Bir gün Napolyon düşman askerlerinden kaçarken, bir bakkal dükkânına girmiş.
Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş. Bakkal da Napolyon'u müsait bir yere saklayıp,
biraz sonra gelen düşmanları da
-'Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı.' diye savuşturmuş.
Nihayet biraz sonra Napolyon'un muhafızları yetişmişler.Bakkal ömründe bir daha karşılaşamayacağı Napolyon'asormuş:
-'Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?'
Napolyon birden öfkelenmiş.
-'Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?' diye bağırmış.
Hemen askerlerine, adamcağızı kurşuna dizmelerini emretmiş. Askerler bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler.
Mermiler namlulara sürülmüş, artık 'ateş' emri verilecek... Adamcağız içinden
-'Ah, ne yaptın sen? Şimdi ölüp gideceksin' diye düşünürken,
arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış. Karşısında Napolyon varmış. Tek cümleyle cevaplamış Napolyon:
30lu yaşlara geldiğimizde şöyle gölgeli bir çay bahçesinde ya da arkadaşlarla bir rakı sofrasında yahut bir camide tesbih çekerken ağzımızdan dökülecek şu cümlenin sebebidir:
- Keşke söylenenleri daha çok dinleseydim. Sanırım bir yerlerde hata yaptım. Ama geri de dönülmüyor ki...
Ardından hayatımız boyunca incittiğimiz ne kadar insan varsa bulup özür dileme ve kendini affettirme isteği içimizi kavurur durur...
eğitim bilimlerinde bulunan öğrenme yöntemlerinden en kalıcı olanıdır. kişi kendi yaptığı şeyi asla unutmaz ya da diğer öğrenme türlerine nazaran daha geç unutur.
Napolyon, düşman askerlerinden kaçarken, bir bakkal dükkánına sığınıyor. Bakkal onu uygun bir yere saklıyor, az sonra gelen düşmanları da, "Biraz önce biri, koşarak şu tarafa kaçtı" diye savuşturuyor. Derken Napolyon un muhafızları yetişiyorlar. Bakkal, ömründe bir daha karşılaşamayacağı Napolyon a giderken soruyor: "Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?"
Birden öfkeleniyor Napolyon, "Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?" diyor. Ve hemen askerlerine, adamcağızı kurşuna dizmelerini emrediyor. Askerler, bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına diziliyorlar. Mermiler namlulara sürülüyor. Artık ateş emri verilecek. Zavallı bakkal içinden "Ah, ne yaptım ben? Şimdi ölüp gideceğim" diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanıyor ve birdenbire gözündeki bağı açıyor. Karşısında duran kişi Napolyon. Az evvel sorduğu soruyu tek cümleyle şöyle cevaplıyor:
kaybederek öğrenmek, kanayarak öğrenmek, yazarak öğrenmek, ölerek öğrenmek, susturularak öğrenmek gibi eylemlerin yanında son derece niteliksiz ve değersiz bilgiler öğreten bir anlama şeklidir.
bir husumet bin nasihattan iyidir felsefesi ile aynıdır. önemli olan yaşadığınız şeylerden gerçekten öğrendiklerinizi sonraki tecrübelerinizde hesaba katmaktır.
pratiğin teorideki öğretilerden daha fazla difüze edici özelliğini düşünürsek, en iyi eğitim hatalarımız ve bu hatalardan çıkartılabilen ana temadır.
elbette ki; hata yapacağız ve elbette ki ders alacağız. düşüp kalkacağız tekrar düşeceğiz... çok dert değil bu. en güzeli '' vay be demek böyle değilmiş, böyle yapmayayım bidahâ'' yı diyebilmek.
örnek geçen gün yaptığım kek için malzemede yeni bişey uydurup denedim. olmadı yani doğruya doğru. ve dedim ki bir daha asla... *
öğrenmenin yoludur. okulda alınan bilgiler uygulamaya geçirilmediği müddetce öğrenilmiş sayılmaz. üniversiteyi bitirmiş harita mühendisi ekibimize geldiği zaman biz alaylı topoğraflar tarafından tekrar eğitelerek tam anlamıyla arazi mühendisi olabilmiş ve ekip şefi yapılmıştı.