aslında ilke dönmektir.
önce genclıgıne, garıp zamanlarda alıngan va dalgın olmaya baslarsın. Sonra cocukluguna, unutmaya baslarsın. en sonra cenın halıne kırısırsın.
hayatı kabullenmeye başlamaktır, gençlikte nedensizce suçlanan birçok şey, yıllar geçtikçe anlam kazanıp aslında doğruymuş diye kendimize kızdığımız durumlardır.
annemde ve babamda gördüğüm acı verici durumlardır.(davranış değişiklikleri falan) yaşlanmak hiç hoş olmasa gerek... (bkz: yaşlanmaktan ve ölümden korkan genç)
sokağa çıktığınızda elinizdekinin su şişesi değil telsiz telefon olduğunu farketmeniz, tv kumandasını buzdolabında bulmanız, anahtarı üç gün peşpeşe yanınıza almayı unutup çilingirciyle akraba olmanız, anahtarı evinizin kapısı sandığınız komşu kapısında deneyip, ve sizi çok seven (!) o insanın tıkırtıya kapıyı açmasıyla şok geçirmeniz, hatta bu benim evimde ne arıyor diye bir saniyede olsa bu hisse kapılmanız... en önemlisi ders vereceğiniz sınıf kapısına geldiğinizde kapıyı çalıp içeri girmeniz ama allahtan öğrencilerin bunu farketmemesi..
deneyimlerin artması; HAYATıN AcıMASıZLıĞıNA KARŞı GELiŞTiRDiĞiMiZ SAVUNMA MEKANiZMALARıNı DOĞRU ZAMANDA KULLANMayı öğrenmek, TECrÜBELERi etraftaki insanlara AKTARMAk; nasihat etmek... olgunlaşmak, Bunamak (buzdolabının içine şeker, tuz gibi metaryelleri yerleştirmek mesela), kısalmak, sürekli hastalıklarla başetmek durumunda kalmak, Otobüse binmeden önce etrafına "Nereye gidiyo bu evlaadım" sorusunu sormak, günden güne daha alıngan daha hassas olmak...
ölüme kendini daha da yakın görmek -daha doğrusu görmek değil... doğru kelime ;en derininde çaresizce hissetmek- , ve bunun etkisi ile içinde hayata daha da bağlanma isteği ya da hayatını sonuna kadar değerlendirme isteği...