ulusal tv'de yayınlanan kent ve yaşam'da sorulan, türban kur'an 'da var mı sorusuna kroşe gibi bir yanıt vererek bilgeliğini konuşturmuş din bilimci.
sunucu : efem şimdi nedir yani kur'an da var mıdır türban?
yaşar nuri öztürk : var ya da yok orası önemli değil, diyelim ki en yetkili kuruluş, örneğin diyanet, bu konuyla ilgili var ya da yok dedi. dedi ki "yok!" ne olacak başlarını örten hanım kızlarımız başını mı açacak?
(ve can alıcı kısım) misal...ben tayyip erdoğan'a islam böyle yaşanır desem uygulayacak mı? hayır. o yüzden bırakın bunları, ortak zemin bulalım, fetvaalarla bu iş olmaz. ana muhalefet lideri çıkmış vaaz veriyor, kur'an'ın şu ayeti bu suresi, sana mı kaldı o iş? herkes dinini kendi yaşasın, türkiye'nin çocukları akl-ı selim ile bir ortak payda bulurlar, yeter ki bu konuyu gündemin zirvesine oturtup oradan nemâlanan, oradan hasat toplayanlar olmasın.
hoca efendi okumuş adam olmakla beraber basının gücünün kanıtıdır.
bir adam nasıl ekran baş tacı edilir sonra nasıl baş aşağı bırakılır deneyi uygulanmıştır. adam kötü harcanmıştır.
ayşe abla programlarında bilgisiz kadınlara fırça atarken adamı siyaset için gazladılar yetmedi parti kurdurdular o da yetmedi iktidara inandırdılar.
ortaya çıktıktan beri cuma namazını tamamlamadan çıkanların çoğalmasından sorumlu tuttuğum kibirlenmesini ise değil islamla hiç bir dinle bağdaştıramadığım şahsiyet.
kendisine "kadın hak mıdır?" diye sormak istedigim ilahiyatcı.
ya da "hak nedir?" diye de sorabiliriz bu soruyu.
medyatik bir sahıs. televizyonlara cıkıyor, uzun uzun birseyler anlatıyor.
bu soruyu aslında butun islam dunyasına-muslumanlara yoneltiyorum.
"islam hak dindir" diyorsunuz. size soruyorum "kadın hak mıdır? ya da "hak nedir?"
cevap bekliyorum..
islam hakkında bir kitap yazsaydım ve piyasaya çıktıktan birkaç gün sonra, kitabım hakkında ahmet necdet sezer'den tebrik telefonu alsaydım; muhtemelen yayın evini arar ve kitabımın bütün baskılarını yakmasını isterdim. zira, islam birilerinin sempatisini kazanmak için kendini parçalayacak, onu modernize etmeye çalışacak reformistlere ihtiyacı olmayan bir öğreti. işte bu reformist ve modernistlerin başında yaşar nuri öztürk geliyor.
bir dostumun deyimiyle; ''kemalizmin dayattığı tanrı anlayışını toplumun dindar kesimine benimsetmek için seçilmiş bir maşa'' yaşar nuri öztürk. kullandığı yöntem çok basit. dini seküler kesme yarandırmak için; sadece din adına saçmalayanlardan bahseden, bunun yanında gerçek allah düşmanlarına nedense dokunamayan, onları itin götüne sokamayan bir din adamı. hangi dinin adamı olduğunu allah bilir, ama şayet aynı dinde isek onunla, dönüp bir arkama bakmam gerekiyor. nerede yanlış yaptım ben?
ulusalcı geçinip dini hayatın hiçbir kademesinde istemeyen, dindarlığı sindiremeyen, ergenekonlarla, faşist zihniyetiyle faili olduğu bütün cinayetleri, katliamları islam'a maletmeyi adet edinmiş oluşumlara nedense tek kelime etmiyor bu adam. varsa yoksa; devlet eliyle oluşturulduğu aşikar olan sahte tarikatlara, sikini öptüren şehlere giydirsin! add, çydd sütten çıkmış ak kaşık zaten mna koyim. ateşle oynayan bir adam işte yaşar, allah sonunu hayır etsin.
alışık olmadığımız bir islam alimi. alışık olduklarımızla gelişme belli bir noktaya kadar gelmişse. alışık olmadıklarımızı da dinlemek lazım. ama bizim kalın kafalılar ona münafık yaftası vuruyorlar.
07.08.2008 tarihli yazisiyla muhtemel ahmet hakan vs yasar nuri ozturk savaslarini tetiklemis yazardir. zira yazisinin her satirinda kitabinin reklamini yapmak icin herkese allah ile adatmak fiilinden mutevellit bi sifat yukleyen bu buyuk din alimi(!) ahmet hakan'in bi gun onceki yazisina atifta bulunurken onun icin: "Allah ile aldatma basınının bu korkunç olay üzerine takındığı tavır da ayrı bir insanlık faciasıdır. Bu utanç verici tavrın eleştirisini, bir zamanlar, Allah ile aldatma ekiplerinin çok saygın isimlerinden olan gazeteci Ahmet Hakan Coşkun'un kaleminden bir ibret tablosu halinde izleyelim:" seklinde bi girizgah yapmis ardindan da "Allah ile aldatmanın havuzuna yıllarca sadakat ve gayretle su taşımış bir kalemin isyanı var bu satırlarda. Sürüp giden insanlık dışı aldatmaya artık o bile dayanamamış." seklinde son noktayi koyuyor ahmet hakan icin dusunduklerini belirtmekte.
buna karsilik ahmet hakan da savas baltasini cikarip guzel bi yazi mi duzer yoksa ne yalanlar ne de teyit eder bi bicimde olayi gecistirip gider mi? izleyip gorecegiz.
programın sunucusundan, soru soran izleyiciye, hatta diğer konuklara dahi, nerde ne zaman bağırarak fırça atacağı belli olmayan, dahası kendinde bu hakkı gören, hangi aşamada kayışının koptuğunu anlayamadığım din adamı. bazen bi düğmesi falan var diye şüpheleniyorum. belli kelimeler geçtiğinde uyarılıyor gibi bi hali var. normal şekilde konuşurken birden "hayır efenim"le başlayan çıkışlarını hala çözemedim. karşısındaki bi afallıyor ama, kimse de çıkıp "ne bağırıyosun kardeşim? karşında çocuk mu var?!" demiyor ya ona sinir oluyorum.
kendini "en bilgili din adamı" sanmasında, "herşeyi ben bilirim" havasında konuşmasında, kanımca hukukçu kimliği etkili olmuştur. zira tek yaptığı şey; herşeye verilecek bir cevap bulmaktır. e karşı cevabı verecek birileri olmadıkça, o da kendini alim zannetmeye devam eder! neden bilmem acaip bi şekilde negatif elektrik alırım o adamdan. hele son olarak siyasete bulaşması tuz biber ekmiştir olaya.. siyaset ve din birbirine en uzak olması gereken iki konudur kanımca.. son olarak, konu din ise ve bir alime danışılacaksa, zekeriya beyaz'ı tercih ederim. **
kuran'ı kerim ile ilgili çok sağlam tefsir yayımlamış, islamiyet konusunda hurafelere inananların bir çok konuda baş vurduğu isim olmuş islam profesörüdür. islam profesörü olmasına rağmen, akp'nin siyasal islam felsefesine hep karşı çıkmış, islamiyet'in emperyalizm'in oyuncağı yapıldığını çıktığı her platformda söylemiş, halen de söylemekte olan değerli insandır. islamiyet'in siyasi amaçla kullanıldığını, hak bir din'in siyasal amaçlar doğrultusunda kullanılmasının sonuçlarının çok ağır olabileceğini dile getirmiştir. ama ne yazık ki doğru bildiği, objektif bilgilerden yola çıktığı ve akp hükümeti ve yandaşlarına karşı çıktığı için ne yazık ki kendisi de bu dik duruştan nasibini almış, kendisine yapılmadık hakaret kalmamıştır.
islamiyet'in hoşgörü dini olduğunu savunanlar önce "lan terbiyesizlik yapma" diyenleri, "ananı da al git" diyenleri eleştirsinler.
Arkadaşımın din dersi öğretmeninin tavsiyesi üzerine Cağaloğlu'na gidip de sakalları omuzlarına kadar inen seyyar bi satıcıya: "Abi Yaşar Nuri Öztürk'ün kitabı var mı?" sorusuna cevap olarak, satıcının:"Biz öyle şerefsizlerin kitabını satmıyoruz" dialoğunu hayatım boyunca unutamadığım,dialoğun baş kahramanı kişi.
ikinci eşinin üzerine 27 yaşında çıtır bir abla getirdiği iddia edilen zat. fakat o da ne? hakkında ne bir yazı yazılmış ne de bir yorumda bulunulmuş. bunu hakikaten imanı güçlü bir ilahiyatçı yapsa çarşaf çarşaf yazılar yazılmaz mıydı pek sevgili muhteremler?
adam her türlü anasını ağatmış ortalığın. kız kendisinden 30 yaş küçük (ahanda sübyancılık) ve bildiğim kadarıyla sekreteri (ahanda iş ahlakı). adam bundan önce iki evlilik yapmış bu üçüncüsü (ahanda çok eşlilik), yaşı altmışa dayanmış (ahanda azgın teke sendromu).
fakat başta da dediğim gibi bunların hiçbiri görülmez. çünkü bu adamın ağzına bakan tayfa zaten bunlardan hoşlanıyor.
kendisine islamın aydınlık yüzü muamelesi yapılan ve fakat bununla hiçbir ilgisi olmayan adam. zamanında ayşe özgün'ün programında her cuma şov yapmış birinden fazla bir şey beklememek lazım neticede.
pabucumun ilahiyatçısı. çok ciddiyim istihza etmiyorum, bu adamdan en fazla pabuç ilahiyatçısı olabilir.
"başörtüsüz namaz kılınabilir" diyebilen bir ilim insanı bu adam. ilim insanı maalesef.
aldığı ilimden bihaber ilim insanı.
bu başörtüsüz namaz eski konudur ama arada moderen hanımlar hortlatır mevzuyu. cenaze namazında saf tutar, tekbir getirir elleri kulaklarında, sonra da bağlarlar ellerini göbeklerinde. ne acaiplik var bunda ayol? yanındaki erkek de öyle kılıyor, kadın erkek eşitliği bikbik.
başörtüsüz namaz demişken, haddim olmayarak burhan ayeri'nin lafıyla "ensesi permalı, çapkın bakışlı" hocamıza bir ders veresim var:
"Allah hiç bir kadının başını örtmeksizin namazını kabul etmez"
bu hadisi bir okusun sonra o kitapları bir tekzip ediversin, bi zahmet.
çölün ortasında başını örtecek bir şeysi olmayan dindar bayanları rahatlatmış din adamı. bu kadar önemli olsaydı zaten örtü default olarak gelirdi kadının kafasında. kendisine gelen/gelecek tepkilerden dolayı sabır diliyorum.
peygamberden daha çok kabul gören bir adam kimilerine göre.
kuyuya bir taş atıyor, hadis'ten daha makbul sayılıyor o taş.
peygamberi peygamberden saymıyorsan, zaten islamı savunmaya geçme bana hiç. sana ne gelen giden vardır?
hadis diyorum, peygamber diyorum.
ama işinize gelmiyor.
ayrıca gece gece güldüren mevzu hakkında (bkz: çölde başörtüsüz kalmış kadın) ilmihale bakıyoruz ne yazmış bilenler:
"Allah hiç bir kadının başını örtmeksizin namazını kabul etmez" hadisi geçiyor. hadis ne demek? efendimizin bize ilettikleri.
şimdi burda örtünmek de farz diyor, çöldeki kadının örtüsüz ne işi var çölde sormazlar mı?
kaybolmuştur belki, yazık. yerseniz.
çöldeki kadın? vay be, hayal gücüne bakasınız.
evinde sıcak yuvasındaki kadın namazını tam tekmil yerine getiriyor, getirdiğinden de o kadar emin ki çöldekini düşünüyor.
peygamber dostları bile kıldıkları namazdan emin olamazken ahret zaman ümmeti emin kendinden, tebrik ederim.
o değil de bu setr i avret nedir allasen, öyle olsa default olarak setreylenmiş doğardık değil mi?
niye giyiniyoruz ki biz, maksat mangolar şaneller para kazansın. kapitalizm gelişsin. tüm yobazlar kapitalist zaten, yeşl sermaye, yaşar nuri amcam da ilahşyatçılıktan siyasete atıldı ama tamamen duygusal sebeplerle.
bu dünya imtihan yeri diyoruz, arkadaşlar sınavda kitap açmak istiyorlar. enteresan.