik diyorlar. emekli olan bir insan, toplumsal iş bölümünün ona verdiği ve yerine getirdiği faaliyet karşılığında, devam eden hayatında kendine yetecek-yetmesi gereken bir mali gücü emekli maaşı adı altında her ay, üç ayda bir neyse alır.
üretim dışı finas, üretim içi faaliyetlerden yapılan kesintilerle karşılanır. yani ali çalışırken veliyi finanse ediyordu, şimdi hüseyin veliyi finanse ediyor. sosyal sigortalar mevzuatı böyle işliyor.
eski yunanda estetik bağlamında bir altın oran kıstası vardı. aynı şekilde ekonomide, emekli insanın insanca yaşayabilmesi için, emekliyi finanse edecek aktif nüfusla, emekli nüfus arasında bir olmazsa olmaz, asgari oran vardır.
farz edelim bir ülkede bir emekliye karşı üç aktif çalışana gerek duyuluyorsa, bu kıstas korunmalıdır. dengenin bozulması durumunda; ya emeklilik kesintileri artar, yada aşırı "popülist" yöntemle devlet bu açığı finanse eder. bu finanse etme keyfiyeti, çok kısa zamanda mili bütçelerin alt üst olmasının yolunu açar.
bu teorik bir yaklaşımdır. efendim, yasa dışı çalıştırma önlensin, devlet lüzumsuz askeri ve sair harcamalardan uzak dursun bu işler yoluna girer denebilir. evet doğrudur, ama bu doğru çalışan nüfusla, üretim dışı kalmış emekli nüfus arasındaki oransal zarureti ortadan kaldırmaz.
bu teorik yaklaşım, hali hazır üretim ilişki ve biçimin bir tezahürüdür. kapitalizmin helvasını yedikten sonra ne olur, onu bilemem ben.
şimdi bu yalın gerçeklik karşısında, hele ki ülkemizin 2025lere doğru dünyanın yaşlı nüfuslu ülkeler safında yer alacağı düşünülürse; adamın birinin çıkıp bu yaşlanma trendini yavaşlatma bağlamında yeni evlilere, hali hazırda takatten düşmemiş evlilere dönüp; ya üç çocuk yapalım bu kıskaçtan kurtulalım söylemini; sana ne, benim yaşamıma nasıl burnunu sokarsın çiğliğiyle karşılık vermenin rasyonel olmadığını düşünüyorum.
batıdaki bu yolda yapılan telkinleri duyuyorum okuyorum. dünya gidilen istikamette karşısına çıkacak felaketlerin farkında. bir vakitler batı, çocuk yapmam; emek ithal ederim çözümüne sarıldığı noktasında, şimdi cebelleştiği muhacir nüfusun nasıl sosyal problemlere yol açtığını görmüş durumda.
yaşlanmanın ekonomi politiğe etkisi, ekonomi politik gidişatta elbet tek ve başat değil, ama yakın vadede çok etkili olduğuna inanıyorum. son 25-30 yıllarda devletin cömertçe dağıttığı erken emeklilik fırsatlarının sosyal sigortalar dengelerini dolayımla ulusal bütçede yarattığı faciaları yaşadık.