eşinize daha hoşgörülü olmaya, çocuklarınızı daha az görmeye, sadece bayramlarda ziyaret edildiğiniz ve ben senin yaşındaykenle başlayan cümleleri daha çok kurmaya başladığınız dönemdir.
aynaya bakıldığı anlar. saçlar beyazlamış, kırışmış bir yüz ve takma dişler. kafasının içi genç kalmış insanların kendilerini ihtiyar delikanlı olarak tanımladığı anlardır.
işemekten zevk almadığınızı anladığınız andır herhalde. bilemeyeceğim hiç yaşlı olmadım. aslında isterdim benjamin button gibi bir hayat ama ne yapalım. rabbimiz bize bunu uygun görmüş. ne diyelim ki. kader-kısfmet bu işler hep.
anne veya babadan birinin ölmesi. onlar hep yanınızda olduğundan yaşlandıklarını farketmezsiniz, tabii kendinizin de... sonra bir gün anne veya babadan biri vefat eder, kalanı avuturken onun da çok yaşlandığı, hatta kendinizin de giderek o kaçınılmaz sona yaklaştığınızı düşünürsünüz. konuşurken sıkça eski günleri anmaya başlarsınız, aynaya daha dikkatli bakıp, içinizden "işte geldik gidiyoruz" dersiniz.
cluba gittiğinizde eskisi gibi eğlenemediğinizi düşünüp aşırı baş ağrı yapması,
bizim zamanımızda bunlar böyle değildi gibi cümleler kurmak,
üniversite öğrencileri artık abi /abla vs. diyorsa,
hastaneye kontrol için eskisinden sık gidiyorsan,
kilo vermen zorlaşmışsa,
daha çabuk sarhoş oluyorsan,
biranın tadı şerbet gibi geliyorsa,
dışarda arkadşlarınla koşturup saklanbaç vs. oynamak yerine evinde mısır patlatıp tv izliyorsan,
ders çalışmıyorsan daha doğru okullu değilsen,
otobüslerde indirimli bilet değilde tam bilet kullanıyorsa,
otobüslerde artık ayakta beklemeyip size yer veriliyorsa,
eskisi gibi telefon numaralarını aklında tutamıyorsan,
basit esprilere gülmüyorsan,
müzik tarzın değişmişse...
maalesef ki yaş geçmiştir dostum. geçmişler olaa...
bundan yirmi sene önce birisi "yirmi sene önce antalya'ya gitmiştik" dediğinde "vay amk amma yaşlı lan" diye tepki verdiğimi hatırlıyorum. şimdi ise "yirmi üç sene önce şöyle oldu böyle oldu" diye cümleler kurabiliyorum. yani kısacası "yirmi sene önce" ile başlayan bir cümle kuruyorsan yaşlanıyorsun demektir. ha bir de çocukluk yıllarını özlemek var ki bu işin klişesi o.
çocukken gitmek eğlenceli olan düğünler,
zamanla,
ergenlik dönemlerinizde aileniz tarafından zorla götürülen yerler iken,
bir düğüne kendi isteğinizle gittiğinizde ve hiç eğlenmediğinizde, hatta hüzünlendiğinizde anlarsınız ki yaşlandınız ve üstüne birde yalnızsınız.