hatırlıyorum; fm 2008 falan oynarken 2050 sezonuna geliyordum, prince of percia alıp iki günde bir oyunu bitiriyordum, mount and blade oynarken kaç yüz saat oyunda krallık kuruyordum, yeni oyunlar arıyordum.
şimdi; daha birinci sezon bitiyor oyunu açasım gelmiyor, prince of percia falan desen çok konsantrasyon gerektirdiğinden oynayasım gelmiyor bir yandan yapacağım başka işler oluyor hep, mount and blade desen bir yandan oynarken diğer yandan "ulan şuan şu işimi bitiriyor olabilirdim." diye düşünüyorsun, en fazla yarım saat sonra dayanamayıp oyunu kapatıyorsun. oyunları kapatınca dünyayı kurtardığım yok, ama oyun oynarken zamanım boş yere geçiyormuş gibi geliyor. belki de bir playstation olsa şöyle arkadaşlarla toplanıp turnuvalar yapsak rahatlardım diyeceğim de oturup sohbet etmek daha başka geliyor.
Sabahlara kadar başından kalmadığım, oyuncu transferi için türlü araştırmalar yaptığım futbol menajerlik oyunlarını oynamak bir yana, henüz oyunu açarken karışık gelen kısımları bile incelerken sıkılıp kapatıyorum. Yaş faktörü ve heves. Hevesini aldığın hiç bir şey tat vermez.
28 yaşındayım, işim gücüm var ve hala her yeni oyunda çocuk gibi heyecanlanıyorum. bugün steam picnic sale'den doom'u aldım dayanamayıp. insin diye bekliyorum ve acayip mutluyum.
oyunlardan sıkılmanın yaşlılıkla bir alakası yok bence. pixel oyunlardan hayvan gibi grafikli açık dünyalı oyunlara kadar tüm oyunlar ayrı bir sanat eseri bence ve sanatın yaşı olmaz. diablo 3'teki mütevazi klanımızdaki 40-50 yaş aralığındaki üstatlara baktığımda bu düşüncemin gerçeklik payı olduğunu düşünüyorum. adamlar 90'larda üniversite okurken ilk diablo'ya aşık olmuşlar ve hala oynuyorlar.
Hayal gücünün azalmasıyla ilgilidir. Eskiden saatlerce hayal kurardım. Uçar kaçardım takımı şampiyonlar ligi finaline çıkarırdım ülkeler fethederdim hayallerimde büyüdükçe bu azalarak bitti. Bilgisayar oyunları da bir nevi hayal dünyası simülasyonu dolayısıyla hayatın acı gerçekleriyle yüzleştikçe bunlara inanmak zor.